- 1062 Okunma
- 14 Yorum
- 5 Beğeni
DİLDE ‘AĞLAMAK’
Ağlamak, bazen içtendir bazen dıştan. Ama bir gerçek var:
Öz ağlamadan göz ağlamaz.
Duygulara etkisi ve gerçeği / sahtesi üzerine çok şey söylenen ağlamak sözcüğünün kökü ve kökeni üzerine de çok şey söylenir.
Ağlamak sözcüğün farklı köklerden geldiğini düşünenlerin ispat olmasa da kendilerince savundukları tezleri vardır.
- ‘gözyaşı zehirdir, ağlarsan rahatlarsın.’ sözünü dayanak olarak kullananlar, ağlamak sözcüğünün ‘ağu’dan türediğini söylerler. Zehir anlamındaki bu sözcükle içimizdeki üzüntülerin zehire dönüşmeden ağlayarak atılması anlatılmak istenmiş olsa gerek. Gözyaşındaki baskın tuz oranı düşünüldüğünde de kökle türemiş sözcüğün arasındaki anlam bağı güçleniyor gibi.
- Dillerin doğuş teorilerinin en güçlülerinden biri olan ‘yansıma kuramı’ burada da karşımıza çıkarak ağlamak sözcüğüne kayıtlara girmemiş haline bir açıklık getirmeye çalışmaktadır. Bu teze göre, bebeğin ağlarken çıkardır ilk ses gruplarından biri olan ‘agu’ ( ne söylediği anlaşılmayacak kadar karışık ses grubuyla yapılan konuşma çabası ) yıllar sonra benzer seslerle yapılan bu eyleme isim ebeveynliği yapmaktadır. ‘Yani sözcüğün kökü ‘agulamak’tır aslında’ diyenlere göre sözcük, ses düşmeleri ve değişimleriyle günümüzdeki kullanımına dönmüştür.
Bir sözcük iki farklı ve uzak anlamlı kökten türeyemeyeceğine göre bu tezlerden biri okuyana daha yakın gelmeli.
Üstelik bunların hiçbirinin yazılı metinle ispatı olmadığına göre birer tezdir ve hepsinin antitezi de olabilir.
Ama itiraf edeyim ben bu sefer çok da taraf tutamıyorum!... ))))
Hem gözyaşının bir zehir olduğu tecrübesinden hem de dünya dillerindeki birçok sözcüğün kökeninin yansıma kuramından ( doğayı taklit etmekten) geçtiği bilmekten dolayı olsa gerek…
Üstelik bütün dünyada kadınların ömür ortalamalarının daha uzun olmasının bir etkeni de bu eylemi ( kökü nereye bağlanırsa bağlansın ) daha çok gerçekleştirmiş olmalarından olabilir mi?... Erkeklerin duygularını kontrol etmeleri ve ağlayarak kolay kolay ifade edememeleri de yaratılmışlığın farkının dışında kültürel bir olgunun gerçeği olabilir mi?
Her neyse!.. )))
‘Bu seferlik ikisini bir düşünsek olmaz mı?’ diyesim geliyor…
Yüzünüzün, gözünüzün, gönlünüzün her zaman, hep beraber ve içten gülmesi dileğimle….
26. 02.2020 Serap IRKÖRÜCÜ
YORUMLAR
“Ama itiraf edeyim ben bu sefer çok da taraf tutamıyorum!... ))))“
Hocam; sizin taraf tutmadığınız yerde biz ne yapalım... Öz ağlamadan göz ağlamaz diyenlerdenim... Ve göz ağladıkça Öz’ün rahatlayıp kelebek misali göğe doğru uçtuğunu düşünüyorum..
Kadınlarının ömrünün erkeklere göre uzun olmasının sebebi... Hocam; 10 yıldan fazla kadın personelle ve bunu yedi yılı (50’den fazlaydı) özlük haklarını takip eden biri olarak şunu söyleyebilirim ki kadınların uzun ömürlü olmasının sebebi erkeklere göre göz yaşlarının yanında olaylar karşısındaki bakış açıları ve genleri diyebilirim. Muhakkak çok detaycılar ama aynı zamanda zemine uyumları çok yüksek seviye. Bunu olumlu olarak söylüyorum.
Evet hocam; tüm yazılarınızı bitirip hepsine düşüncelerimi yazdım. Umarım bu süreçte sizi hem yorumlarımı okurken hem de o yorumlarıma ciddi, samimi, içten bir şekilde cevap verirken yormamışımdır. İnanın benim için çok keyifli bir yolculuktu sayfalarınızda dolaşmak hem de öğrenici.
İkramsız olması olumsuz kısmıydı... bir de şu beyaz pijamalı vicdanı uyandırma kısmı... ara sıra da aynaya bakıp yüzleşme de... en kötüsü benim kendimi yerleştirdiğim piramitteki yerimi sizin de direk onaylamanızdı piramitin ters dönmeyeceğini de söyleyerek...:)))
Genel bir değerlendirme hakkımı saklı tutarken tüm yazılarınız ve bana gösterdiğiniz hem içinizde nanik yapan çocuk hem de sabır İÇİN çok çok teşekkür ederim.
Saygılarımla Serap Hocam
Serap IRKÖRÜCÜ
Benim hayattaki duruşum da böyledir. İnanmadığım hiçbir sözü bana kimse söyletemez. herkes o anda konuşuyor diye bir söz söyleme gereği de duymam, hele konuya vakıf değilsem...
Kadınların erkeklerden daha uzun ömürlü olduğu bilinen bir şey. Sizin sıraladıklarınız çok doğru. Benim değindiğim ise sadece konuyla ilgili olan nedenlerden biri. Yoksa her kadın sulu gözlü de değildir. Ben 'çok zor ağlarım' örneğin. Hele herkesin önünde!.. :((
Şimdi veda kısmına geldik gibi oldu!..
Uzun soluklu ve büyük bir emekti. Böyle bir şeyi ikinciye yaşıyorum. Daha önceki sitede bir arkadaşım da tüm paylaşımlarıma aynı şeyi yapmıştı. Çok şaşırmıştım ama çok da mutlu olmuştum.
Bu ikinci. Çok teşekkür ederim Ersin Bey.
- Gösterdiğiniz özene,
- Harcadığınız süreye,
- Yaptığınız değerlendirmelere,
- Verdiğiniz emeğe... her şeye içtenlikle çok teşekkür ederim...
Niyeti olana öğrenmek ve öğretmek her zaman karşılıklıdır. Ben de okuduğum, yorum yaptığım sayfadaki her paylaşımdan bir şeyler öğrenirim... Her seferinde!... :))
Mukabil dileklerimle...
Saygılarımla...
"doğayı taklit etmek" çok güzel ve düşündürücü
melekler şehri filminde N.Cage bir melektir ve M.Ryan insan.
Melek insana ağlamanın tarifini yapıyor.
"İnsanlar neden ağlar? Belki duygular bedenin taşıyamayacağı kadar ağırlaşıyor. Aklın ve duyguların çok güçleniyor ve bedenin taşıyamayacağı kadar ağırlaşıyor ve ağlamaya başlıyor."
bir film sahnesinde kolayca ağlayabilirim.Tabi yanımda birileri varsa bunu tuvalete gidip yaparım.Ve hafiflediğimi hissederim, herşey daha berrak görünmeye başlar gözüme.Zayıflık işte ağladığını gizlemeye çalışmak.Oysa ki gülmek kadar doğal bir tepkidir ağlamak da.Gülüyoruz da herkesin içinde kahkahalarla neden bağıra bağıra ağlayamıyoruz, hıçkıra hıçkıra, doya doya.
Duygulu ve bilgi dolu yazınız için teşekkürler
Serap IRKÖRÜCÜ
Duygulardan mamul canlılar olduğumuza göre uç duyguları yaşamamız da çok doğal ama değindiğiniz gibi toplumsa baskılarımızla bir kısmını kontrol ediyoruz.
Oysa gülmek kadar ağlamak da bir duygu çıkışıdır ve belki de insanı daha çok rahatlatandır.
Katılımınız için teşekkür ederim Erdal Bey.
Saygılarımla.
Serap Hocam Günaydın!
Yine düşündüren, sorgula diyen, makaleye imza atmış;okurlarınızı fetih etmişsiniz.
Ben bu vesileyle, ağlamak sözcüğü kökenine girmeden, yüzeysel düşüncelerimi
paylaşmak isterim.
İnsan, bazen kederden gözyaşı döker bazen de sevinçten tutamaz gözyaşlarını.
Diyorum ki, gözyaşı kederliyken zehirlerse bedeni, sevinçliyken şifa olması
gerekmez mi?
İnsanlık tarihi çelişkilerle dolu. her kavmin örfü ayrı, töresi başka, acısı tatlısı farklı.
Kadın ve erkekleri de inanışa göre form-atlamış töre ve gelenekler. Halbuki
günümüzde hem erkek hemde kadın çok rahat gözyaşı dökebiliyor.
Hatta göz yaşından makam mevki edinen, ağlarken medyaya poz veren ünlü siyasi
meddahlarımız bile var.
Yazınızı severek okudum.
Yürekten kutlarım.
Saygılarımla.
Necati Kavlak tarafından 2/27/2020 11:31:02 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Her usta bildiğini işlermiş ya... benimki de işte öyle bir şey.
Dil, sonsuz derinlikte bir konu. Kullandığımız dilin kökeni, sözcüklerin/ deyimlerin doğuş öyküleri beni çok ilgilendiriyor.
Kaynaklarda ara sıra rastladıklarımı da zaman içinde yazıyla birleştiriyorum... Hepsi bu...
İnsanlık tarihindeki bu çelişkiler... çok güzel bir hatırlatma... algı farkıyla değerlendirme farkı böyle oluşuyor işte.
Konunun farklı bir yönüne dikkat çekerek yaptığınız değerlendirmeleri için çok teşekkür ederim...
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Sözcüklerle ve sessizce ağlamayı ne güzel anlatmış şair değil mi?... Haklısınız....
Sağolun efendim... katılımınız için ben teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Sayın hocam .
Edebiyat hocamız
"Çocuklar mektubu adresine gönderin." Derdi.
Şimdilerde yeni yeni anlıyorum bu cümleye ne demek istediğini.
Soruyu bilene sormalı, aklı da akıllıdan almalı.
Bu sitedeki hepimiz bilgilerinizden yararlanıyoruz.
Sağ olun.
Hocam.
Güzel ahlak olur mu?
Olmazmış meğerse.
Nedeni?
"Güzel kelimesinin kökeni GÖZ müş.
Bir şeyin güzel olup olmadığına karar vermek için gözün
görmesi gerekliymiş,
Yanlış ya da doğru bir bilgimi paylaşmak istedim.
Selam ve saygıyla Hocam...
Serap IRKÖRÜCÜ
Estağfurullah Bedri Bey... O sizin mütevaziliğiniz...
Hayat boyunca birbirinizden öğreneceklerimiz hep var. Ben hâlâ öğrencilerimden çok şey öğreniyorum.
Çok doğru... O nedenle Anadolu söyleyişinde ve bazı türkülerde 'gözel' diye geçer bu sözcük ki dilsel kökene göre doğrusu budur.
Bakın, siz de ne güzel bir bilgi paylaştınız bizimle...
Değerlendiremeleriniz ve bilgilendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Gönül ağlamadan göz ağlamaz da demişler eskiler. Kimi mutluluktan ağlar tüm coşkusuyla kimi de yığınlar içinde yapayalnız ağlar.
Bilmiyorum zehir midir gözyaşı ama herkes ağlayamaz. Birçok yerde gördüm ağladıktan sonra rahatlayanları. Ağlayamayıp da öfke nöbetleri geçirenleri de gördüm. Dediğiniz gibi gözyaşı bir zehirse ağlayabilenler rahatlıyor, ağlayamayanlar ölüyor.
Tez antitez kavramları çarpışırken olan erkek dünyasına oldu sanırım kontrol kuşağını yaşarken. Bir de tabi öfke var. Sanırım o da başka bir yazının konusu.
Değerli bir paylaşımdı hocam. Kutlarım.
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Samimi değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim Serkan Bey.
Saygılarımla.
Valla ne yalan söyleyeyim ben de taraf tutamadım şimdi yazıyı okuyunca Serap Öğretmenim. Bir sürü sebepten ağlayabilir insan, korkar, pişmandır, canı yanıyordur, aşırı üzgündür, özlemiştir, bir öfke patlaması yaşıyordur ya da çok mutludur sevinçten ağlar. Ve gözyaşının tadı zehir de olur bal da yeri geldiğinde. Ağlayabilenlere, özünden ağlayanlara hayranlık duyuyorum ama özellikle makam mevki sahibi insanların suç bastırmak için şu timsah ağlaması diye tabir edilen ağlamaları var ya ifrit oluyorum her gördüğümde.
Ağlamak da gülmek de özden, içten olursa anlamlı, dediğiniz gibi biz hep gülelim ve ağlayacaksak da mutluluktan ağlayalım.
Ağlamak üzerine güzel bir çözümleme yazısıydı. Tebrik ediyorum.
Sevgiyle.
Serap IRKÖRÜCÜ
Her duygu gerçekliği ölçüsünde geçer karşı tarafa, merak etmeyin...
Samimi değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim Serkan Bey.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Özür dilerim, mesajlar karıştı.... :(
Her duyguya göre tepki üreten beynimiz gülmek ve ağlamak için çok da ayırım yapamıyor galiba!... :)))
Aynı kaslarla gülüyor ve ağlıyoruz, gülerken ağlıyor, ağlarken gülüyuoruz. O nedenle bu konuda kesin ayırım yapmak çok da mümkün değil sanırım.
Ben de dilsel köke değinerek bir bakış açısını anlatmak istedim.
Dileklerinize katılmamak mümkün değil Hicran Hanım.
Sevgilerimle...
içten yaşanan her hal anlamlıdır
halen gözümüzden yaş dökülüyorsa demekki vizdan denen duyguları yaşıyoz
tabı gözyaşı değerlidir hakedene akmalı
gülmek ve ağlamak bir bütündür
eyvallah
Serap IRKÖRÜCÜ
Değerlendirmeniz için teşekkür ederim.
Sasygılarımla.
Ağlamak mı ömrü uzatır yoksa gülmek mi bilemedim şimdi.. :)
Ama hiç bir şeyi kafasına takmayan, içine atmayan insanların uzun yaşadığı kanısındayım..
Sevgilerimle Serap hocam..
Serap IRKÖRÜCÜ
Mutluysa gülmek elbette... Ama değilse içine atmaktansa ağlayıp içinden atmak belki de ömrü uzatandır.
Siz hep gülün Neslihan Hanım, ömrünüz uzun olsun.
Sevgilerimle...
Yazınızı okurken bir yandan da aklım Ağlamak kelimesini İdrak süzgecimden geçirdi. Daha önce hiç düşünmemiş olsam da. Yazınız bittiğinde.Eşin Dostun Bir adaletsizliğin Yada güç yetmeyen bir zulme acizliğin içimize çöken karartısının, gözlerimiz tarafından ağartıldığını düşündüm. Zira mahlukatın aczine Şifa; Onu yaratanın, ona nimetidir. Konu göz yaşı değil ağlamak. İnsan ağlaya bildiği kadar insan kalabiliyor. Buna hayatım boyunca şahit olmuşumdur. Timsah gözyaşları Ağlamak değildir. Bu sebeple bu nevi haller takınan'ların git gide kararan vicdanları kendilerini yok ettikleri kadar Halk içinde itibarlarını da yok eder. Deme gereği duydum. İnşallah ukalalıktan saymazsınız.
Düşünce ufkumuzu aralayan satırlara teşekkür ediyor, sağlıklar diliyorum
Serap IRKÖRÜCÜ
Yaptığınız değerlendirme için teşekkür ederim. Mukabil dileklerimle...
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Her konudaki tezler benim çok ilgimi çeker. Her şeyin insanoğlunun bugünkü 'akıl evrimiyle' algılayamayacağını düşündüğüm için karşıt düşünceleri öğrenmeyi çok seviyorum.
Bu, deprmin nedenleri de olabilir, fasulyenin faydaları da...
Ağlamaya gelince!... Benim de senden bir farkım yok ki Sevgili Deniz... Güçlü olmak bir süre sonra ağlamamaya mı dönüşüyor nedir?... Bilemedim?!... Ama işte öyle... :))
Sen gül... Hep gül...
Sevgilerimle...
Tezler gerçekten enteresan. Ama ben en çok “agulamak” tezini sevdim:)
Ne güzel bir konu seçmişsiniz. Üstünde düşünülür kesinlikle!
Teşekkürler, sevgiler...
Serap IRKÖRÜCÜ
Dilbilimciler de çok düşünmüşler ama bugüne kadar bu tezlerin hiçbirini ispatlayamamaışlar. Öyle olunca da bize tercih yapma hakkı doğmuş!... :))
Katılımınız için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...