Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
belkibirharfimben
belkibirharfimben

Göğe araba fırlatmak

Yorum

Göğe araba fırlatmak

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

495

Okunma

Göğe araba fırlatmak

Göğe araba fırlatmak

Mürşidim, kısa bir meali "Andolsun ki biz (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık!" buyuran Mülk sûresinin 5. ayetini tefsir sadedinde diyor ki:

"Zira, yüksek kalelerin muhkem burçlarından atılan mancınıklar ve işaret fişeklerine benzeyen şu hadise-i necmiye, bu recm-i şeytana ne kadar ensep düştüğü bedâheten anlaşılır. Halbuki, şu hadisenin, bu hikmetten ve şu gayeden başka, ona münasip bir hikmeti bilinmiyor."

Yine başka bir yerde de diyor: "Ruhânîlerin ahyârı semâda bulunduklarından, eşrarı da letâfetlerine güvenerek onları takliden iltihak etmek istediklerinde, ehl-i semâ, onları şerâretleri için kabul etmeyerek def ediyorlar. Maahaza, bu gibi mânevî mübârezeleri âlem-i şehadete, bilhassa vazifesi şehadet ve müşahede olan insana ilân ve teşhirine recm-i nücum alâmet ve nişan kılınmıştır."

Geçtiğimiz yılbaşı göğe atılan havaifişekleri izlerken bu bahisler hatırıma geldi. Şöyle düşündüm: Kainatta olan herşeyin insanın fıtratında bir karşılığı (veya açlığı) var. Göktaşlarını şeytanların recmine/taşlanmasına alamet kılan Sanî-i Zülcelâl insanı da bu tür şeylere ilgili yaratıyor. Ki insan da, kendi dünyasında büyük saydığı şeyleri kutlarken (veya ilan ederken), göğe ışıklı şeyler fırlatıyor.

Sadece yılbaşında mı? Değil elbette. Düğünlerde/nişanlarda da böyle. Mezuniyet kutlamalarında da böyle. Hatta sünnetlerde bile böyle. (Yakınlarında düğünsalonu bulunanlar iyi bilirler.) Eskiden kurşun sıkma âdeti vardı. Yenilerde havaifişek. Ramazanlarda da top atılırdı. Dilek fenerleri var şimdilerde bir de. Şekil değişse de öz aynı.

Belli ki derinlerde hepsinin özü bir ’biliş/seziş’ var. Fıtratımıza kodlanmış ve karşılığını görünce uyanıveren bir sezgi, bir ürperti, bir farkındalık. "Gökte ışıklı birşeyler uçuyorsa önemli şeyler oluyordur âlemde!" Bunu biliyoruz. Bütün insanlığın ortak ekranı sayılacak semavatta gösterilen sıradışı şeylerin dünya sakinlerinin gündemini etkileyecek işaretler barındırdığını hissediyoruz.

Elon Musk’ın uzaya araba göndermesi de (tüm magazinel okumaların üstünde) bu sadetten sayılabilir. Belki ikinci bir kanunu daha söylüyor şu olay bize: Bizim, içimizden en güzel birisini/birşeyi, ta kab-ı kavseyn makamına çıkacak kadar ileriye göndermek kanımızda var. İster ’hayırlılar’ olalım ister ’şerliler.’ Fıtratımız aynı Ustanın nakışlarını söyler. Demek: Göğümüze ilgisiz kalamıyoruz.

Neler yapabildiğimizi/yapabileceğimizi ortaya koyabilmenin orayla bir ilgisi varmış gibi geliyor. Derinlerden ses veren ikinci bir açlık da bu sanki. Bir zamanlar "Aya ilk önce kim çıkacak?" diye ABD ve Rusya’nın yarışması gibi bir rüştünü/potansiyelini isbat etme arzusu var hepsinin altında. Tıpkı Firavun’un Haman’dan ’semaya ulaşacak bir kule’ yapmasını istemesi gibi. Peki kime karşı bu potansiyelin isbatı? Elon Musk bunu elbette insanların takdirini hedef alarak yaptı. Firavun da öyle. Lakin şu arzunun biraz daha köklerine inmek gerekmez mi? Öyleyse soralım kendimize: Göğe çıkmak isteyenler kimin takdirini arıyor?

Belki de biz, Hz. Âdem aleyhisselamdan beri, karşılarında yaratılış hikmetimizi ifadeye şevkli olduğumuz melek dostlarımıza birşeyler anlatmaya çalışıyoruz? Talim-i Esma meselesinde de yapmıştık bunu. Yine deniyoruz. Öyle ya! Bediüzzaman’ın tabirince ’umum-i kanunların uçları’ olan kıssa-i Kur’aniyenin bugüne söylediği bu türden şeyler de olamaz mı? Elbette olur/olabilir.

Belki de biz Sahib-i Miraç aleyhissalatuvesselam sayesinde de buna muvaffak olduk. Talim-i Esma ile başlayan isbat-ı rüşd zincirinin son halkası olarak Miraca muvaffak kılındık. Melekler şerirleri taşlayarak bize semanın edebini öğretiyorlardı. Biz de içimizden en hayırlısını onların hayal bile edemedikleri mesafelere göndererek bu edepten haberdar olduğumuz isbatladık. Sadece bu da değil. Onların bize gönderdikleri türden bir işaret de gönderdik.

"Dünyada mühim şeyler oluyor! Ahirzaman Peygamberi (a.s.m.) geldi. İnsanlığın rengini değiştiriyor. Verdiği mesajın sesi bir baştan başa dünyayı sarıyor..." Tıpkı dostun yüksekteki penceresini taşlayıp aşağıda olanlara karşı onu meraklandırmak gibi. Bir sevinci paylaşmak gibi. Hep onlar atıyorlardı. Bu sefer bir nurdan taş da biz onlara fırlattık. Şenliğimizden büyüklüğünden haberdar ettik.

"Hazret-i zât-ı Ahmediye aleyhissalâtü vesselâm’ın zuhuru zamanında, ’Yıldızlar saçıldığı zaman...’ âyetinin bir nümunesini gösterir bir tarzda, recm-i şeyâtîne alâmet olan yıldızların düşmesi kesretle vuku bulmuştur. Ehl-i tahkikin nazarında, o zaman vahiy zamanı geldiğinden, vahye şüphe gelmemek için, kâhinler gibi, gaybî ve cinler vasıtasıyla semavî haberlerine karışanlara sed çekmeye alâmet ve işaret olmakla beraber, zât-ı Ahmediye aleyhissalâtü vesselâm cin ve inse meb’us olarak teşrifine semâvât ehlince bir şenlik, bir bayram gibi bir alâmet-i sürur olduğunu, ehl-i keşif ve hakikat hükmetmişlerdir."

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Göğe araba fırlatmak Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Göğe araba fırlatmak yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Göğe araba fırlatmak yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL