Duygu ve duygusallık… Hisler ve hissedilenler sayfalarca yazılsa da tam olarak ifade edilemez karşılıklı gelinmedikçe. Gözler bakışlar sesler ve tınılar en doğru ve en etkili ifadesidir duyguların çünkü. Bu nedenle olsa gerek bazı insanlar karşılıklı gelmekten kaçınırlar sürekli. Belleklerde gönüllerde iz bırakan şiirlerin cümlelerin öykülerin inandırıcı etkileyici ve duygulu bir sesle dillendirilmesi o hayranlığı daha da pekiştirmez mi… * “Aşk duygu veya dürtü değildir, sanattır. “ Yıllar öncesinin evlerin en önemli bilgi ve mutluluk kaynağı Radyolarda yayınlanan “Mikrofonda Tiyatro” saati iple çekilir heyecan ve huşu içinde soluksuz dinlenirdi. O sesler büyülerdi dinleyenleri sahnede izlenmesinden daha çok. * “Duygunun yanında, akıl daima adi kalır” İnsanlar akıllı birer makineye dönüşeli beri insanı insan yapan duygular dönülmez akşamın ufkunda kaybolup gittiler ne acıdır ki.. İsim olarak bile zor rastlanır oldu dense yeridir. * O tartışmasız tam bir duygu ve aşk kadınıydı. Kadına yönelik her tür konunun sorunun araştırmanın eylemin uğradıkları sayısız haksızlıkların maddi manevi şiddetin adını koymuştu Kadının Adının Yok’ luğuna inat! O bir Feminist Kadın Gazeteci-Yazardı. Ve o Kadın Duygu Asena idi. Kadın-erkek ayrımcılığına karşı çıkarak, cinsiyetler arasında ekonomik, siyasal ve toplumsal eşitliği savunan temel amacı kadın özgürlüğü ve kadının toplumdaki yeri konusunda gerçek bir eşitlik durumunun sağlanmasına öncülük etmişti. “Size değil, duygularınıza dokunan adamları sevin.” Kadınlığın zarif ince içten ve sevdiği erkeği duyguların en yoğun dürüst ve maskesiz haliyle sevmişti O. Kalabalık bir tiyatro salonunda ve oyunun ortasında telefonuna gelen bir mesaj üzerine Yanında oturan Hıncal Uluç’un kulağına “ Sevgilimin bana ihtiyacı var. Gitmem gerekiyor.” Diyebilen muhteşem biriydi. Oysa bu ülkeye giren her yararlı ve güzel şeylerde olduğu gibi ’feminizm’ de bu toplumun elinde örselenmiş kirlenmiş gerçek amacından saptırılarak bambaşka saçma sapan noktalar çekilmişti. Böylesi çağ dışı bir toplumla hala övünç duyanlara söyleyecek tek bir sözüm dahi olamaz benim.. Onlara göre feministler; erkek düşmanı bakımsız giyimi kuşamı tavrı ve bencillikleriye yarı erkek varlıklardı. Ve erkeklerle yarışmak onların haddine mi düşmüştü! Ahh! içim bir kez daha yandı derinden.. Çok Sevgili Duygu’m bu günleri görseydin sanırın ölüm fermanını kendin imzalardın önce..Bu toplumda bizim gibilerin yeri olmadı ve bu nedenle de Kadının Adı Yok hala! * Adam derin ve çok geniş kültürü bilgisi ile müthiş bir donanıma sahipti. Sezgisi ve bilgeliği de artısıydı. Ruhsuz bir bedenin boynu üstünde yükselen dev bir kütüphane taşıyordu adeta. Dağarın iniltisi toprağın sesi çiçeklerin dili börtü böceğin ve doğanın gizemi edebiyatın en ince dalı ilahiyatın hoş görü kitabı ve kadınların her rengi hep onun ilgi alanına giriyordu. Yazdığı sayısız ve önemli kitapları üst üste koysa boyunun kaç katına ulaşırdı kim bilir? Ne var ki kendisine bahşedilen onca yetenek ve başarıya karşın sol yanında kendi ifadesiyle ’bir mermer’ yer alıyordu doğuştan bu yana. insanları son nefeslerine değin kullanmanın en büyük ustasıydı. Zamanın en inanılmaz zalimi… Gözleri görmemeye başladığında biri kalkıp gözlerini kendisine bağışlasa..O gözleri görmeye başladığında büyük bir pişkinlikle “çekil git karşımdan gözüm görmesin seni” diyebilen biriydi üstelik. İşte tüm bu nadide yetenek ve başarılara karşın duygudan duygusallıktan histen içtenlikten yoksun ve yoksuldu… Ama o bunu hiç bilmedi. Ve bu nedenle de o gerçek anlamda hiç sevmedi. " Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke, sevilmediğimizi anladığımızda o kişiye yüreğimizi kapatmak. " Duygularınızı esirgemeyin birbirinizden sakın... |