Reyting İçin

Reyting’in dilimize girdiğinden bu yana hiç hayra kullanıldığını görmedim. Bilirsiniz televizyonlarımızın izlenme düzeyini gösteren ve reklam pastasında kanallara düşenin tespitinde esas alının bu çağımızın canavarı uğruna çok şey yapıldı.
Sırf reyting artsın diye yalan haber yapıldı, halk kışkırtıldı, en olmadık görüntüler, insanların en mahrem yönleri taşındı ekranlara. O da yetmedi şiddet sergilendi, insanların canı derdine düştüğü yerlerde haber yapıyoruz diye terbiyesizlikler, acımasızlıklar yapıldı. Öyle taraflı davranıldı ki, insanlar yargısız infaz nedeniyle canlarına kıydılar.
Anlaşılan o ki, sırf izleyici artırmak ve bu şekilde gelirlerini katlayabilmek için bunların yapmayacağı bir şey yek. Radyo Televizyon Üst Kurulu kurulduğunda kimi aydınlar karşı çıksa da şimdilerde anlıyorum ki eğer böyle bir kurum olmasa dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen programlar bizde arzı endam eder, yine bu kurum olmasa aşırı şiddet içeren, en açık, en iğrenç şeyleri bile ekranlarda görürüz. “Neden ?” diye sorunca da, halk istiyor, diyeceklerdir, sanki halkı çok önemsiyorlarmış gibi.
Şimdilerde de dizilerde bir şeyler oluyor, eğer farkındaysanız. -Bildiğim kadarıyla- Yaprak Dökümü ile başlayan ve diğerleriyle süren bir aldatmayı sahneleme merakı başladı. Eminim ki Reşat Nuri Güntekin yazdığı eseri böyle görse kahrından ölürdü. Biz bu romanın, önceki film çekilerini de izledik. Yazarın vurgusu yanlış batılılaşmaydı. Çarpık ilişkilerin Türk ailesini getirdiği durumu vurguluyordu. Şimdikilerin böyle bir kaygıları yok. Romanın izinde olmayan, olsa da üstü kapalı geçen ahlaksızlıkları en ince ayrıntısına kadar göstermeyi marifet biliyorlar. Yapılan tüm işler de reyting için yapılıyor. Dahası, aldatma sahnelerini en iyi canlandıran sözüm ona sanatçılar da üstün tutuluyor, toplumda onun sanatı mı, yoksa oynadığı roldeki karakterin mi öne çıktığı düşünülmeden. Kurtlar Vadisi’nde öne çıkan Polat nasıl eleştirilmiş, oyuncunun oyunu, kabiliyeti görmezlikten gelinmişse, burada da aynı şeyin yapılması gerekmez mi? Polat gençlerimizi nasıl Polatlaştırmışsa, Bihter’in de gençlerimizi Bihter’leştirmeyeceğinden kim emin olabilir? Artık karşımızda Polat tipini görmek istemiyoruz. Bihter tipini ise asla. ..
Ey sessiz topluluk, biliyorum bu yazıyı okuyup, çok haklı, diyecek ve hayatınıza devam edeceksiniz. Ben görevimi yaptım, susup susmamak; bir telefon, bir email için harekete geçip geçmemek sizin bileceğiniz iş..