Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Onur BİLGE
Onur BİLGE

507 - GÜL

Yorum

507 - GÜL

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1001

Okunma

507 - GÜL

507 - GÜL

Onur BİLGE

"Gülüm,

Ne güzel, seni tekrar görebileceğimi bilmek! Nihayet hayallerim gerçekleşecek. Nasıl hazırlasam kendimi o kavuşmaya? Dizlerim tutar mı seni görünce? Yüreğim atar mı? Ya nasıl konuşacağım, sakin sakin? Sesimin titremesini engelleyebilecek miyim acaba? Nasıl selamlayacağım seni? Günaydınla ya da tünaydınla mı? Bir kuru merhabayla mı? Selamünaleyküm diyecek değilim ya Kaptan gibi… Allah Allah! Bu Kaptan da fena girdi hayatıma! Hayatımda vardı öyle ya da böyle de artık gidişatıma tesir etmeye, davranışlarıma hükmetmeye başladı gibi…

Nasıl selamlarım seni? Düşünüyorum da… Ne dersem diyeyim, arkasından önemini belirten güzel bir sözcükle seslenmeliyim! Günaydın Canım gibi… Merhaba Hayatım! Hayır hayır! Bunlar sık sık kullanılan, bilinen, bıkılan ve önemsenmeyen sözler… “İyi Günler Bir tanem!” olabilir belki. Olmalı aslında! Çünkü sen benim bir tanemsin! Şu kalabalık dünyamda senden başka kimse yok benim için! Yani senden kıymetli, senden önemli… Ne dersem diyeyim, bunu bilmelisin!

Bir konuşsam, bir anlatsam, anlatabilsem duygularımı sana, rahatlayacağım ama yaşımdan başımdan utanıyorum! Zıt yönlerde iki yıldız gibiyiz, bakışmaktayız. Aşk sessiz sedasız yakaladı ama olanca gürültüsüyle geliverdi kaybetme korkusu! Kızacağından, tersleyeceğinden, bir daha yüzüme bakmayacağından korkuyorum, susuyorum ama fena halde susuyorum sana! Elimde değil! Her anımdasın!

Gidip gidip sana dönüyorum, düşüncelerimde. Yazdıkça her zaman sen satırbaşı oluyorsun. Her defasında paragraf başı oluyor anılarımız. Bitip tükenmek bilmiyor sana olan hasretim ve duygularım taştıkça taşıyor, mektupları aşıyor! Sen nokta gibi bitiriyorsun sözlerimi ve beni! Çivi gibi çakılısın hayatıma, kalbime…

Bazen de virgül oluyorsun. Kıvrılıp oturuyorsun karşıma. Duygusallaştığında, gelip yanıma sokuluyorsun, başını omzuma koyuyor, alçak sesle bir şeyler anlatıyorsun. Ara sıra yaşlar akıtıyorsun aşkmavi gözlerinden. Kirpiklerin ıslanıyor, kıyamam!.. Her gecemin yalnızlığının koynuna giriyor, kıvrılıp yatıyor, mışıl mışıl uyuyorsun. Sen en güzel, virgül oluyorsun!

Virgül olduğun zamanlarda en güzel, en hoş kokulu bir gül oluyorsun! Yerine göre değişiklik arz ediyorsun. Her türünde farklı boyut, şekil, renk, ahenk… Safha safha değişiyorsun, sayfa sayfa açılıyorsun, akla hayale sığmaz birer afet oluyorsun. Ruhuma doluyorsun.

Has gül oluyorsun, mis kokulu… Parfümün, şampuanın, terin… Saçının ve teninin doğal kokusuyla ayrı ayrı karışıyor her biri, bambaşka birer rayihaya dönüşüyor, bayıltıcı bir hal alıyor. Her yaklaşımında farklı bir çiçek bahçesinden esen hoş kokulu meltem gibi geliyor bana. Doya doya içime çekiyorum, kendimden geçiyorum.

Tabak gülü oluyorsun kocaman, katmerli… Küçücük bir tomurcukken, taptaze bir goncaya dönüşüyorsun. Sonra kat kat açılmaya koyuluyorsun. Harika bir hal alıyorsun! Tarife de hayale de sığmıyorsun.

Kadife gülü oluyorsun, okşamalara doyulmayan… Isparta gülü oluyorsun, tozacak diye dokunmaya kıyılmayan… Sarmaşık gülü oluyorsun, ölümüne sarılıyorsun bana, soluğumu kesiyorsun! Biliyor musun? Ölümüm elinden olacak bu yüzden!

Gül çayı oluyorsun, yudum yudum yudumladığım, Gül reçeli, tadına doyamadığım… Gülyağı oluyor, her parfümde hissediliyorsun. Gülsuyu oluyorsun, çisem çisem… Tenime ferahlık veriyorsun.

Aslında noktasın sen benim dünyamda. Boyutsuzsun. Yokluğu temsil ediyorsun. Yok olduğunu hissettiriyorsun boyuna… Sen hep yoksun nedense ve ben hep yoksunum senden. Hem yoksun hem de ne kadar çoksun! Ezgi senden, sezgi senden, çizgi senden, düzlem, hacim, var diye bilinen her ne varsa… Kâinatta ne varsa sen olmuş, sanki! Neye baksam yok, nereye baksam boş, her şey sen, her yerde sen… Yer gök desen desen sen... Daha ne desem?

Adımdaki tek noktasın. Necmetti’in noktası… Canının canısı… Ayrılmaz parçası… Mütemmim cüzü… Adımın üstündesin. Benden ötesin. Benden öte bensin.

Hayatıma konan son noktasın! Senden ötesi yok! Çakılıp kalmışım sana, anlasana!

Ben anlattım anlattım, anlatamadım! Söyle, nesin sen? Nasıl meydana getirdin bu büyük infilakı? Gözle görülmeyen atomun korkunç tesiri, akıllara zarar tahribatı gibi bir etki… Bu yetki kimin tarafından verildi sana? Anlatsana!

Halimi anlamazlıktan gelme, kırılırım. Aşkımı diyemem, tutkumu dile getiremem ama sen bak, gör, anla! Yürek dolusu sevdim seni, kimsenin güç yetiremeyeceği kadar! Birazcık ilgilen, hisset, hakkımı teslim et! Seni ben gibi seviyorum, hatta benden de fazla…

Yazılarımdaki görevin başkadır. Cümlelerimi bitirmeye yararsın, konuları kapatmaya… Harfleri inceltirsin. Bazen bir nokta daha alırsın sırtına, konuşmayı hazırlarsın, bazen de bir virgülün sırtına biner, sözü aralarsın.

İki arkadaşınla gelmiştin ya ilk defa dükkânıma… Yarım bırakırcasına bir cümleyi, bir aşkı yarım bırakıp gittin. Tadı damağımda kaldı o beraberliğin. Hevesim kursağımda… “Seni seviyorum!” diyecektim. “Benim olur musun?” “Seni…” bile diyemedim. Dilim boğazıma tıkıldı, sesim kısıldı. “Seni…” diyebilmem içinde sen gerekliydin ama çok geç kalmıştım, her zamanki gibi. Çünkü artık sen yoktun. Sen gitmeden çok önce de yoktun. “Aşk” da diyemedim. Onun için de var olman gerekirdi. Askıntı ve sıkıntı olmak da bana yakışmazdı. Sustum.

Nokta sükûttu benim için. Susmaktı. Kusmak isterken susmak… Kalbimde taş gibi sancı…

Tartışmayı bitirmek için kullanılırsın, bir başına. “Başka sözüm yok, kapatalım!” demektir varlığın, diyalogu keser. İşte sen o nokta olup kondun, iletişimimize noktayı koyup gittin! Ben bittim!..

Büyük şeyler küçücük şeylerde gizlidir. Çekirdekte ağacın gizlendiği gibi... Ne kadar bıkkın, yorgun, med-cezir ortasında kalmış olsalar da güya ezip geçenlere inat, o kadar çok işleri ve işlevleri vardır ki yerine göre… Bazen iyiliğe, güzelliğe, doğruya, bazen de kötülüğe dair!..

Kavimlerin helaki, gözle görülmez bir mikropta saklı. Benim infilakım, noktada… Firavunun sarayını yıkan topal karınca gibi, Nemrut’un hakkından gelen kör bir sivrisinek gibi beni mahvedip gittin! Tek heceli bir sözcüğün, insan yapısı Kâbe’den daha kutsal olan Allah yapısı kalbi kırması gibi sen noktayı koydun, benim dünyamı yıkıp gittin!

Şimdi ellerimde güllerle geleceğim sana. Her nokta için bir gül vereceğim. Güller dereceğim senden, demet demet… Gül bahçesi olacak gönlüm. En kısa zamanda sana geleceğim güllerle…

Sana geleceğim, gülüm!

Gülbaz"

*

Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 507

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
507 - gül Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz 507 - gül yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
507 - GÜL yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Den(iz)
Den(iz), @den-iz
8.9.2017 11:17:42
Aşk her dilde güzel şey ...

Sevgilerimle...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL