Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
belkibirharfimben
belkibirharfimben

Elbet şeytan taştan rahatsız olur

Yorum

Elbet şeytan taştan rahatsız olur

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

700

Okunma

Elbet şeytan taştan rahatsız olur

Elbet şeytan taştan rahatsız olur

Geçenlerde recmü’ş-şeyatîn meselesini düşünürken şöyle birşey hatırıma geldi arkadaşım. Bakalım katılacak mısın? Özeti şudur: Aleyhissalatuvesselamın teşrifiyle sema kapılarının ’kulak hırsızlarına’ kapanması, yalan-yanlış nakillerinin engellenmesi ve göktaşlarının buna alem kılınması ’sünnet-i seniyyenin fonksiyonu’ üzerine de önemli şeyler söylüyor. Nasıl? Belki biraz şöyle: Aleyhissalatuvesselamın kendisi de bir tür meteordur. Bir ’şeytan taşı’dır. ’Yalancı-savar’dır. Evet. Onun varoluşuyla da cinnî-insî, geçmiş-gelecek, müşrik-münafık birçok şeytan taşlanmıştır. Hatta denilebilir ki: En büyük ’şeytan kovucu’ odur. Onun hayatıdır. Uygulamasıdır. Yaşayarak yaptığı tefsiridir. Yani onun dünyadaki pratiği ile Kur’an semasından ’haber hırsızlanmak’ isteyenlerin foyaları meydana çıkarılmıştır. Elhamdülillah.

Anlattıklarım çok mu karmaşık geldi arkadaşım? Doğrudur. Tamam. Peki. Hakkın var. İtiraz edemem. Merdiveni göstermeden göğe çıkmanı istedim belki. O halde, sen de sabrınla bana yardım et, hakikate bir miktar daha yaklaşmaya çalışalım. Nereden başlayalım? Belki şuradan: Hani gayet iyi bilirsin: Pratik teorinin spesifikliğini giderir. Yani birşey sadece söylem düzeyindeyken birçok farklı şekle sokulabilir. Birçok farklı şekilde anlaşılabilir. Birçok farklı yoruma tâbi tutulabilir. Ama o bir kere yaşanılınca, örneklenince, somutlaşınca ’farklı anlamaların sayısını çoğaltmak’ da o kadar kolay olmaz. Çünkü mevzunun somutluğu artık tevil kaldırmaz. Eylenişteki belirginlik bir turnusol olup doğruyu yanlışlardan ayırıverir.

Evet. Pratik bir turnusoldur. Askerde ’rütbelilere selam verilmesi gerektiğini’ duyan bir er acaba bunu hangi şekilde yapacaktır? Karşılaştığı komutanlara "Selamün aleyküm!" diyerek mi? Ellerini sıkarak mı? Kepini çıkarıp sallayarak mı? Elini göğsüne bastırarak mı? Öpücük yollayarak mı? Hangisiyle yaptığı selamlama makbulînden olacaktır? Yoksa öyle veya böyle anlaşılabilenlerin hepsi mi makbul sayılacaktır? Elbetteki hayır. Askerlik yapanlar bilirler ki saydıklarımızdan hiçbirisi ’makbul selamlaşmalardan’ değildir. Makbul selamın kepli-kepsiz birer çeşidi vardır. O çeşitlerde de elin duracağı şekil, ayağın yapacağı duruş, boynun yapacağı hareket, hepsi belirgindir. Bu selamlaşmaları bir kez gören erin zihninde selamın zengin anlam dünyası ’her yoruma gelirliğini’ yitiriverir. Emredilen bellidir. Dolayısıyla yapılacak olan da bellidir. Selam ritüeli üzerinde ’kulak hırsızlıklarına’ girişilemez.

Samirî’nin mesleği iş yapmaz bu durumda. Cebrail aleyhisselamın bastığı yerden bir parça toprak alıp katmakla putlar meşruluk kazanamaz. İşte bu yüzden diyorum ki ben de: Aleyhissalatuvesselamın sünnet-i seniyyesi aslında en büyük şeytan kovucudur. Çünkü varlığıyla ondan önce gelmiş ve gelecek olan tüm Samirîlerin ’demagojik oyunlarını’ bozmuştur. Cerbezecilerin yapmak istedikleri ’kulak hırsızlıklarına’ atılan ilk taş olmuştur. Yaşayışıyla olmuştur. Somutluğuyla olmuştur. Amellerinin belirginliğiyle olmuştur.

Evet. Elhamdülillah. O, hem namaz emrini söylem düzeyinde bildirmiş, hem de uygulamasını pratiğiyle göstermiştir. O, hem zekat emrini söylem düzeyinde bildirmiş, hem de uygulamasını pratiğiyle belletmiştir. O, hem hac emrini söylem düzeyinde bildirmiş, hem de uygulamasını pratiğiyle öğretmiştir. Bu nedenle, ahirzaman şeytanlarının da, en az evvelki selefleri ve göğe çıkmak isteyen meslektaşları kadar, onun mübarek varlığından ve bu varlığın bilgisinden rahatsız olmaları normaldir. Çünkü, kim-hangi tür semadan ’haber hırsızlanmak’ ve ’bin yalan-yanlış katarak etbaına bildirmek’ istiyorsa, tam onun kafasına yaraşacak bir taş Cenab-ı Hakkın lütf u keremiyle yaratılmıştır. Elbette her şeytan kendi kafasına yakışan taştan rahatsız olur. Bu hususta yapacak pek birşey yoktur. Satih’in hakkı ayrıdır. ’Bize Kur’an yeter’cilerin hakkı ayrıdır.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Elbet şeytan taştan rahatsız olur Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Elbet şeytan taştan rahatsız olur yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Elbet şeytan taştan rahatsız olur yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Yinsani
Yinsani, @yinsani2
29.4.2019 14:03:02
Güzel bir yazı. lakin doyurmuyor. hala ruhi açlık devam ediyor..der misiniz bilmem; sünneti seniyyede zaten karnını hepsini doldurmak yoktur, 3 de 1 devamlı boş kalacak, yemekten veya sofradan doymadan kalkacaksınız ki; sizden daha düşük konumda olanların da halini anlayın..

Kuran tek dediğimiz halde, aynı gözleri bağlı halde fili tarif etmeyen kalkanların hikayesindeki gibi bir tarif çıkıyor karşımıza. herkes kendine göre bir şekil çıkarıyor..

sünneti seniyye dediğimiz nedir ki? her tarikat ve cemaat tarafından farklı farklı görülmüş, okunmuş, tatbik edilmiş..

sünneti seniyyi ben tatbik etmek istesem; vallah beni önce müslümanlar taşlar..kaldı ki gök taşları düşecek kafa bulamaz.

sünneti seniyyenin neresinden başlayalım üstadım?
hani kafiler veya düşmanlar evini sardığında, kaçmak için yatağında küçücük bir çocuğu bırakan peygamber gibi hedef şaşırtıp oradan tüyelim. ya o çocuğu parça parça etse idiler düşmanlar? yerden aldığı bir kum ile hokus pokus yapıp yapıp tüymek oradan, sünneti seniyye midir?

cemal vakası ayrı bir sünneti seniyye değil mi? kadınlar ile ilgili sünneti seniyyeyi yapmak için önze zengin olmalıyız herhalde veya devlet-kabile başkanı mı?

hem ayın ortadan yarılması mücizesinden bahsederler, ne bir kanıt var ne de bir doğruluk payı. şu şunu demiş, üç-beş kişi duymuş, görmüş? sanırım aya da göktaşı çarpıp ikiye ayrıldı.

dini nereden öğrendik, kimler bize öğretti yaşadığımız aileye yöreye göre değişse de; yalan söylemişler üstadım. atalar bize yalan söylemiş ve araplar 1500 yıl civarında biz türkleri veya anadolu coğrafyasında yaşayan herkesi kendilerine bir tampon bölge oluşturmak için kullanmış. siyasetleri harika, bir de hac var ki, oturduğun yerden para kazan, gelsin müslümanlar her sene, o yetmemiş bir de umre icat etmişler..

her türlü cevabınızı dinler, okurum.
saygısızlık yapmam. lakin müslümanların dini, fikir tartışmasına girince en iyi halde bir tuğla parçası alıp hakimin karşısında kafamı yarar.

hani atının üstünde bektaşinin biri de yolda karşılaştığı bir şeyhe sormuş ya; ya hu şeyhim, aklıma bir şey takıldı, Allah şimdi ne yapıyor gibi??

şeyh de in demiş attan, ne yaptığını sana söylüyeyim,
ata binip demiş ki;

senin gibi bir cahili attan indirip benim gibi birini ata bindirdi. sonradan da topuklamış gitmiş.. resmen adamın atını çalmış yani..

velhasılı; dinlerin temeli sarsıldı. bir sonraki nesil ilk başta deist olacak, sonrası yaratıcı kerim.

saygı ve insani sevgilerimle..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL