1
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1077
Okunma
Kendim için son bir şey yapasım var, yürümeye başlasam mesala ve yolun sonu sana çıksa...
Bir dağın zirvesinde göğe bakarken hayal ediyorum ikimizi. Arz ile arşın birbirine çekildiği o yerde gece karası gözlerine d´üşüyorum. En uzak iki yıldız kirpiklerimden gözbebeklerime süzülen b´akışların. Saçlarına uzuyor titreyen ellerim...
Sarılma öncesi sonsuzluğa açılan kolların gibi bir kuşun kanatları kucaklıyor semayı.
Dikenli tellerin kıyısında üşüyen gülün yapraklarını öpüyor düşen çiy taneleri. Suya ışıltısını bırakan gecenin sesi gürül gürül, usul usul ateşi körüklüyor bir el. Sabahın eteklerine topluyor sızılı küllerini öbür el!
Güneşin aralayıp bulutları maviyi sunduğu penceremizden içeri dolan bir tutam umut. Göğ(s)ümüzde ağırladığımız unutulmuş bir sevince nispet yana yana geçiyor zaman...
Ormanın kalabalık yalnızlığına terkedilmiş tek ağacın yosun bağlamış gövdesinde düş kırgınlıkları. Hasreti tutuşturan kabukların hazin sonu derin yarasını toprağa veren hazanın yangına sığınmaları...
...
Dersim kadar asi ve dik başlı duruşun. Munzur suyumsun kutsanmış dağlardan gürül gürül üzerime akan.
boyunu aşan yalnızlığa gömülüp
kendi döngüsünde sağırlaşan
ben
sen diyorum
sen!
koca bir dünya kapısını aralıyor,
sevgili!
ki
karanlıklardan sıyrılıp
sana koşmak
aşk!
en kısa şiir
sen koca evren
ben içinde
dolanan zerren
.
Aşk, mayınlı arazide elele yürümeye benzer, taraflardan birinin attığı tek yanlış adımla cinayete dönüşür...
Hazır mısın.
sude nur haylazca