Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
İBRAHİM YILMAZ
İBRAHİM YILMAZ

Isırgan Çorbası

Yorum

Isırgan Çorbası

4

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

972

Okunma

Isırgan Çorbası

Isırgan Çorbası

Mart ayının kahramanlığıyla örtüşmeyecek güneşli bir gün başlıyordu Derince’mizde. Güneş ufuktan hayli yükselmiş, hava sıcaklığı kış mevsiminin artık sonlandığını müjdeliyordu. Ceketle hatta gömlekte sokağa çıkanlar bile vardı. Oysa mart bitmemişti. Olsun. Açık havayı değerlendirmek gerekti. Her bahar başlangıcı arkadaşlarla kırlara açılır ısırgan otu devşiririz. Bu kez kırlara yalnız açılmak düştü kısmetime. Yanıma kitap da aldım. Kırların sessizliğinde, sadece doğanın müziğini dinleyerek kitap okumak anlatılamayacak kadar güzeldir…

Isırgan çorbası çocukluk günlerimin ilkbaharı muştulayan; tadını hiç unutamadığım bir çorbadır. Bulutlara komşu yüce dağların hemen diplerinde kurulmuş bir köy düşünün. Altı ay doğanın beyaz kürklerle bezendi bir uzak diyar. Kış mevsiminin ilk aylarında meyveler tükenirdi. Yeşil sebzenin esamisi bile okunmazdı. Ancak nisanla birlikte önce güney kırlara serilirdi yeşil halılar. Yine güney taraflardaki sürülmeyen tarlalar arasındaki sınır belirleyen toprak parçalarında ısırgan otları boy atardı. Hoş bir yeşil, yeşil rengi var bizim diyarların ısırganının. Şiir gibi, türkü gibi… Yaşam iksiri.

Annem, memleket usulü çorba pişirirdi baharın müjdecisi ısırganlardan. Köy peyniri koyardı pişen çorbaya. Üstüne de iki adet köy yumurtası kırardı. Nefis bir tadı vardı ısırgan otu çorbamızın. Yıllar geçti aradan. Annemin pişirdiği çocukluk günlerimin bu hoş çorbasını unutamam hiç. O çorbada anne sevgisi, baharın güzelliği, yeşil sebze yemenin tanımsız hazzı vardı. Ve ufuklar kadar engin çocukluk ve gençlik hayallerinin güzelliği.

Mart bitiyor. Bir türlü kısmet olmadı kırlara açılıp ısırgan derlemeye. Evden ayrılıp kırlara doğru yola çıktım. Derince ’de deniz sahilinden kuş uçuşu kuzeye yönelince yerleşim yerlerinin bitiminde tepeler başlar. Fazla yüksek olmayan tepeler. Yerleşim yerleri siteleri arkada bırakıp tepelerin yamaçlarına yaklaştım. Hemen önümde zeytin ağaçlarının çoğunlukta olduğu, elma, armut ağaçlarının oluşturduğu şirin bir meyve bahçesi vardır. Bahçesinde bir armut ağacı gördüm beyaz çiçeklerle bezeli. Kentin beton yığınları arasında tutsak; yeşile, doğaya özlem çeken ruhum huzur buldu çiçeğe bezeli ağaç karşısında…

O anda çok genç yaşta kaybettiğimiz Türkçemizin asi şairi Orhan Veli ve onu şu ölümsüz dizelerini anımsadım:

“Deli eder insanı bu dünya;
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.”

Gündüzdü. Gökte güneş vardı. Güneşte bir yıldız değil mi? Hemen telefonumu çıkardım. Bu güzellik belgelenmeliydi. Ağaca iyice yaklaşınca bir farklı güzellikle daha karşılaştım! Mini mini sevimli bir köpek yavrusu, mahzun mahzun ışığı soluk gözleriyle bana bakıyordu. Yavru köpek ve ağacın fotoğrafını çekerken üç yavru köpek daha ortaya çıktı. Peşi sıra anneleri… Hayvanların hepsi bakımsız, tüyleri uzamış acınacaktı halleri. Karınları sırtlarına yapışıktı adeta.

Ağacın resmini çekerken, minik yavru köpeklerin, gamlı anne köpeğin resmini çekmemek olmazdı elbette. Ben bahçeye adım atarken yerleşkelerin en üst caddesinde bir otomobil park etti. Yavru köpekler sürekli sağa sola hareket ediyorlardı. Güzel bir resim çekebilme uğraşı verirken az önce park eden otomobilden inen bir adam köpeklere doğru yürüdü. Elinde hayvanların günlük nevalesi vardı.

İlginçti. Yavru köpekler taşkınlık yapmadan hamilerinin verdiği yiyecekleri gözü tok, saygın insanlar gibi sakince yemeye başladılar. Anneleri yavrularını seyrediyordu. Almanya’da öğretmenlik yıllarımı anımsadım. Hayvan sever arkadaşla selamlaştık. Söze ben başladım:

“Övgüye değer bir eylem yaptığın iş. İçtenlikle kutlarım.” Sözlerime devamla Almanya’da Sokak köpeği olmadığını anlattım.

“Almanya’da köpekler belediyeler eşgüdümünde ilgili birimlerde çoğaltılır. Beslenmeleri sağlanır. Aşıları yapılır. Köpek almak isteyen yurttaşlar gidip ilgili kurumdan beğendiği köpeği alır. Evinde besler. Yıkar. Akşamın belirli saatlerinde köpek bağlı olarak dışarı çıkarılır…” Arkadaş:

“Baytar getirdim. Köpeklerin aşılarını yaptırdım…” Diyerek yaptığı işi anlattı. Karşılaştığım köpek ailesinin hemcinsleri arasında en şanslı oldukları belliydi. Ne yazık ki, sahibine en sadık hayvan olan köpekler ülkemizde en horlanan hayvanlardır. Sokak köpeklerini kast ediyorum. Özellikle kentlerimizin kenar semtlerinde onlarca aç köpeklere rastlarız. Aç, zayıf ilgiye muhtaç hayvanlar. Bazıları hemcinsleriyle girdikleri kavgalarda yara alır… Ülkemizde yarınlarının ne olacağı meçhul sokak köpeklerinin garip hallerini ve bir türlü olumlu neticeye bağlanamayan yaşam savaşlarının çözümsüzlüğünün kalbimde yarattığı sızı ile oradan uzaklaştım.
Orman idaresinin diktiği çamlıklar, fundalıklar arasında önceki yıllarda yürüdüğüm patika boyu ilerledim. Başlangıcı ileride tepelerde olan bir dere akar dar bir vadi boyunca. Vadinin yamaçlarında, dere boyu sık ve dikenli böğürtlenler arasında boy atan ısırganları topladım. Şansım yaver gitti. Kısa sürede elimdeki bez poşet doldu.

İşimi bitirince fundaların diplerinde yeşeren dünya güzeli mor renkli menekşeleri seyrettim uzun bir süre. Menekşeler bana doğduğum köydeki kırları… Evimizin yakınındaki dereyi, derenin karların eridiği zamanki coşkun akarken çıkardığı su sesini… Su sesi ile derenin karşı yakasındaki ormanda ötüşen kuş seslerini ve henüz güneşe merhaba diyen sarı kardelen çiçeklerini anımsattı.

Isırgan işi tamamdı. Zafer kazanmış lejyonlar gibiydim. Yanımda getirdiğim kitaba dalmazsam doğanın sessizline ve güzelliğine haksızlık etmiş olurdum. Yaşar Kemal’le sohbete başladık. O konuştu ben dinledim. Nazım’ın dediği gibi:
“ve güneye
pamuk isleyenlere gitmek için
Toroslardan bir kere olsun geçemedim diye
utanıyorum.”

Mersin’e gittim bir kez. Torosları geçtim. Lakin Pamuk işleyenlerin diyarına Çukurova’yı göremediğim için ben de utanıyorum. Söz Anadolu’nun destanlarına yazan büyük ustadaydı. Yaşan Kemal aldı beni “Sarı Sıcak” yerlere götürdü. Derince güneşi ve kitapta betimlenen Çukurova sıcağıyla hem bedenim hem ruhum ısındı. Eve döndüm.






Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Isırgan çorbası Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Isırgan çorbası yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Isırgan Çorbası yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci, @ahmetzeytinci
30.3.2019 16:10:40
Ne güzeldi kim bilir o çocuklukta yaşananlar her şey doğaldı suni çok da fazla bir şey yoktu, insanlar bile ne kadar doğaldı... Ne de güzel bir yemekti kim bilir o ısırgan çorbası, helalinden geçmiştir mutlaka kursağınızdan. Kutluyorum yürekten Hocam...
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
29.3.2019 19:07:20

Eve döndüm.
Mümkün ayrı kalmak?
Enginlerde yaptığımız yolculuğa da vesile iken yazınız.

Saygılarımla çok değerli hocam.
Aygün Deniz
Aygün Deniz, @aygun-deniz
29.3.2019 18:41:37
Yine beni de hatıralara alıp götüren bir yazı okudum.Ne kadar güzeldi.Saygılar.
Etkili Yorum
Yeganem
Yeganem, @yeganem
29.3.2019 01:10:16
Bizde ısırganlı börek yaparız oda güzel olur ıspanak ve maydonozla soğan kıyılıp ısırgan kavurması da yapılır..Isırgan çayı da olur..Tansiyonu yükseltir o nedenle yüksek tansiyonu olanlar günde iki bardaktan çok içmemeli ısırgan çayını.
Her mevsime has yeşillikler doğada açan çiçekler çok güzeller aslında..
Bizim oralarda ıhlamur çok olur, kızılcıklar böğürtlenler yol boyu eve gelene dek toplardık çocukken..
Şu an olduğum yerde sokakta köpek görmeyiz köpek sahipleri köpeklerini kayıt ettiriyorlar sokakta saldırsa pisletse sahipleri sorumlu.
Başı boş olana bin dolar cezası var..
Bakabilecekler alıp besliyor ilgileniyorlar..Genelde bahçelerinde bazıları da evlerinde besliyorlar..Benimde iki köpek ve iki kedim var..Köpekler bahçede koşturuyorlar kediler evdeler.
Tatile gittiğimde en çok durmak istediğim yayla ve köy oldu..Malesef şehirler taş yığınına dönüşmüşler.Temiz havadan güzelim doğadan mahrum ..
Güzel bir yazıydı okuduğum doğduğum yerleri hatırlatan teşekkürler..
Hayırlı cumalar Selam ve dua ile.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL