3
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1106
Okunma
Öyle sen doluyum ki sanki cama tıprtılarla yağan yağmur değil sensin seslenen. Uzanıp açasım geliyor
pencereyi. Yağmur dindiğinde üzülüyorum yine gitti diye. Bu gök gürültüsü sen olamaz değil mi gele-
ceğini söyleyen. Uzaklaşıyor yağmur, sesler.. içimdeki sürekli yağmur bulutları eksilmeyen bölge.
Hiç yazmamam düşünmemem gerek seni. Aldatmaktan gitmekten başka ne yaptın ki! Deli gönül diye
bir şey var demek, beni dinlemiyor. Nasıl bir durum bu. İçimdeki bulutları sonuna değin yağdırıp bir
rahatlayamıyorum. Şöyle bağır çağır ağlamalıyım. Olmazsa bir şeyleri kırıp dökmeliyim. Böylesi sakin
bir görüntü, hafifçe gülümseyen bir yüz yakışmıyor bana; beni anlatmıyor..
Karşımdaki kız güzeli çiçeği çiçeklerini bana dönmüş bulutlu gök gürültülü göğü bırakıp. Acaba içimin
fırtınası ona dek uzanıyor mu? Kulak vermiş sensizliğin şarkısını dinliyor. Güzel bir şiir değil bence. O
duysa duysa bana küskün yılların yorgun ayak seslerini duyar..
Sen olsan bu yağmur böylesine hırsla her yeri döver mi? Belkide çisil çisil yağar ve ardından gökkuşağı
çıkar, güneş açar.. Yine hayal kuruyorum. Hayal kurduran gerçekler var gibi. İçimdeki bulutlara güle
güle desem yeri döven yağmurdan sonra. Penceremi açıp temiz havayı içeriye buyur etsem, olur mu
acaba?
En güzel galiba yıkanan çimlerde ağaçda, camda karşıda uzanan tepelerde evlerde hatta manzaramı
geren şu küçük bir tepe oluşturan kapalı halı sahada yaşamı görmek. Derin bir nefes almalı.O zaman
içimdeki kara kümenin dağılacağından eminim.. Senin yokluğun kadar emin..
19. 10. 2018 / Nazik Gülünay