Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
belkibirharfimben
belkibirharfimben

Biyoloji Allah'ı esir alabilir mi?

Yorum

Biyoloji Allah'ı esir alabilir mi?

4

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

565

Okunma

Biyoloji Allah'ı esir alabilir mi?

Çok doluyum. Son söyleyeceğimi başta deyivereyim: Bazıları Allah’ı biyolojiyle (daha doğrusu ’biyolojinin bildikleri kısmıyla’) esir almaya çalışıyorlar. Sanki Âlemler Rabbi biyolojinin kurallarına uymaya her şekilde mecburmuş gibi, onları aşamazmış gibi, kendi koyduğu kurallarla ’kudret eli-kolu’ bağlanmış gibi, hatta (tabir-i caizse) biyoloji yaratışta onun dilemesinden aşkın bir üst-ilahmış gibi muhabbetler dönüyor.

Nerede? Sosyalmedyada. Mesela: Modernistlerin konuşmasını pek sevdiği ’Âdemler-Havvalar’ meselesinde. Bu ahirzaman zıpçıktıları, güya modern bilimi de arkalarına alıp, diyorlar ki: "Efendim, insan türünün yalnız iki bireyden ortaya çıkması mümkün değildir, gen havuzu kısıtlanmış olur, bu kısıtlı gen havuzundan bu kadar farklılık çıkmaz, bik, bik, bik..." Neden bunu söylüyorlar peki? Çünkü Batı’daki abileri bunların kulağına öyle fısıldıyor. Sanırsınız bunlara vahyi İsviçreli bilimadamları getiriyor. Sünnetlerini Science dergisi belirliyor. İtikatlarını onlardan alınca kusurları da buraya taşımış oluyorlar. Eğriyle doğruyu aşılıyorlar.

Halbuki bir müslüman itikadını kendi kaynaklarından alır. Bu onun ’yerelliğini’ korumasının yegane şartıdır. Yoksa haberi olmadan ’tarlası sürülür’ de, Cenab-ı Hak’tan bir hidayet yetişmezse, ölene kadar nasıl operasyon yediğini anlayamaz. Peki Batılı kaynaklar hiç mi okunmaz? Elbette okunabilir. Fakat itikat almak için değil. İtikadımıza delil sağlayabilmek için. Yan malzeme olarak. O da ’katiyyet’le bağlanmadan. Sarsılmaz argümanlar gibi görmeden. Neden? Çünkü seküler bilimlerin yolculuğu parçadan bütüne doğrudur. Ulaştıkları her yeni bütünlükte kurallar yeniden irdelenir. Bazı olur, yeni bir fizik anlayışı bir öncekini, hem de çok kat’i sanılan bir öncekini, gümletir. Tıpkı Kuantum’un Newtoncu fiziğe yaptığı gibi. Aynısı diğer bilimlerde de mevcuttur.

Birgün anahaber bültenini açarsınız Kanadalı bilim adamları ’taze etin kalbe zararlı olduğunu’ söylerler. Ertesi gün açarsınız Almanlar onların bu yanlışını düzeltir. Başka birgün açarsınız Canan Karatay alayına meydan okuyaraktan bir danayı çiğ çiğ yer. Pardon. Bu sonuncusu olamaz. Ama konu hakkında okuma yapanlar bilirler: Bu yüzyılın başlarında doktorların ’sigaranın sağlığa yararlı olduğuna dair’ açıklamaları vardır. Hatta bu açıklamalar ’tavsiye’ olarak gazetelerde yayımlanmıştır. Yine pedagoji de böyle sık sık ’silbaştan’ yapan bilimdallarından birisidir. Önce birisi çıkıp "Annelerin bebeklerini çok kucağa alması özgüven eksiltiyor!" der, hop, çocuklar beşiğe. Sonra bir başkası çıkıp der ki: "Yok, öyle değilmiş, asıl kucağa almayınca çocukların özgüveni eksiliyormuş!" Hayda! Hadi, hop, tekrar bebekler kucağa.

Bütün bu ’bir öyle-bir böyle’lerden kurtulmanın yolu, itikadı ’parçadan bütüne’ giden bilimdallarının elinden alıp, ’bütünden parçaya’ konuşan naklî kaynakların eline vermektir. Yani Kur’an’ı, sünneti ve onların sahabeden bugüne sahih yorumlarını esas tutmaktır. Yoksa biyoloji bilimi bugün der ki: "İki kişinin genleri bütün bir insanlığın genetik havuzunu oluşturmaya yetmez!" Sonra Canan Karatay çıkar der ki: "Hadi oradan. Fırsatçılar sizi. Ben hergün yiyorum birşey olmuyor." Pardon. Canan abla bu konularla ilgilenmez. Ama başka genetikçiler çıkıp şöyle der belki: "Hayır, iki insanın genleri bütün bir insanlığın genetik havuzunu oluşturmaya yeter, yeter ki doğru zenginlikte genlerle yolculuk başlamış olsun." Tabii, siz eğer evvelki genetikçilere uyup itikadınızı onlara bina ederseniz, sonrakilere yetişemeyenlere epeyce bir geçmiş olur. Zira hakkında ayet bulunan meselede gereksiz şüpheye düşülür.

Yahut da, bütün bunları aşıp, ta baştan Allah tasavvurunuzu dininizin emrettiği şekilde inşa edersiniz. Bütün şüpheleri onun azametiyle boşa çıkarırsınız. Ne demek bu? Biraz açalım:

Benim şöyle bir iddiam var. Allah tasavvurunun zirve noktası İslam’dadır. İslam’dakinden daha kemalde bir Allah tasavvuru, ilah tanımı/tarifi, hiçbir dinde mevcut değildir. Bu işin zirvesi İslam’dır. Neden? Çünkü İslam’dan başka bütün dinler şöyle-böyle şirkler barındırırlar. Şirk ne demek peki? Allah’a ’Allahlıkta’ ortak uydurmak demek. Onun isim, sıfat ve şe’nlerinde sonsuzluğuna sınır koyacak ’ilahçıklar’ vehmetmek demek. Bu kurgunun türü ne olursa olsun; yani; ister Zeus gibi karısından korkan bir tasavvura tapılsın, ister Budistler gibi pehlivan heykeli önünde secdeye kapanılsın, ister Hindular gibi öküzün ayağı öpülsün, nihayetinde ilahlık payesi verilen şeyler yaratıcılığı bölüşmektedirler. Bu bölüşüm, ister istemez, isimlerde/sıfatlarda sonsuzluğu hakkıyla taşıyacak tekbir ilahtan, ’bölümlü’ dolayısıyla ’sınırlı’ yani ’birbirlerinin tasarrufunu sınırlar’ ilahçıklara inanmaya götürür insanı. Evet. Böylece Kur’anî tabiriyle ’herşeye gücü yeter’ tek Allah’tan ’şuradan şuraya kadar’ parsel parsel varlığı bölüşmüş ilahçıklara düşmüş olursunuz. Bu elbette bütün bir yaratılışa bakışınızı etkiler.

Mesela: Genetikle bulanmış bir şüpheyle bana gelen olursa derim/diyorum ki: Kardeşim, ben, bütün evreni yoktan yaratan, yarattığı evreni her an muhteşem bir düzen içinde devam ettiren, bir topraktan/sudan milyarlarca çeşit canlı yaratmış, o canlıların içinde dahi binlerce farklı türler irade etmiş, hatta bir insan türünün her bireyinin yüzünü bir diğerine benzetmemiş bir ’orijinallikler’ ilahına tapıyorum. Yani genetikten kapıp geldiğin şüpheyi hiç tınlamıyorum. Zira bu şüphe ’biyolojinin aşılmayacağı önyargısına’ dayanıyor.

Bu benim inancıma göre bir dogmadır. Benim inandığım tasavvurda bir Allah böyle bir engele takılmaz. Nasıl dilerse öyle yaratır. Yaratıştaki kuralları ’aşılmazı’ değildir. Bir topraktan bu kadar şeyi yaratana dört tane amino asitten şu kadar insanı yaratmak zor gelmez. Nerede kanununu kırmak istiyorsa orada kırar. Nerede değiştirmek istiyorsa orada değiştirir. "Başlangıç iki insanla oldu!" buyuruyorsa öyledir. "Hz. İsa aleyhisselamı babasız yarattım!" diyorsa öyledir. "Hz. Zekeriya aleyhisselamın eşi kısır olduğu halde Yahya’ya sahip kıldım!" diyorsa öyledir. "Hz. İbrahim aleyhisselamın eşi yaşlı olduğu halde İshak’ı verdim!" diyorsa öyledir. Öyledir, öyledir, öyledir. O nasıl buyurmuşsa öyledir. Nasıl dilemişse öyledir. Üç kuruşluk genetik Allah’ı esir alamaz.

Bu noktada Bediüzzaman’ın bize öğrettiği bir bakış açısı çok aydınlatıcıdır: Cenab-ı Hak ’kanundan hariç fertler’ yaratarak bize o kanunlarla bağlı olmadığını, kudretinin herşeye yettiğini, nasıl dilerse öyle eyleyebileceğini göstermiş olur. Âl-i İmran sûresinde (ve Kur’an’ın genelinde) anlatılan böylesi mucizeler de aslında, işte, bu yönde yapılmış ikazlardır. Biz birşeyin hep aynı ’mukarenetlerle’ olmasını, ’aynı şartlarda’ gerçekleşmesini, o şeyin yaratımının bu şartlara bağlı olmasıyla açıklarız. Daire-i muamelatta işlerimizi yürütürken bir kolaylık sağlar bu.

Ancak Allah onu öyle yaratmaya mecbur değildir. Çünkü daire-i itikatta işler böyle değildir. O düzenini onu anlamamız için bir kolaylık kılmıştır. Elhamdülillah. Ama kendisi bu nizamın esiri değildir. Olmamalıdır. Kendi koyduğu nizamın esiri olan ilah ’Allah’ olamaz. (Bu bir acziyettir.) Ancak müşriklerin ’ilahçıkları’ olur. Yani arkadaşım, doğru bir Allah tasavvuru, tüm şüpheler için bir ’koruyucu hekimlik’tir. Demek herşeyden önce itikadımızı düzeltmeliyiz. Gerisi kendiliğinden düzelir.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Biyoloji allah'ı esir alabilir mi? Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Biyoloji allah'ı esir alabilir mi? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Biyoloji Allah'ı esir alabilir mi? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Mustafaoğlu İlyas
Mustafaoğlu İlyas, @mustafaoglu-ilyas
26.10.2019 00:32:54
.El cevap: biyoloji bazi akillari esir almis. daha acik bir ifadeyle seytan pozetfizm adi altinda akli ilahlastirma yöntemini kullanarak vazifesini icra ediyor.Iman nakle dayanarak akli kullanmayi ön görürken, bahsi gecenler yüzmetre onunu zor gördükleri halde akli kullanarak Alemlerin rabbina hudutlar cizmeye kalkiyorlar...

Mustafaoğlu İlyas tarafından 10/26/2019 12:35:26 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yinsani
Yinsani, @yinsani2
25.10.2019 22:24:51
Herkes dolu, ne yaratıcı, ne adem havva veya ademler havvalar ne de peygamberlerin bu devre bu çağa bir faydası yok hocam..Zararın neresinden dönülse kârdır.

İslamın kendi kaynakları;

Nasıl bir araya getirildiği belli olmayan bir kitap..
Kaç defa yakılıp, bir araya getirildi?
O kadar önemliyse neden Muhammed (alemlerin yüzü suyuna yaratıldığından bahsedilir, yani, alemin, varlığın özü diyebiliriz dini anlatıya göre) kitap veya musaf haline getirmedi, bu kadar önemli bir konuda unutkanlığa mı düştü hiç ders almadı mı tevrat ve incilin başına gelenlerden yoksa zaten pek de önemli değil miydi kendisi öldükten sonra insanları durumu?

Hadisler: ??? 15 asır geçti hala bir tertip düzeni yok, ki zaten özünde tertip düzen olsa bu devre sağlam bir şekilde hadis külliyatı kalırdı.. kim nereden tutarsa hadis diye buluyor bir şeyler..Yalan mı dediklerim?

Çevre ilişkileri??? Devamlı münakaşa ve düşmanlık değil mi? Kendini güzellikle olmazsa zorla kabul ettirme, ikna ile olmazsa kılıçla, parayla, zorba adaletle kabul ettirme??

Mesela ibrahimin babasını terk etmesi? Hangi yaratıcı evladının babasını terketmesini ister, ailenin arasını açar?? Sakın bana insanlara örnek teşkil etsin diye demeyin...

Bir habil kabil mevzusu ki, hangi dindarın işine gelmezse seni gidi seni kabil soyu deyip, veriyor ayarı, basıyor küfürü, ur kellesini...

Şimdi bir deist, dindar babasını ibrahim gibi terketse evlatlığa sığar mı?? veya tam tersi?? babanız dinsiz olsa veya başka dine geçse, onu red mi edecek siniz?? biraz daha ileriye gidilirse onu öldürmeniz bile gerekir değil mi?

Yusuf'un abi kardeş ilişkileri?? Muhammedin en yakın arkadaşının kızıyla evlenmesi, zaruret hali hariçinde bir de??

Kadınların durumu??? (aman bu konu tehlikeli)

Eğer yaratıcı dediğiniz gibi çok güçlü ve öngörü sahibi ise; neden bu devre bir peygamber gönderemiyor.. ? yoksa araplar, arabiler, amca çocukları bir daha peygamber gelmesin dedikleri ve insanlar her sene bize para getirirler, ticaretimiz akar gider yolunu bulur diye mi??

Eğer yaratıcı, adaletli ise; neden mesela 60 yıllık bir ömrün sevabı için 60 yıllık bir cennet değil de sonsuz cennet veya günahı için sonsuzluk öngörüyor?

Farklı bir şekilde yaratıma gücü mü yetmiyor, dünya zamanı, ahiret zamanı konusunda??

Değerli insan, (gerçek hayatta bu konulara girsek ihtimal birbirimize kafa göz dalarız veya birimiz diğerinin yanından çeker gider)

binlerce yıllık bir tecrübesi ve birikimi var insanlığın, ne ebced hesaplarıyla kıyamet tarihini belirlemeye ne de 1500 yıl önceki bize göre çok geri olan zamana göre bu çağı uydurmaya çalışmak ne kadar akli??
Çareniz islammın dedikoduları mıdır insanlığın bugünkü durumuna??

Modern bilim her türlü konuda yetmez mi? Ortak akıl ile sosyal kültürel, ailesel, bölgesel kıtasal vb ilişkileri daha insani bir şekilde çözemez mi insanlık?? Yaratıcaya veya sözde dinlere ne gerek var??

İslamda yaratılanın tasavvuru yaratıcıyı tasavvur etmeye yetmez. konunun özü bu. Yani anlaşılamayacak bir tasavvuru vardır yaratıcının dini gözlükle bakılırsa, sözde ilahi denilen kitabiyata baklırsa...doğru değil mi?? ister tümden gel, ister tüme var dinlerde sınır bellidir..

Biraz ileriye giderse sana tu kaka der geçer..tehdit eder, düşman görür, savaşmaya kalkar..

O yüzden kulun tefekkürü bir şekilde göğe bakar bakar başını öne eğer...Hücreye bakar bakar başını kaşır..

Hani demişsiniz ya yedi milyar insan yedi milyar yüz, parmak izi falan...

Yazılım kütüklerinde şimdi buna blockhain teknolojisi deniyor, bir adres bir nokta diğerini tekrar etmiyor..Coin konusu, kriptopara teknolojisi...yani benzeşimin olmasını veya olmamasını modern akıl geliştikçe daha net göz önüne serecek..

Elektriğin ve internetin icadıyla bir çok dini konunun veya din felsefesinin geri kaldığı açığa çıkıyor.. Ki bir üst mertebede dinlerin sunduğu tüm maddeler yenilebilir hatta dönüştürülebilir olacaktır.

İnsanın tefekkürü zaman içinde devamlı gelişir..göğü de aşabilir, ki aşar. Yaratıcı kavramı da bir çok bakından farklı görüşlere ihtiyaç duyar..

Dolmaya gerek yok.. Kim ne düşünürse düşünsün, yeter ki insan hakkını çiğnemesin değil mi??
Saygılarımla..
Esen kalınız..
ccelayir
ccelayir, @ccelayir
25.10.2019 21:17:11
Bilgimiz kısıtlı, tartışmadan önce bakmak gerek.

ccelayir tarafından 10/25/2019 9:27:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mehmet Aluc-Kul Mehmet-
Mehmet Aluc-Kul Mehmet-, @mehmet-aluc-kul-mehmet
25.10.2019 20:12:34
10 puan verdi
TEŞEKKÜRLER EDERİM KARDEŞİME ÇOK GÜZEL FAYDALI BİR ESER OLMUŞ,SELAMLARIMLA.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL