- 341 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Başlayalım
Hayata neden bir yolculuk olarak bakarız ki? Gidişimiz maddeden maddeye ezeli ve ebedi bir geçiş sistemi olduğuna göre! O oyunlarıyla, şaaşasıyla, fıkrasıyla, hazanıyla, harmanıyla, sevinçleriyle zaten kendi içini dolduran bir sandık değil mi?
Böyle olduğunu ben de bilmiyorum! Sadece onu bir günlük yaşayan bir kelebeğe benzetiyorum ben. Yaşanacak her şeyi bir güne sığdıracak biçimde bir daire çizerek kendi dairena edeplice sahip olmak. Bir kulanz; iyi niyetin göstergesi olan frapan duygulardan uzak olması gereken! Gün biterken, arkasından geriye kalan sadece bir kaç saatlik bir geceye uzanmak. Kendi çığlıklarını, çiy tanelerinde buğulanmayı bekleyen şafağa kadar. Bu gece, son gecem olabilir. Sonla lahzasına kadar inat bir şekilde ayak direyeceğim son gecem.
Maziden kalan izler, izleri silen izler, izler bizi bizi gözler. Korkuları silmeden geleceğe giden, gidebilen ayakların sağlam bastığı bir zeminde çizeceğimiz bir yol. Yol, arayıp bir türlü bulamadığımız yol! Kendimize karşı verdiğimiz bir savaş içinde yürüdüğümüz yol! Ben, şahsım adına bulutlu kafamla bir türlü kendimi bulamadığım pare pare olmuş bir yön!
Yüreğimde ki ve beynimde ki bütün bedenleri saran „ben’ler“. Sen de buluşmayı, sen de vefayı, sen de şifayı bularak acıları yenmek felsefesiyle kendimi donatmak. Yani senle buluşmayı doruklara taşıyan taştan sağlam binalar dikmek, senin mihman olarak gelip konaklayacağın. Bazen öğretici, bazen özendirici, bazen gezindirici, bazen tutucu, bazen vurucu isyankar, bazen aşk tulumu giyen bir divane, bazen tutkulu, bazen kusurlu, bazen karamsar, bazen melankolik, bazen umutla dolu, bazen umutların umudu, ama en çokta duygulu … Ben soru sormuyorum böyle durumlarda „ne istiyorsun?“ diye! Çünkü biliyorum, ne istediğimi!
Çiğdem çiçeğini! Yani seni! Sende ki, seni! Beni anlayamasan da eminim ki bir gün anlayacaksın. Ben, „insan ancak kendisini anlayabilir“ tezine inanmıyorum. Ben, seni anlıyorum. Hem de sen deki, seni! Kırk güzel renge girmiş, şuh olmuş seni! Arınmış, durulmuş, acıyla acıya vurulmuş, ama dimdik ayata durmuş seni. Anlıyorum! Ve burada nokta diyorum. Uzatmadan! Ve „kendini anlayan insan, dünyayı da anlar“. Ben, seni bir dünya olarak algılıyorum ve anlıyorum. Yaşanmışlıkların kaynağını ararken! Sen de buluyorum, kendimde ki tükenmislikleri … Hem de seriler halinde!
Bileceksin ki, seni tam sevdiğimi! Çünkü bilenim, senin nasıl iyi ve güzel olduğunu … Sen ne yaparsan yap! Değerin değişmeyecek kadar sağlam olan sana inancımdan dolayı. Kızarsam kendime basarım kalayı! Kalayı dökülmüş bir kap gibi köşeden uzaklaşmayı. İsterim! İçinde senin olduğun her yeri! Gitmem geri … Körlemesine tökezlemem. Rastgele ve gelişi güzel iş yapmam.
Düşünerek yaşıyorum ve sürünerek ilerliyorum. Yaşam bu! İçinde sana dair uzun yolların olduğu. O halde haydi başlayalım yaşamaya! At maziyi okyanusun abis yerine … Doldur sırt çantana geleceği ve ver elini elime. Bırakmamak üzere! Yaşamın bir önemi yok deme. Gökyüzüne doğru çevir gözlerini ve atmosferi gözle!
Başlayalım yaşamaya o halde!
H. Hüseyin Arslan - 11.10.2018
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.