3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
966
Okunma

Resmin hikayesini bilmiyorsanız mutlaka ’ Yuuuh yani. Sami hoca işi şimdi de müstehcenliğe hatta pornoya döktü. Bu nasıl bir resim lan?’ Demiş olabilirsiniz.
İçinizden bazıları ’ Vay namussuz moruk vay. Amma yapışmış genç kızın memesine ’ de diyebilirsiniz.
Resimdeki kızı suçlayıp ’ Ulan memeni emzirecek genç bir erkek bulamadın mı salak ?’ da diyebilirsiniz.
Hatta ve hatta direkt bana ’ Böyle bir ahlaksızlığı, edepsizliği niçin paylaşıyorsun ulan moruk?’ da diyebilirsiniz.
Dedim ya eğer resmin hikayesini bilmiyorsanız...
Hatta resmin hikayesini bilenler içinde bile ’ Ya tamam ama edebiyat edep gerektirir. Böyle edepsiz bir resmi paylaşmaman gerekirdi ’ Diyenler olabilir.
Veyahut da sanat ile ( özellikle de resim ) ilgiliyseniz ’ Hımmm nefis bir resim’ de diyebilirsiniz.
Neyse... Kısaca anlatayım resmin hikayesini.
Bu resim Paul Rubens adlı Flaman bir ressam tarafından ölümünden beş sene önce 1635 yılında yapılmış.
Rubens, Barok üslubunun en önemli ressamlarından biri...Bu resmi ise Rusya’da yaşanan bir olaydan esinlenerek, daha doğrusu o olayı resmetmek adına yapmış.
Olay şu:
Rus Çarı I. Mihail döneminde ( 1613-1645 ) Petersburg şehrinde Cimon adlı yaşlı bir tüccar yaşarmış. Bu tüccar bazı anlatılara göre ortağı tarafından yalan beyanlarla hapse attırılır. Bazı anlatılarda ise bir şeyleri itiraf etmesi için işkenceye maruz bırakılır. İşkence olarak Cimon’a yiyecek içecek verilmez.
Cimon her geçen gün ölüme iyice yaklaşır. Artık neredeyse ölmek üzereyken Cimon’un kızı Pero bir yolunu bulup babasını ziyaret etmek için izin koparır.
Bir gün babasının ziyaretine geldiğinde kucağındaki bebeği ağlamaya başlar. Pero bebeğini emzirmeye başladığı anda beyninde bir şimşek çakar adeta. Eğer babasını da emzirirse adamcağız açlık ve sususluktan ölmeyecektir.
Sonuçta gardiyanlara çaktırmadan babasını emzirmeye başlar.
Aradan günler geçer. Normal şartlarda Cimon’un ölmesi gerekirken aksine adamın yüzüne kan, vücuduna can gelir adeta.
Çar durumdan işkillenir ve adamlarına kızı sıkı takip etmelerini söyler. Adamları Pero’nun, babasını bir bebek gibi emzirdiğini görünce durumu çara anlatırlar.Çar ise Pero’nun bu fedakarlığı karşısında duygulanır ve Cimon’u affeder.
1635 de Rubens’in fırçasından çıkan bu resmin işte böyle bir hikayesi vardır. Bu tablo halen St Petersburg şehrinin Hermitage Müzesinde sergilenmekteymiş.
Bu hikayeyi niçin mi yazdım?
Bizlere bu hikayeyi anlatan Nesrin Arıkan adlı hanımefendinin yorumuna hiç bir şey katmadan aynen kopyalayayım:
Nasıl bakarsanız o’sunuz..
Ne okursanız o’sunuz..
Ne anlarsanız o’sunuz..
Bakış açımız bizi anlatır, baktığımız şey değil.
Yine de anlamayan olursa son bir ekleme yapayım.
Koskoca sayfalar dolusu bir yazıda ’ Domuz sıkısı rakı’ya takılıp orada çamura yatmış araba gibi patinaj yapanlar var ya..İşte onlar, müneccimliğe soyunup kendilerince niyet okuyanlar belki ( uzak da olsa bir ihtimal ) bu sefer bir şeyler anlar diye paylaştım bu resmi ve bu yazıyı.