Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
sami biberoğulları
sami biberoğulları

PARA PARA PARA VARLIĞI BİR DERT YOKLUĞU YARA 2. BÖLÜM

Yorum

PARA PARA PARA VARLIĞI BİR DERT YOKLUĞU YARA 2. BÖLÜM

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1033

Okunma

PARA  PARA  PARA  VARLIĞI  BİR  DERT  YOKLUĞU  YARA  2.  BÖLÜM

PARA PARA PARA VARLIĞI BİR DERT YOKLUĞU YARA 2. BÖLÜM




1875 yılına gelindiğinde devlet o güne kadar aldığı borçların faizlerini bile ödeyemez hale geldi ve padişah Abdülaziz devletin iflas ettiğini açıklamak zorunda kaldı. ( Bunu takiben Muharrem kararnamesi ve Duyun-u Umumiyenin geldiğini herkes bilir sanırım. )

1876 Yılına gelindiğinde ilk kez parlamentolu bir yönetim başlar. İlk kez bir yazılı anayasası olur Osmanlı Devleti’nin. Yani daha da çağdaş oluruz. (Haliyle paraya ihtiyaç da daha fazla artar. Lakin bu ilk meşrutiyet dönemi uzun sürmez. 1878 de Padişah II. Abdülhamit Anayasanın( Kanun-u Esâsî) kendisine verdiği hakkı kullanarak parlamentoyu kapatır. )

Osmanlı paralarında - günah addedildiği için- padişahların resimleri yer almamıştır. Hatta filigranlı para sayısı da oldukça azdır. İllevelakin 1876 da başlayıp 1878 de biten Osmanlı- Rus Savaşı sırasında( )3 Harbi de diyoruz bu savaşa ) savaşın masraflarının karşılanması amacıyla kağıt 50 kuruşluklar basılmış ve kullanılmıştır. İşte bu elli kuruşluk para oldukça ilginçtir çünkü bu para ışığa tutulduğunda ışıkta para üstünde II. Abdülhamit’in silueti belirir fakat paranın üzerindeki tuğra sadece üç ay padişahlık yapmış olan V. Murat’a aittir.Kafa karıştıran bir durum... Parayı batırtan II. Abdülhamit ise neden V. Murat’ın tuğrası ile bastırsın ki? Yok V. Murat bastırmışsa filigranda neden II. Abdülhamit’in resmi belirsin? Dahası yukarıda da belirttiğim gibi padişahların hiç birisi paralara kendi resimlerini koydurmamışlardır. Yani hiç bir Osmanlı parasında Padişah Abdülmecit’in, Abdülaziz’in , V. Murat’ın, II. Abdülhamit’in, Mehmet Reşat’ın ve Mehmet Vahdettin’in resmi yoktur. Bu elli kuruşluk banknotta resim değil filigran olarak II. Abdülhamit’in varlığı bence bu paranın sahte olduğunun en büyük delili olmakla birlikte yine de bu elli kuruşluk para için ’’ Kesinlikle sahtedir’’ Diyememiş para bilimcileri... Kesinlikle ’’Düzgün bir paradır.’’ da diyememişler maalesef.

1878 Yılında paramız pul oldu. Daha doğrusu pullarımız para oldu. Evet, devlet damga ve posta pullarını bozuk para olarak kullanmaya başladı. Pulların arkasına karton yapıştırılıyordu bu dönemde. ’’ Paramız pul oldu ’’ deyimi işte buradan gelir. Lakin ’’ Bozuk para’’ nın hikayesi daha farklıdır. ( az sonra onu da okuyacaksınız. )

Osmanlı Devletinde kağıt paranın kullanımı oldukça geç başlamış olsa da para ile ilgili çok önemli bir farkındalık Osmanlı Devletine aittir. Evet, dünyada dört dilde birden bastırılmış ilk ve tek tek para 1880 ve 1890 senelerinde iki defa tedavüle girmiş olan 1 Türk Lirasıdır. Bu para Türkçe ( Osmanlıca), Ermenice, Rumca ve Fransızca olarak basılmıştı. Amaç tabii ki Osmanlı devletinde yaşayan tebaaya kolaylık sağlamaktı.


1898 yılında devlet gümüş akçenin içine bakır katarak kullanmaya başladı. Böylece akçenin gümüş ayarı bozulduğu için bu paraya halk arasında ’’ Bozuk para ’’ dediği gibi içine katıldığı bakır sebebiyle ’’ Metalik Para ’’ denen bu para , zamanla halkın ağzında ’’ Metelik ’’ oldu. Eski akçeler çok çok değerli olduğundan vatandaş ekonomik yönden durumunun çok kötü olduğunu anlatmak için ’’ Ne akçesi, metelik bile yok ’’ diyordu.

Osmanlı Devletinin en ilginç paralarından bir kısmı da Enver Paşa tarafından bastırılan veya değişik yollarla kullanılan paralardır.

1908 de Meşrutiyet II. Kez gelir. Meşrutiyetle birlikte de 30 yıllık bir mücadele sonunda Hürriyet, Musavat ve Uhuvvet gelir (!)

1909 da II. Abdülhamit tahttan indirilir. Yorgan gider ama kavga bitmez. Hele de paranın kavgası hiç bitmez.

1911- 1912 yılları arasında İtalya ile Trablusgarp Savaşını yaparken Enver Paşa, hükümetten para geldiğinde değiştirilmek üzere Trablusgarp’ta kâğıt para emisyonuna başvurur. Teksir makinesinde basılarak çoğaltılan bu kağıtlar 1Lira olarak kullanılır ki resimde de paranın üst kısmında ’’ Bir Osmanlı Lirası, ortada Enver Paşanın ’’ Enver Suğavi ’’ yazan mührü ve altta ’’Vahid Lira-i Osmanî’’ ibaresini görmekteyiz.

Enver Paşanın ilginçlikleri bununla sınırlı değildir. 1914 sonları, 1915 yılı başlarında süren Kafkas Cephesi savaşları sırasında askerin ihtiyacının sağlanabilmesi için - ele geçen- yabancı paraların üzerine - Enver Paşa tarafından özel görevlendirilmiş ve kendilerine ’’Faik’’ denen görevlilerce- ’’Osmanlı ’’ diye elle yazılıyor ve böylece mesela bir Alman , Avusturya veya Rus parası , Türk parası yerine kullanılıyordu..

1915 de Osmanlı Devletine dışarıdan bir para geldi. Gelmesine geldi ama ömrü bir hafta bile sürmedi.

Evet bu para İngiliz parasıydı. Gelibolu’ya çıkarma yaptıklarında Türk topraklarında kullanılmak üzere peşin peşip basıp getirmişlerdi yanlarında... Bu kağıt parçalarının üzerinde Osmanlıca olarak ya ’’ 60 Gümüş Kuruş’’ ya da ’’ 120 Gümüş Kuruş’’ yazmaktaydı( Resimdekinde hem yazıyla hem rakamla 120 ( Yüz yirmi) Gümüş kuruş yazmaktadır. Ancak bu para hiç kullanılamadı. Çünkü İngilizler Çanakkale’yi geçemediler.

1915 Çanakkale Cephesinde kullanılan ilginç bir para daha vardır. Bu paranın adı Evrak-ı Nakdiyyedir. Aslında buna para demek de doğru değildir ya...

Evrak-ı Nakdiyye yani nakit evrakı adlı bu kağıt parçasının üzerinde ’’Bedeli Dersaadet’e ( Başkentte -İstanbul’da ) altın olarak tesviye olunacaktır’’ yazardı.

Şimdi gelin pek çoğumuzun bildiği ama yine de her zaman okumaktan büyük bir gurur duyduğumuz bir hikayeye geçelim ( Bir hikaye değil elbette. Gerçek bir olay ) [ Aynen kopyalayıp yapıştıracağım. ]

Gelecek bölümde inşallah.

RESİMLER :

1- 1876 da basılan filigranlı ilk kağıt paramız
2- 1878 yılında para olarak kullanılan pullar.
3- Bir parada dört ayrı dil. Bu paranın eşi benzeri dünya üzerinde yok.
4- Enver Paşa tarafından Trablusgarp Savaşı sırasında teksir makinesiyle basılıp çoğaltılan 1 Liralık banknot.
5- Üzerine -elle- ’’ Osmanlı ’’ Yazılan yabancı paralar.
6- İngilizlerin Çanakkale’ye kadar getirdikleri ama Çanakkale Boğazından geçiremedikleri 120 Gümüş Kuruşluk para.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Para para para varlığı bir dert yokluğu yara 2. bölüm Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Para para para varlığı bir dert yokluğu yara 2. bölüm yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
PARA PARA PARA VARLIĞI BİR DERT YOKLUĞU YARA 2. BÖLÜM yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
erolabi
erolabi, @erolabi
28.5.2018 14:07:50
Bu "Faik" bizim belediyedeki "Faik" in nesi olur hocam ?
Yekta Attila
Yekta Attila, @yekta-attila
27.5.2018 08:48:14
Değerli hocam, devlet ne kadar güçlüyse, parası da o kadar değerli, o kadar etkin/etkili, yani oyun kurucu, söz sahibi vb....
Devletin gücü, toplumsal uzlaşmadan doğar, dolayısıyla paranın değeri, bu değeri de işaret eder...
Yani, içinde bulunduğumuz ve kronik hale gelmesi istenen 'kaos'un (belirsizliğin, güvensizliğin, istikrarsızlığın...) arkasında ise, dünya arenasındaki rakiplerin manipülasyonları var elbette...
Yani, istiyorlar ki, Türkiye en başta toplumsal uzlaşmanın bir türlü sağlanamadığı bir yer olarak kalsın; parası da bir değer/güç/oyun kurucu olarak arenada inisiyatif sahibi olamasın...
Tabii ki, paranın değerinin temelinde bilim ve teknoloji de var ve yine bilim ve teknolojinin en önemli koşulu ve motivasyonu toplumsal uzlaşma, ondan gelen istikrar ve kesintisiz kalkınma politikasıdır...
Bu açıdan bakınca, mevcut muhalefetin çağdaşlık ve demokrasiden ne anladığı netleşiyor, ama bir de 'Eski Türkiye'nin alışkanlıkları' söz konusu değil mi?...
Herhalde, 'Coğrafya kaderdir' sözü bir de bu açıdan değerlendirilebilir...
Bak şimdi!... Sokrates'i hatırladım; o ne diyordu?...
"Karın geçimsiz ise filozof olursun"...:)))

Selam ve saygılarımla.

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL