12
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
1118
Okunma

Din bir yaşam felsefesidir ve her felsefe gibi aslında yoruma ve tartışmaya açıktır. Öyle olmasaydı bin dört yüz yıldır Kuran’ı tefsir eden yeni kitaplar yazılır mıydı?
Bugün doğma büyüme bir Arap bile Kuran’ı orijinal yazımıyla anlayıp açıklayamaz. Çünkü diller canlıdır: Değişir, gelişir ve bir gün ölür. Yani İlahi kitabımız indirildiği topraklarda bile bugünkü dilleriyle anlaşılmıyor.
Ama Kuran’ı ilk indirildiği halinin dışında okumak makbul sayılmadığı ( ve hiç kimse de bunu sorgulamadığı ) için tüm İslam camiasındaki insanlar hiç anlamadıkları bir dildeki harfleri ve sözcükleri parmakları ve sesleriyle takip ederek Yaradan’ın kendisine ne anlattığını, ondan ne istediğini hiç anlamadan sadece bir görev yerine getirmenin huzurunu taşırlar. Onlara okuduklarının ne olduğunu, ‘kerameti kendilerinden menkul ve amaçları sorgulanmaya muhtaç hocalar’ tarafından açıklanır ve halk da bunları hiç sorgulamadan büyük bir güvenle uygulamaya başlar.
İslamiyet’te ‘ruhban sınıfı’ yoktur. Diğer ilahi dinler gibi İslamiyet dininin inmesinin nedeni, cahiliye dönemini bitirmek ve insanların din yoluyla da olsa geliştirilmesini sağlamaktır.
Bunun yerine gelebilmesi Kuran’ı her kişinin anadiliyle okunmasıyla mümkün olabilirdi. Oysa bu, söz birliği edilmişçesine - kutsal kitabın hiçbir sayfasında, suresinde, ayetinde geçmediği halde – ‘Kuran’ı Arapça okumanın daha sevap olduğu’ fikri yayılmış ve bu dünyadan umudunu kesen çaresiz insanlar en azından bu şansı yakalamak için bu ‘öğretiye’ sıkı sıkıya sarılmışlardır.
Allah’ın dili olduğu fikrine dayanan bu düşünce bile, yaratıcının büyüklüğünün ‘insan aklıyla’ algılanamadığının ispatıdır. Bu da İslam’ın kendi coğrafyasında da farklı coğrafyalarda da indirilme amacına uygun olarak okunmadığını, anlaşılmadığını ve uygulanamadığını, cehaletin ve şiddetin dayanağı olarak gösterilmesine ve tüm dünyada hiç hak etmediği tepkileri almasına yol açmıştır.
Oysa Hristiyan aleminin kutsal kitabı İncil, o dine inanan hiçbir kişiye, indirildiği yılların Latincesiyle okunması için dayatılmaz, her inanan ( milleti ne olursa olsun) kitabı kendi ana dilinde okur ve anlar.
Eğer Atatürk’ün başlattığı ve en güzel tefsiri yaptırdığı söylenen Elmalılı Hamdi’nin tefsiri her inanana okutulabilseydi, en azından Türk Müslümanları cahiliye döneminden çıkamamış ve Kuran’ı okuyamadığı için anlayamamış bu ‘İslami terör’ünün maşası olmazlar ve İslam dünyasına bu konuda önderlik bile yapabilirlerdi.
Bunların bilinmesi istenmediği için halkın İslam’ın kurallarıyla yetinmesi istendi ama bunları uygulaması için de neleri, neden yapması gerektiği açıklanmadı.
Kitab – ı Mukaddes’i de defalarca okudum…. Kuran’ı da dokuz yaşımda hatim ettim… Yukarıda anlattığım gibi okuyarak yani… On dokuz yaşımda babamı kaybettiğimde ölümü ve hayatı sorgulamaya başladım… Bu konuda çok kitap okudum, çok kaynak karıştırdım… Budizm’i, Konfüçyanizm’i, Şamanizm’i, Maniheiz’m…. gibi öğreti dinleri bile inceledim ki hâlâ bu konuyla çok ilgiliyim.
Gördüğüm şu ki bütün dinler inananlarından tek bir şey istiyor: İYİ İNSAN OLMAK!
‘İslam diniyle Türk kültürünün sentezi’ olan Tasavvuf, bunun ancak Yaradan ve yaratılan arasında olduğunu görerek bütün öğretilerini ona göre açıklamış ve dini korkutarak değil, hoşgörüyle anlatmayı seçmiştir. Ne gariptir ki özellikle Osmanlının genişleme döneminde alınan topraklara ilk gönderilenler tasavvuf dervişleri olduğu halde, alınan topraklardakilerin İslamlaşmasında en büyük katkıyı sağladıkları halde, günümüzde hiçbir din görevlisinin ağzından onların adını kolay kolay duyamayız. Post kavgasına girerek ( Kuran’da hiç geçmediği halde ) İslamdaki bölünmeleri başlatan imamların adı ve öğretileri uyulması gereken kurallar arasına sayılarak… ‘… dedi ki:…’ yönlendirmeleriyle okumaktan uzak, duyduğuna daha çok inanan temiz yürekli insanlar kullanıldı ve hâlâ da kullanılıyor ne yazık ki.
O zaman insanlığın en son ve en mükemmel kitabının insanlığı amacından bu kadar uzaklaştırıyor gibi gösterilmeye çalışılmasının nedenlerine ulaşılmalı ve artık ‘islamafobi’ yaratmaya çalışanların MAŞASI olmamalı bu inançlı ama CAHİL BIRAKILMIŞ insanlar. Son sözleri Kuran ayetleri söylesin:
- A’raf Suresi 3. Ayet : Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden birtakım velilerin ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
- Alak Suresi 1. ayet: Yaratan Rabbinin adıyla oku.
- Saff Suresi 7. ayet: İslam’a/Allah’a teslim olmaya çağrılıp durduğu halde, yalanlar düzerek Allah’a iftira edenden daha zalim kim vardır? Allah, zulme bulaşmış kişiler topluluğunu doğruya ve güzele iletmez.
- Ali İmran Suresi 103. ayet: Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O’nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız.
Yüzyıllar öncesinde yapıldığı gibi dinin arkasına sığınıp kendi görüşlerini sahih olmayan hadislere dayandırarak, onlara gönderme yaparak ya da dinsel sözcükler kullanarak kutsallaştırmaya çalışanlara karşı da dik durulmalı, hurafelere karşılık gerçekler anlatılmalı
Çok derin ve üzerinden çok konuşulacak bir konu bu ve üstelik gerekli de çünkü ‘izan’ canlılar içinde bir tek insanoğlunda var.
O zaman bu ayrıcalığın farkına varmalı ve hakkını vermeliyiz.
Serap IRKÖRÜCÜ