- 356 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
11-2019... ard... öyk... yaralı parmağa...
yaralı parmağa...
bu sene beş tane yabancı resim öğretmeni görmüşüm.
türkiye dışından tam beş kişiyi tanımışım.
meslektaşım bu insanlar...
yad ellerden geliyordular.
resim sanatını biz avrupa’dan ve batı’dan aldığımızdan... yabancı resim eğitimcileri eksik olmamıştır.
osmanlı devrinden beridir ki gider- gelirler.
futbolda ki antrenörler gibi.
derwall galatasaray’a gelmişti...
lucesku milli takım’a...
yaralı parmağa işeyeni olmuştur... işemeyeni!
andre lhote...
leopld levy... sözleşmesi fesh edilerek gönderilmiştir.
fransız ressam Guillemet...
bir sürü isimler, bulunup söylenebilir.
bulunması söylenmesi...
o kadar mühim midir?
hayır...
bu hadisenin vakıa tarafıyla değerlendirmektir doğrusu!
bir fenomen olarak bizim resim sanatını avrupa’dan gelmiş eğitimcilerden öğreniyor olduğumuz; hazırda kurumlarda devam eder olgusal durumdur!
kafam da canlardırdım...
muhasebe yapıyordum.
maksadım bu eğitimcilerin bize, artık-değer nisbetleri ve olumlu ,olumsuzlukları, tümünü tarttım... hesap ettim!
derwall bir galatasaray yarattı...
ve yaralı parmağa işedi.
dedi ki;
- taç atmağı bilmeyen futbolcular var!
bu kral çıplak demekti: yaralı parmağa işemekti.
feldkamp... dürüsttü ve eksiklerimiz olan şeylerin bilgilerini öğretti.
idare-i maslahat yapmadı.
beşiktaş’ın bir gordon milne’i vardı... avrupa maçlarını bilerek kaybediyordu... bunu gizlemezdi kamuoyuna itiraf ederdi:
" ligi götürebilmek için maçları kaybediyorum!"
tanıdığım resim öğretmenlerin yabancı olmaları.
onlar ile yaşadığım söyleşilerim sporda ki vaziyetle aynı mıydı?
iki gürcü resim öğretmeni tanıdım...
biri alman kökenliydi... diğeriyse rus... ağızlarından kerpetenle laf alamazdın.
diğeri azerbaycanlıydı... meteoroloji mühendisi mübarek görsen... havadan, yağmurdan- yağıştan konuşmağı çok seviyordu.
bir kadın ingiliz; ingilizce öğretmeniydi.
modern resim tarihini çok iyi biliyordu.
konuşurken... onu ve onların ne oldukları ve yaralı parmağa işememeğe itinayla riayet ettiğini sezdim.
vay ola ki ağzından bir şey kaparım... öğrenirim!
sürekli ofansif baskı ile cedelleşiyordu ( cedel: tartışmağı ne olursa- olsun bahasına kazanmak.)
benimle resmen tartışmıyordu... bastırıyordu.
modern resim felsefeye dayanan ve bilim paradigmasıyla, görecelik ayrıca kuantum fiziğine yaslanmıştır.
resmen bilim felsefesi ve bilim tarihi bilmeği iktiza eder.
buralardan ve kasıtla tartışmasını sürdürüyordu.
bunu da; yaralı parmağa işemedi diye işaretliyorum!
son ki resim öğretmeni bir pakistanlydı... amerika’da eğitim almıştı.
bana çizim dersinde yaptığımız bir hatamızı söyledi.
şimdi anlıyorum ki... samimi olmazsa söylemezdi... dost acı söyler!
pakistanlı dostmuş derwall gibi feldkamp gibi.
ve söylediği çok vahim bir hatayı içeriyordu.
sizin öğrencilerinizin hatası bu: hep yanlış açıdan modele (çizdiği nesneye) bakarak tersim yapıyorlar.
işin tecrübi tavrı yüzyüze olarak çizdiğiniz nesneyle gözgöze gelmeniz lüzum eder.
beden dilini kullanarak... ne demek istediğini, benim de yüz de yüz kavramamı istiyordu.
ben seni çizeceksem sana yüzyüze durmam lazımdır... dedi.
sana saatin 2-3 yönünde bakıp kağıdı da 12 yönünde çizemem... bu fizik ve diyalektik bir hata olur.
öğrencilerimiz... doğruydu bu hatayı yapıyordular.
ve dost olduğundan bunu söylemek istemişti.
dost olduğundan yaralı parmağa işemişti.
dikkat ettim ki affedilemez bir nakısamızı tesbit etmişti.
azsanamaz... dı. bu tür nicel hatalar büyür dağ olur.
pakistanlı’nın dostluğunu ayrıca asaletine bağlamak istiyorum... pederleri sanat profesörüymüş... hakikate ve hakikatten doğmalı güzelliğe hayranlık derecesinde bağlı bir aileymişler... diğer beş kardeşleri yerküre de aynı ülkede olmadan sanat profesörlüğü yapıyormuşlar.
misyon adamları olduklarını ve asil bir hayat anlayışına sahip olduklarını teyit ettirdim, tanıyanlara.
şunu demek isterim...
asıl azmaz,
bal kokmaz,
kokarsa yağ kokar,
onun da aslı ayrandır.
yalçıner yılmaz
08-02-2019
çanakkale
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.