17
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1666
Okunma


‘’ İKİ EKİM ‘’
2 Ekim 1932 Bizim yakışıklı ve çok beyefendi babamızın doğum günüdür.
O zanneder ki biz onun doğduğu günü unutup aramıyoruz. Haklı aslında. Bizde de kabahat git şöyle elleri çiçeklerle, sarıl boynuna. Babacım diye, diye öp kokla. Şımarık şeyler yap, ne bileyim işte. Bize şımarıklığı da öğretmedi ki hiç. Şimdi nasıl şımarıklık yapacağız ki, nasıl boynuna sarılıp
-Babacığım diye boynuna sarılacağız ki? O çocukken kaç kere bizim boynumuza sarıldı yavrularım diye düşünüyorum bazen. Sonra şöyle de düşünüyorum; onun babası kaç yaşında ölmüştü diyorum. O biliyor muydu ki babaların yavrularına sarılmaları gerektiğini? Tabi ki “hayır.”
İşte bütün film başlamadan burada bitiyor diyordum kendi kendime.
Babasız büyümek çok zor olsa gerek. Onun babasız ve zorlukla yaptıklarını çocukken hep bize yaptırmak istedi.
Okuyacaksınız. Sizin okumanızı çok istiyorum.
Eskilerin sözü onunda dilinde askı olmuştu adeta. “İmkânım olmasa bile ceketimi satar sizi yine okuturum.” Bunu neden söylediğini yıllar sonra bizden gizli röportaj yaptığı “Yaşayan Efsaneler” sayfasında okuduğumuz küçük bir çocukluk anısında daha da iyi anladık. O konuyu bir başka zaman paylaşmak istiyorum. Şimdi gidelim eskilere…
Zor çocukluk, zor yıllar…
Hani derler ya evin direği babadır diye. Siz ona çok inanmayın. Sadece baba ile iş bitmiyor, direk mutlaka eğiliyor. Dedem rahmetli olunca, evin bütün yükü rahmetli babaanneme ve o yaşta henüz çocuk olan babamın üstüne kalıyor. İstanbul’un ilçesi olan Şile’de yaşamakta mecbur oldukları zaman İstanbul’a yürüyerek gidip gelmek zorunda kalmaktalar. O zamanlar yol yok, gece vakti önlerine yaban domuzları çıkacak diye korkudan ne yapacaklarını bilmiyorlar.
Babamın tek amacı okuyabilmek. O zamanlar okumak ona hayal gibi geliyor. Ne bulursa okuyor, yerdeki kâğıt parçalarını bile birbirine ekliyor okuyor.
Derken; ensesinde okşarcasına bir tokat duymuş.
-Ne yapıyorsun yine mi okuyorsun? Diye bir ses. (Köylere eşya getirip satan tek bacaklı Gazi. Herkes onu çok seviyor. İşi bitince köyden lahana alıp İstanbul’a götürüyor teknesiyle. Savaşta bacağının birini kaybetmiş ama umurunda bile değil. Vatanıma feda olsun der bazen, bacak da neymiş?)
-Okuyorum Gazi Baba. Seviyorum okumayı.
-Annene söyleyeyim seni İstanbul’a götüreyim orada okutayım. Ne dersin, istemez misin? Demiş.
-Annem bırakmaz ki, hem kardeşlerim daha küçük. Onlara ne olacak?
-Sen okursan onlara faydan olur, böyle kalırsan hiçbir faydan olmaz. Hadi gel konuşalım annenle.
-Nazire Hanım gel seninle konuşacaklarımız var, ya evet de, ya hayır. Az sonra tekne kalkacak gideceğim ona göre bende yoluma koyulayım. Gazi Baba ile babaannem bir şeyler konuşmuş. Vurmuş bahçe kapısına elindeki bastonu ile çıkıp gitmiş Gazi.
-Lahanaları yüklediniz mi tekneye? Gözünden yaşlar iniyormuş..
On dakika sonra Gazi Baba sinirli, sinirli yola koyulmuş.
-Böyle kadınlar yüzünden çocuklar cahil kalıyor işte. Kıyıya doğru yürüdü.
O sırada evde babamla babaannemle göz göze geldiler.
-Gitmek mi istiyorsun?
-Evet.
-İyi, koş arkasından. Kocaman adam olmadan gelme yanımıza.
“”Nasıl peşinden koştuğunu anlattı bize.’’’’
-Gazi Baba dur bekle, bende geliyorum.
Tekneye nasıl yetiştiğini…
Dalgalara nasıl kapıldıklarını, tahlisiye gemicilerinin onları son anda nasıl kurtardıklarını, çaylarını şeker yerine kuru üzümle kırklama içmesini ve daha neler, neler… Bizler şimdi çocuklarımıza özel hocalar tutup, özel okullarda okutup çocuklarımıza kendimizi beğendiremiyoruz. Acaba yetiştirmede mi suç, yetişmede mi?
Sonrası bir başka macera ama bize bu kadarı yeter. Babam zaten ailesini yaban domuzlarından korurken bile koca bir adamdı. Sonra okumuş koca bir adam olmuş.
Vallahi pek de güzel kızları, ya sonra üüff nasıl da güzel ve başarılı torunları olmuş.
E yeter yani, Üç Ekime geleceğiz neredeyse.
Seni Çok Seviyoruz Babacığım.
Çok Yaşa E mi?
İşte tam bu satırı yazarken;
-Ne mutlu bizlere. Allah herkese yaşayan bir babaya doğum günü mesajı yazmak nasip etmemiştir.
Herkese bırakın hediye almayı. Her yıl anne ve babanıza mutlaka üzerinde tarih olan bir “ Hediye Mesajı “ yazın
2 / EKİM / 2017
Davi