Bir kimseyi sahip olmadığı sıfatlarla övmek, onu kibarca yermek demektir. cemil sena
Serap IRKÖRÜCÜ
Serap IRKÖRÜCÜ

SAYILARIN AR/K/ASINDAKİ ‘DÜNYA’

Yorum

SAYILARIN AR/K/ASINDAKİ ‘DÜNYA’

9

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

1086

Okunma

Okuduğunuz yazı 13.4.2019 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
SAYILARIN AR/K/ASINDAKİ ‘DÜNYA’

SAYILARIN AR/K/ASINDAKİ ‘DÜNYA’

Belki kısa yoldan anlatıma neden olduğu için belki de bize ‘kıstas yapmak’ için öğretilen ilk değerlerden biri olduğu için kendimizi ve karşımızdakileri sayılarla anlatıyoruz en çok. Bu sayıları arasındakilerin asıl değerler olduğunu göremeden ya da görmezden gelerek.


İllâ sayılar!


Günlük sohbetler arasında niteliği hiç irdelemeyen, hatta önemsemeyen rakamsal çok soru sorarız birbirimize. Kaç kilosun, boyun kaç, araban kaç model, telefonun kaç gb, maaşın ne kadar, kaç yıldır çalışıyorsun, kaçıncı katta oturuyorsun, kaç yıldır bu işi yapıyorsun?... O kadar sınırsızdır ki bu sorular.


Ama hepsi nicel!


İnsanları kategorize etmeye yarayan ama onları anlatmayan, tanıtmayan, öğretmeyen sorular. Bu yaklaşımla büyütülen çocuklar da erişkin hatta yetişkin yaşta bireyler olduğunda da kendilerini hâlâ nicel yönden anlatma çabasındadırlar ki bu da niteliği anlayamadığımızı ve bu nedenle de yakalayamayacağımızı gösterir.


Bir yakınımızın ilk kez karşılaştığımız çocuğuna sorduğumuz sorulardan biridir: “ Kaç yaşındasın?” Cevabı ezber, genellikle tek sözcükten oluşan ve sorana da sorulana da hiçbir şey katmayan bir sorudur bu. Öğrensek n’olur, öğrenmesek n’olur! Çocuğa ne katar bu soru? Kıvrak zekanın çıkış yaşındaki çocuk, şaşırır bu sorunun seviyesine. Başını eğip gözlerini devirerek mecburiyetten cevap verir! Bu arada notunu da verir afacan… )) Sohbet tıkanır, gerisi gelmez zaten.


Amaç, çocukla iletişime geçmekse, soruları ‘çalışmadığı yerden’ ve cümle kurmasını sağlayacak bir şekilde sormak hem onun kendini anlatmasını sağlar hem de sohbetin gerisi gelir, çağlayan gibi akar gider! Çocuk, kendini anlatmayı sever, hele de anlamaya hazır birini bulmuşsa. Sustur susturabilirsen ondan sonra!...:)))


Öğrenci okuldan gelir dersler, ödevleri sınavlar, sonuçlar… yeterince yorgundur. İçeri girip sınavların değerlendirildiği söylediği an, daha cümlesi bitmeden ilk soru gelir: “ Kaç aldın?” Ardından sayısal sorular devam eder. “Sınıfın ortalaması kaç?” “ Ahmet’le Ayşe kaç aldı?”


Ses yüksek, beden dili dominantsa, öğrenci gelecek fırtınadan hasarsız kurtulmak için ‘yalan söylemek’ zorunda bile kalabilir. Gerçekleri irdelemekten uzaklaşan, mazeretlere sığınmaya çalışan bir ‘insan modeli’nin temelleri böyle atılır!


“Bu sınav ve sonuç sana ne öğretti?” demek kaç ebeveynin aklına gelir? Baskı kurmadan sorulan bu soru, öğrencinin kendiyle hesaplaşmasını, eksiklerini görmesini, açığı kapamak için neler yapması gerektiği üzerine kafa yormasını sağlar.


Nobel Fizik ödülü aynı yıl iki Fizikçi arasında paylaştırıldığında Amerikalı Fizikçi ödülünü almak üzere sahneye geldi ve sesi titreyerek şu konuşmayı yaptı:


“Bu ödülü, beni bu günlere hazırlayan annemin anısına alıyorum!” Profesör, ağlamamak için bir süre yutkundu ve konuşmasını sürdürdü.


“Ben Batı Amerika’da küçük bir çiftlik sahibinin oğluydum, annem okuma yazma bilmezdi, babam da alıp sattığı hayvanların sayılarını yazacak kadar bilirdi. Dağınık bir yerleşim vardı oralarda, kasabayla aramız iki kilometreydi ve kardeşimle her gün okula gidip gelirken bu mesafeyi yürürdük. Bütün sınıflar bir odadaydık. Öğretmen hepimizle ayrı ayrı ilgilenirdi.


Eve geldiğim zaman annem bana her gün bir tek soru sorardı! “Bugün öğretmenini zorlayacak bir soru sorabildin mi?” Ona verecek cevabım olması için her gün öğretmenimizin yarın bize ne öğreteceğini sorar, birkaç raftan oluşan kitaplığı karıştırır, derste anlatılmayacağını düşündüğüm konuları aramaya başlardım. Bu arada zaten bütün konuyu öğrenir, bu arada bilinmeze ulaşmaya çalışırdım.


Benim bu çalışmamı fark eden öğretmenimiz de sınıfa daha hazırlıklı gelmeye başladı. Seviye kendiliğinden yükseldi!


Okuma yazma bile bilmeyen annem, farkında olmadan beni kimsenin bilmediğini bilmem gerektiğine, az bilinenleri araştırmaya yöneltip bilinmeyenleri açıklamaya yani bugünlere yönlendirdi. Bu başarımı anneme borçluyum!...”


.....................


Sıradan olmakla sıra dışı olmak arasındaki farka eğitim – öğretimle ulaşılamaz her zaman ama düşünmekle her zaman ulaşılabilir. Düşünen insan er ya da geç doğruyu bulur.



Oysa düşünmek öğretilemez!



11.11.2018 Serap IRKÖRÜCÜ





14.04.2019 tarihli ’Günün Yazısı’ değerlendirmesinde paylaşımımı taltif ederek onurlandıran Seçici Kurul üyelerine teşekkür ederim.

Saygılarımla.



Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Sayıların ar/k/asındaki ‘dünya’ Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sayıların ar/k/asındaki ‘dünya’ yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SAYILARIN AR/K/ASINDAKİ ‘DÜNYA’ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ironi
ironi, @ersinbasegmez
5.7.2020 18:36:07
Yazınız içine saklanmak anlatılanın peşine takılı kaybolmak bu olsa gerek.

Şu an büyük kızımla deniz kayısında oturuyoruz. Küçüğün sınavı var birazdan evde.

Geçen komutanın gece dersinde ne işlediğimi hiç sormamasını eleştirirken şimdi çocuklara bugün ne öğrendiniz; ne soru sordun gibi sorular soramadığını fark ettim. Ne aldın konusunda sıkıntı yaratmadım pek. “Fazla kafanıza takmayın; en fazla yüz; en az sıfır alırsınız” diyen biriydim ama keşke o soruyu sorsaydım diye de hayıflandım şimdi.
Bazen; yazılarınız ayna vazifesi görüyor bizlere tıpkı bu yazı gibi

Saygılarımla Serap Hocam
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
14.4.2019 21:17:57

Kutluyorum, sevgili öğretmenim.
Sevgiyle kalın.
Ertürk Mustafa
Ertürk Mustafa, @ert-rkcmustafa
14.4.2019 19:07:54
Güzel bir yazı. Nicelikten niteliğe, bilgiden bilince erişmeye güzel bir örnek:
Her birey annesinin bir eseridir. çalışma alışkanlığı, dürüstlük, yerine göre davranış, yeme içme vs.. eğitsel alışkanlıklarımızı ilkin annelerimizden almışızdır.
Toplum da bizim eserimizdir. Bizlerden yani fertlerden oluştuğuna göre... Sonuçta yine toplumun kültürü de annelerimizin eseridir.Yani toplum kültürünün temelinde de annelerin aşısıyla oluşmaktadır.
Fertler nicelik (sayısal) kültür ise niteliktir. Bu niteliğin kökü annelere dayanır.
" Ot kökün üstünde biter" deyim, ya da ata sözümüz buna güzel bir örnektir, diyor,
okuduğum yazıyı beğendiğimi belirtmek Sn yazarını kutlamak isterim! Nokta!
Yekta Attila
Yekta Attila, @yekta-attila
14.4.2019 18:51:29
Serap hanım, (bizim, yaşayan) ünlü bir yazar bir yazısında öğretmene de ihtiyaç kalmadığını/kalmayacağını ifade ediyordu...
Sanırım, teknolojinin bu konuda sağladığı imkanları (konu anlatım videoları) ima ediyordu...
Teknoloji 'öğrenmenin öğretilmesi' hususunda bile rol oynasa da, bu durum öğretmen-öğrenci ilişkisinin cüzi bir bölümüne tekabül eder...
Çünkü öğretmen öğrenciye bilgi aktaran kişiden çok, insanın var oluşunun özünü ve kıymetini 'insanca ilişki' ile hissettiren ve benimseten kişidir...
Çünlü makineler çocuğa hissetmek istediği babacanlığı veya anaçlığı veremezler...
Çünkü öğrenmenin temelinde bunların yeri doldurulamaz...
Şu sözü bu noktada da kullanabiliriz:
"Şiirler, kültürlerin enerjiye dönüştürlmesi hakkındaki tezler üstünde çalışarak değil, Hiroşima'ya bakılarak yazılırlar-Jurgen Habermas"...

Saygılarımla.
Mücella Pakdemir
Mücella Pakdemir, @mucellapakdemir
14.4.2019 18:23:39
Düşünmek gerektiği öğretilebilir. Yüce Allah, Kutsal kitabımız Kur'an ayetlerinde bize sık sık şu soruyu yöneltiyor. "Hiç düşünmez misiniz?"
Güne gelen yazınızı kutlarım.
Neptün
Neptün , @neptun1
14.4.2019 16:59:36
Oysa düşünmek öğretilemez! Demişsiniz
Bence öğretilebilir ve öğrenilebilir.
Saygılarımla
İlhan Kemal
İlhan Kemal, @ilhankemal
14.4.2019 15:30:48
"Okuma yazma bile bilmeyen annem, farkında olmadan beni kimsenin bilmediğini bilmem gerektiğine, az bilinenleri araştırmaya yöneltip bilinmeyenleri açıklamaya yani bugünlere yönlendirdi. Bu başarımı anneme borçluyum!...”

Nobel Ödül Konuşması gayet formal bır ortamdır. Soru cevap değildir. Metinler önceden hazırlanıp, öyle takdim edilir. Yine de kendimi o salonda hayal ediyor ve fizikçiye şunu sormak istiyorum: "Siz annenize sonradan okumayı öğrettiniz mi? Yarınki gazete başlıklarını okuyabilecek mi, yoksa resminizi görüp 'Hayırdır inşallah!' mı diyecek?"

Yazınız bana Küçük Prens'in giriş bölümünü anımsattı; bir farkla: Sizin büyüklerin sorgulamaya yönelten sorular sormasını istiyorsunuz; Saint-Exupery ise çocukların önem verdiği konular üzerine soru sormalarını bekliyordu. Güne gelmenizi tebrik ederim. Saygılarımla.
ayşe1
ayşe1, @ayse1
14.4.2019 14:32:24
Sonuca kolay ulaşmanın kısa yollarını arayan ve pragmatizmi yanlış yorumlayan günümüz insan topluluklarında; düşünen, sorgulayan, araştıran ve öğrenmeyi arzulayan bireylere şiddetle ihtiyacımız var.
Konuyu değerlendiren yazınızı tebrik eder, sevgi ve saygılarımı iletirim.
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
13.4.2019 18:05:15


Değerli Serap Hocam, öncelikle nitelikli yazınız adına size teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Nitelik ve nicelik her daim sürtüşmekte tıpkı insanlar birbirinden ayrılırken kıstas bildiğimiz düşünceler gibi ve de rakamlar...
Rakamlarla aram hep iyi olmuştur ama söze yeteneğin önüne geçmesine de izin vermedi.
Nicelik midir önem arz eden niteliksel bir sunum mu?
Hangi ara saydık da saydığımızı mı unuttuk yoksa hangi cümleyi kaç kere telaffuz ettik de içine kıstırıldığımız düzenekte neye ve kime ne amaçla değer biçtik?
Konuyu toparlamak gerekirse her anlamda varlığımız sorgulanıyor ve açılım getirmek yerinde dar açılı bir pencereden insanlar tanımlanıyor bu anlamda eğitim kadar kişinin birikimleri ve niyeti de önem arz etmekte.
Edebiyat denen ufkun her açılımı farklı bir esintiye sebebiyet vermekte ve gerçek manada eğitime ve değerlere önem veren insanlara da ihtiyacımız var.
Yeniden gelsem yazınıza başka bir açılım sunacağım da şüphesiz.
Saygıyla selamlıyorum değerli hocam.

Sevgilerimi ve iyi dileklerimi gönderiyorum.

Ve bir kez daha teşekkür ediyorum.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL