3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
976
Okunma

Hava yine puslu, soğukdu bugün.
Ya evde oturup el işi yapacak, ya kitap okuyacak veya çay kahve içerek güzel bir film izleyecektim. Ama fikir değiştirip yürüyüş yapmaya karar verdim ve sıkıca giyinip attım kendimi sokağa.
Temiz hava gibisi var mı?
Taktım telefonun kulaklığını, açtım bir radyo kanalı ve başladım adımlamaya.
Oh Mis!!!
İyi ki bu kararı verdim derken, baktım bir kara köpek bana bakıyor karşı kaldırımdan.
İri mi iri. El ettim hemen gel bu tarafa diye. Hiç ikilemeden koşturup yanıma geldi.
Önce şöyle bir dişlerini gösterdi. Sanırım korkuttu mu diye sınadı beni. Uzatıp elimi kulaklarının arka bölgesinden okşadım başını. Anında yumuşadı, dilini bir karış dışarı çıkartarak yüzüme baktı.
Hadi gel dedim, karabaş birlikte yürüyelim.
Yine ikiletmedi. Belli ki eğitimli bir köpekti.
O önde ben arkada ilerlerken, başladı her gelen arabaya koşturup havlamaya ve hatta karşı kaldırımdan geçenlere göz dağı vermeye. Korumaya alıvermişti beni biraz sevgi gösterdim diye.
Bir ara su birikintisi gördü, koşturup içine girdi, şimdi suyla mı oynayacaksın kerata derken baktım pis demeden lıkır lıkır içti.
Ah canım ya!!!
Kim bilir ne kadar da açtı şimdi. Çok fena hissettim kendimi. Zira üzerime çanta almamıştım, bir şeyler alıp besleyebilseydim ne iyi olurdu yaramazı.
Birlikteliğimiz semt pazarına gelince bitti.
Zira kestirme olsun diye oradan yürüyecektim ve o da biliyordu ki bu kalabalığa giremeyecek, O topluluk içinde kabul görmeyecek. Arkamdan baka kaldı garibim. Tuttum evin yolunu İçim buruk aklım karabaşta.
Sokaktaki canlardan sadece biriydi karabaş işte ve onun gibi daha niceleri aç bilaç dolanıyordu etrafta. Ne olur ihmal etmeyelim, gereken ilgi alakayı bu garibanlara gösterelim her bulduğumuz fırsatta.
*