Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Den(iz)
Den(iz)
VİP ÜYE

SİNEM

Yorum

SİNEM

18

Yorum

8

Beğeni

0,0

Puan

1787

Okunma

Okuduğunuz yazı 13.3.2018 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
SİNEM

SİNEM


1.
Gözlerimi açtığımda kopkoyu bir karanlık karşıladı beni. ‘’Neredeyim?’’ diye boşluğa seslendim. ‘’Kimse yok mu?’’ dedim yüksek sesle. Sanki kendi sesim beni kendi sorularımla karşılıyordu. Yankı gibi değil de kendini tekrar eden bir zaman sıkışmasında takılıp kalmak gibi tuhaf bir his veriyordu.

Gözlerimi kapatıp bir süre daha bekledim. Ellerimle oturduğum yeri taradım. Beton bir zemin üzerinde buz gibi soğuk bir duvara yaslanmış oturuyordum. Öyle bir soğuk ki hem yanmış bir yere pansuman yapmak gibi iyi geliyordu hem de öyle kalmaya devam ettikçe hislerimden arındırıyordu. İyi geldiğini sanmama rağmen bu soğukluk içime dek işleyip beni üşütüyordu.

‘’Duvar!’’ dedim aklıma gelenin heyecanıyla. Sırtımı duvara vererek hareket edebilirdim bu karanlığın içinde. Belki de buradan çıkmanın bir yolunu bu sayede bulabilirdim. Hevesle ayağa kalkıp gözlerimi araladım. Gözlerimi hep açık tutarsam bir süre sonra karanlığa alışıp bazı şeyleri görebilirim belki diye düşündüm. O kopkoyu karanlık gözlerime yeniden dolunca rahatsız oldum. Buna rağmen gözlerimi açık tutmaya devam ettim.
İlk adımlarımı atmaya başladığım anda içimde bir umut yeşerdi. İçinde kaybolduğum öyle zifiri bir karanlıktı ki sanki onlarca el boğazımı sıkıyor ve beni nefessiz bırakıyordu. Bu derece ışıksız kalmak tarifsiz derece de kötüydü. Belki sadece birkaç dakikadır bu karanlıkta yol alıyordum ama bana sanki saatlerdir yürüyormuşum gibi yorucu gelmişti. Kendi nefesimden, adım seslerimden başka hiç ses yoktu. Sanki koskoca evren de tek başıma kalmış gibiydim.

Adımlarım birbirini duvar boyunca takip ederken,ellerimle duvarı yokluyordum. Elimin altında ahşap bir dokunun varlığını hissettim. ‘’Kapı!’’ dedim sevinçle. Bu kapı ise mutlaka bir kolu olmalıydı. Ellerim yerinde duramayan afacan bir çocuk gibi hareketlenip ahşap dokuyu taramaya başladı. Sonunda o metal kapı koluna dokunduğum anda çıkış biletime kavuşmuş olduğumu anlayıp sevinçle bir çığlık attım. Kapının kolunu yavaşça aşağıya doğru çevirdim. Açılmadı… Yeniden, yeniden, yeniden denedim. ‘’Bu kapı kilitli lanet olası!’’ dedim bağırarak.

O karanlık rutubet kokan odada hapistim ve ben bunun sebebini bile bilmiyordum. Saatlerce sürdüğünü düşündüğüm bir süre boyunca ağladım, bağırdım, yalvardım ve sonunda bitkin düşüp uyuyakaldım.


2.

Uyandığımda gözlerimi hafifçe araladım. Odanın içi gözlerimi yakacak derecede aydınlıktı. Gözlerimi ovuşturarak yeniden açmayı denedim. Gözlerime dolan ışıkla birlikte binlerce iğne batıyormuş gibi canım yandı. Işık öyle yoğun ve sıcaktı ki bir süre önce yakındığım karanlığı özlemeye başladım. Kıvrıldığım köşede iyice küçülüp yok olmaya çalıştım. Işığın değdiği her noktam alev alev yanıyordu. Gözlerimi açamıyor olmama rağmen ışık sanki bir jilet gibi göz kapaklarımı kesiyor ve beynime kadar yakıyordu. Yüzümü duvara dönüp ışıktan kaçmaya çalışsam da duvarın sıcaklığı yüzümü yakmaya devam ediyordu. Tüm bunlara rağmen ışığın verdiği acı bir süre sonra alışmak zorunda olduğum bir mecburiyet gibi gelmeye başlamıştı. Beni yakıp kavuran bu aydınlık hayatta kalmam için katlanmak zorunda olduğum bir güçtü. Onun kurallarına uymak ve beni dilediği gibi yakmasına izin vermek zorundaydım. Böyle yaparsam tenim bir süre sonra bu teslimiyete alışacak ve eskisi gibi acımayacaktı. Öylece kaldım…

Sonunda acının dayanılmaz olduğunun farkına yeniden vardım.Biraz daha böyle kalırsam tenim ileri derece de yanacağından acının daha da artacağını anladım. Aklımdaki saçma sapan fikirlerden kendimi kurtarıp yeniden adım atmaya karar verdim. Bu kez yüzümü duvara dönüp canımın acımasına aldırmadan yürümeye başladım. Aydınlıktan kaçmaya çalışırken öyle hızlı hareket etmiştim ki çok daha çabuk vardım kapıya. Elimi kapı koluna attığımda metal çok fazla ısındığından elim şiddetle yanmaya başladı. Ben buna da aldırmadan kolu aşağıya doğru indirdim. Büyük bir üzüntüyle, ‘’kapı hala kilitli’’ dedikten sonra acıya daha fazla dayanamayıp bayıldığımı düşünüyorum. Sonrasını hatırlamıyorum.

3.


Dokuzuncu senfoni çalıyordu.Hem de öyle bir çalıyordu ki yeri göğü inletecek kadar yüksek bir volümde kulaklarımdan tüm bedenime bir karınca sürüsü gibi hücum ediyordu. Aç kalmış yüzlerce karınca beynimi kemiriyordu sanki. ‘’Oysa ben klasik müziği çok severim’’ dedim fısıltıyla, onca gürültüde sanki beni biri duyabilirmiş gibi utanarak. Gözlerimi açmaya korkuyordum. Beni neyin beklediğinden duyduğum endişe yüzünden gözlerimi açmaya hiç heveslenmedim. Ama müzik bitmek bilmiyordu. ‘’Kulaklarımdan kanlar fışkırsa ve sağır olsam keşke’’ dedim daha yüksek sesle.

Gözlerimi aralamaya karar verdiğimde bir odanın ortasında uzandığımı gördüm. Işık fazla değildi, karanlıkta yoktu. Yattığım yerden doğrulup gözlerimle etrafımı taramaya başladım. Çevremde bir sürü camdan odacık vardı. İçlerinde insanlar vardı. ‘’insanlar!’’ diye bağırdım. Çok sevinmiştim. Dünyada tek başına kalmışlığın duygusu öyle ağır gelmişti ki bir camekânın arkasında bile olsalar etrafımda insanların olması beni mutlu etmişti. Onlara seslendim. Beni duyup görmeleri için el hareketlerimle de kendimi göstermeye çalışıyordum. Oysa hiç biri beni görmüyor ve duymuyordu. Orada ben hiç yokmuşum gibi davranıyorlardı.

Bir camekâna yaklaşıp ne yaptıklarını anlamaya çalıştım. İlk bulunduğum yerden onları net olarak göremiyordum. Ben daha aydınlık bir noktada sanki sahnede gibiydim. Onlarsa daha loş bir ışıkta fazla seçilemiyorlardı. Bir adamın bir kadını sürekli bıçakladığını görünce midem ağzıma geldi. Kussam belki de rahatlayacaktım. İlk şoku atlatınca ayrıntılara biraz daha dikkat ettim ve… Bu nasıl bir yerdi böyle? Adamın sürekli bıçakladığı kadın bendim. Ya da bana çok benzeyen bir kadındı. Kadının attığı çığlıkları müzik yüzünden duyamıyordum ama çektiği acıyla haykırışını yüzünden ve tüm bedeninden oldukça net anlayabiliyordum.Adam ise sıradan bir iş yapıyormuş gibi oldukça rahat ve hatta daha da kötüsü keyifliydi.

Onları daha fazla izleyemeden bir diğer camekâna geçtim. Bir başka adamın yine tıpkı bana benzeyen bir kadına tecavüz ettiğini izlemek zorunda kaldım. Midem bulanıyor ve başım dönüyordu. Sonra sırayla diğer bölmelerde bir köpeğe işkence edildiğini, bir çocuğa anlatılamayacak şeyler yapıldığını, bir bebeğin öldürüldüğünü, bir askerin kendi kafasına defalarca dirilip yeniden sıktığını, beyninin arkasındaki duvara dağıldığını gördüm. İmam kıyafeti giymiş bir adamın üzerinde ayetlerin yazılı olduğu kâğıtlardan önce ok yaptığını sonra bir kadının gözlerini bu okla defalarca oyduğunu izledim.

Tüm bunları izlerken sürekli kendimi daha da hasta hissediyordum. ‘’Otomatik portakal’’ dedim şaşkınlıkla. Ben bir kitabı yaşıyordum. Bu nasıl olabilirdi? Tıpkı kitaptaki gibi önce tırnaklarımla duvarları saatlerce tırmalayıp tırnaklarımı yerinden sökene kadar buna devam ettim. Bir sağa bir sola koşup atlayıp kurtulabileceğim bir pencere aradım. Yoktu! Buradan hiç çıkış yoktu… Yüklendiğim onca acı, üzüntü, bulantılar, öfke gibi ağır duygudan sonra bitkin düştüm. Sanırım yeniden uykuya daldım.


5.
Uyandığımda kendi odamdaki kanepe de olduğumu gördüm. Ben bir sin koleksiyoneriyim. Kaza geçirmiş bir gemiden kurtulan tek denizci bendim ve onca ölüyü gömmek bana düşmüştü. Kıyıya vuran onlarca cesedin hem sahibi hem de bekçisiydim. Açlık ve susuzlukla yeniden defalarca baş edebilirdim ama bu mezarlığın ağırlığını taşımak sadece bilenin anlayacağı bir zorluktur. Hem sin hem em olmayı bildi benim sinem. Belki de hiç birini asla yeterince olamadı. Orada ki ‘’4’’ kendime bile itiraf edemeyeceğim korkaklıkların mezarlığıdır.

Yerimden kalkıp balkona çıktım. Bir sigara yakıp balkonun korkuluklarına iyice yaslandım. Başımı gökyüzüne kaldırdığım da yıldızlardan bir tanesinin ‘’S’’ şeklinde olduğunu fark ettim. Gülümsedim. Hep görebileceğim bir yerde, asla ulaşamayacağım kadar uzakta olan o yıldıza uçmak gibi delice bir fikre kapıldım. O ‘’S’’ benim yakmayan ışığım, boğmayan karanlığımdı. Elimi göğsüme götürüp içime seslendim.’’ Artık gitme vakti gelmiştir ha ne dersiniz?’’ dedim oldukça kararlı bir ses tonuyla.

Balkonun korkuluklarına tutunup diğer tarafa geçtim. İçimdeki savaş dinmiş yerini huzura bırakmıştı. Şimdi göğsüm daralmıyor ve oldukça rahat nefes alabiliyordum. Gözümü ‘’S’’ den ayırmadan, yüzümde beliren tebessümü de koynuma alarak uçmaya başladım.





Deniz...

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Sinem Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sinem yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SİNEM yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Billur T. Phelps
Billur T. Phelps, @billurt-phelps
27.4.2018 23:14:55
Sevgili Deniz,

Eskisi kadar sık gelmiyorum buraya, ama geç de olsa okudum bu güzel yazını.
Hatta o kadar beğendim ki iki kez baştan sona tekrar okudum.

Tebrik ediyorum, kurdeleyi çok hak etmiş.

Sevgiler,

Hicran Aydın Akçakaya
Hicran Aydın Akçakaya, @hicranaydinakcakaya
16.4.2018 20:18:48
Başkalarının acılarına mezar olamıyorsak neye yarar insanlığımız.

Allak bullak oldum ama iyi ki okudum bu öykünü sevgili Deniz.

Tebrik ediyorum.

lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
17.3.2018 14:16:05
insan içindekinin yarasıdır. ne bileyim aklıma bu geldi. iyi ki güne seçilmiş kız yoksa her yanımız sümük olacaktı. hehehhee.
Özlem Tarhan
Özlem Tarhan, @ozlem-tarhan
14.3.2018 21:59:28
Hayat, memnuniyetten mecburiyete dönüşmüşse şâyet; her şey altüst olmuştur...
...

Tebriklerim ve sevgimle hep Deniz' im...
Fatma Oral
Fatma Oral, @fatmaoral
14.3.2018 21:03:50
Sağlık sektörü zor bir sektör.

İşte çalışanları da böyle dahi insanlar. Yazıları hemen fark edilip ayrıştırılabiliyor. Bize de keyif ile okumak kalıyor.

Güzel insan; İnsan beyninin insana yaşattığı kah çıkmazlar, kah yokuşlar, kah ulaşılmazlar ile dolu harkulade bir yazı idi. güne gelmesini tebrik ediyorum.

Sevgilerimle...
Bahar Batıl
Bahar Batıl, @baharbatil
14.3.2018 20:28:46
çok sevdiğim sağlam , usta bir kalemsiniz..şahane anlatımıyla göz kamaştırıcıydı..
sevgimle..
Önder Kızılkan
Önder Kızılkan, @kiyidakiadam
14.3.2018 18:13:46
Başarılı bir "gerçek" sorgulaması.. Tebrikler..
ilhanaşıcı
ilhanaşıcı, @ilhanasici
14.3.2018 15:19:40
senin kaleminin beyni ucuna direk akıyor belki de bu yüzden.... evet, evet bu yüzden sen hep yaz emi hemşehrim...
Eyşan Deniz
Eyşan Deniz, @eysan-deniz
14.3.2018 12:53:36
insan beyni kendine acı çektirebilir, bu acıya deva da olabilir.
sanrılar....
ölüp ölüp dirildiğimiz...
sanrılar..
bazen hayatta bir sanrı olsa da uyansak diyorum.
Güzel yazı Denizim...
Sevgilerimle
hena
hena, @hena
14.3.2018 12:34:51
Yazını okuyunca , geçen gün okuduğum bir deneme başlığını anımsattı.Diyor ki:

''Yapmadığın şeylere utanmakla geçiyor günler''

Gerçekten öyle değil miyiz Deniz?


Günün yazarını tebrik ederim.





hena tarafından 3/14/2018 12:36:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
ayşe1
ayşe1, @ayse1
14.3.2018 11:39:38
İfadesi zengin ve güçlü, okunuşu heyecan verici ve sürükleyiciydi.
Tebriklerim ve sevgilerimle.
ayşe1
ayşe1, @ayse1
14.3.2018 11:39:36
İfadesi zengin ve güçlü, okunuşu heyecan verici ve sürükleyiciydi.
Tebriklerim ve sevgilerimle.
Çınar GÖLE
Çınar GÖLE, @cinargole
14.3.2018 00:11:00
Ben ''Otomatik Portakal'a takıldım okumak istemiyeceğim kesin..Her şeye rağmen finalde huzuru görmek sevindiriciydi.
Yüreğinize, kaleminize sağlık..
Nar-ı Çiçek
Nar-ı Çiçek, @nar-icicek
13.3.2018 20:57:25
10 puan verdi


Okuduğumu ve yaşadığımı yazılanları bilmeni isterim.

Selam ve sevgilerimle çok.
Çakır--Bey
Çakır--Bey, @cakir-bey2
13.3.2018 10:17:35
Hem sin hem em olmayı bildi benim sinem.

Bu kısım şiir gibiydi ve çok güzeldi. Tebrikler
Ali CAN( ezgin dizeler)
Ali CAN( ezgin dizeler), @alican-ezgindizeler-
13.3.2018 02:26:57
Çok abartmışsın. Belki de abartmak istedin.
Sanırım sağlık sektöründesin... tasvirler ele veriyor. Bu sanrıyı keşke ben yaşayaydım, onu da sana anlataydım, sende öyle kaleme alaydın. Yani birinci tekil hiç gitmemiş ve çok kasmış. Bir saattir okuyorum valla.

/ Şunu da eklemek istedim./
Adımlarım birbirini duvar boyunca takip ederken elimin altında ahşap bir zeminin varlığını hissettim. ( Nasıl yani Adımlarım elimin altında ahşap zemin metal kapı kolu)

‘’Kapı!’’ dedim sevinçle. Bu kapı ise mutlaka bir kolu olmalıydı. Ellerim yerinde duramayan afacan bir çocuk gibi hareketlenip ahşap zemini taramaya başladı.


Saygılar.



Ali CAN( ezgin dizeler) tarafından 3/13/2018 2:45:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL