İnsan ve canlılar, doğası gereği meraklıdır. İnsanı diğer canlılardan ayıran özellik ise merakını odaklanmaya ayırmak, üstüne üstlük istisna insan olarak sivrilmektir. Bu sivrilmeyle istisna insanlar çağlar boyu tarihi süreçte ilgi odağı olan mucit, filozof deha sahibi kişilikler olarak karşımıza çıkmıştır. Eğer bir insanda merak olmasaydı ne bir doktor olurdu, ne de bir avukat ya da meslek erbabı kişiler…Merakı sayesinde doktor organı inceler hastalıkları tespit etmeye ve bunun sebebini araştırmaya çalışır. Zaten işiyle aynileşmeyen ve merakı olmayan insan onu severek yapamaz ve sonunda kopuşlar meydana gelir. Merakla ilgili en güzel örneklerden biri Rembrandt’ ın 1632 yılında yağlı boya tablo çalışmasında ortaya koyduğu “Dr.Nicolaes Tulp’ un Anatomi Dersi...” Eserindeki asistanların 1632 yılında asılan Aris Kindt adındaki soyguncunun kadavrasına odaklanmaları ve yüzlerindeki merakın tuvale yansıma şeklidir.

İnceleme ve araştırma yapan yazarlardan tutun, doğaya ilgi duyan dağcıdan, uçuş konusunda sevdalı insanlara, hatta bilim ve uzay hakkında tutkulu kişilere kadar temel faktör hep meraktır. Leonardo Da Vinci tablolarını ortaya çıkarmadan evvel hep merakı üzerine doğayı araştırmaya koyulmuş, eserlerinde bir de şifreler belirlemiştir. Nitekim Sanat tarihçisi Kenneth Clark , Leonardo Da Vinci’ yi; “ tarihteki en meraklı insan” olarak tanımlamıştır. Leonardo Da Vinci’ yi sadece bir ressam olarak görmemek gerektiğini sanırım onun doğa bilimleri, coğrafya, astronomi, geometri, felsefe, yabancı diller, dini tezler, insan anatomisi, aritmetik ve müziğe olan ilgisinden anlayabiliriz. Bu da merakın sayesinde olsa gerek.

Kısacası meraklıdır insanoğlu, bunun sonucunda merak, kitap okutturur, yazdırır da... Hatta merak, bir buluş için tetikleyici unsur olmasının yanı sıra dopamin ve endorfine de davetiye çıkarır.

İrfan Yıldırım Çevik