13
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1838
Okunma

Küçüklüğümde hiç top oynamadım. Psikolojim bozuk sayılırdı. Büyüdüğümde sarmalamıştı beni bir yağmur ki hav hav hav hav havvv diye durmadan bağırıyordum. Sürekli kafamın içinde bir plan vardı. Bir senato toplantısında elime bir top alıp ayağımla çevirirken cart kırmızı bir elbise içinde parmaklarımı gözlerine sokup bağıracaktım.
Ey, taçlı cellatların son kurbanları, sizin için bir yasa önereceğim. Ruhlarınız ayaklansın. Ayaklarınız yürüsün, gövdeniz, kollarınız hareket etsin. Varsılların gözlerine işaret parmaklarınızı sokun. Hatta sokun ki muazzam imparatorlukları sokimtrak olup Hadrian’ın galerisinde de başları baş aşağı olsun. Amen.
Çünkü Stromaties dedi ki kulağıma; Tanrı insanları kardeşler gibi eşit yaşamak için yarattı. Bütün mallar ortaklaşa kullanılmalı, zengin/ fakir olmamalıdır.
Ey azizim Poporion dedim.
Tanrılar öldü ve benim birkaç tahtam yerine geldi. Bizim maallenin ( maalleyi de chaotica diyordu. Hay boyun devrilsin gittiğin için) delileri de tımarhaneden kaçtı. Ey azizim, bütün bu rezaletleri kim önleyecek. Falandern hakimi Baldoin mi? Yoksa bizim yargıç Kemal amca mı?
hAHAHAA HAhahahaaaa
Zaman geri geliyor. Küçük prensler, torbacılar, tiranlar, yüz kontur fikrine alışan bizim çocuklar kapıları zorluyorlar.
Haaa ha haaa ha ağır karanlık düşüncelerimi bir güzel haykırdım. Keşiş Soso yüreğini sıkan düşüncelerle oturumdan ayrılıp malakit yeşili bir bahçeye çıkarak bağırdı.
Laaaaaaaaaaaannn patladı kalbim böbreğim dalağım.
Beynim patladı, içim şişti, gözüm patladı. böğürtlen oldum kan sıçradı her yanlara.
Laaaaaannnnnn patladı bina, gri yayıldı, avukatlar uçtu.
Elbiseler, düğmeler masalar uçuştu, ben bir fil oldum, karınca oldum, orduları yürüttüm.
Para para para diye haykırıp geberdi Napolyon suratlılar.
…
Ben küçüklüğümde hiç top oynamadım. Duvarlar terleyip durdu. Duvarların neden terlediğini düşündüm. Sağa sola bakındım, kaynayan bir semaver aradım ama ortada hiç bir şey yoktu. Perdeyi çektim, camlar da terlemişti. Elime beyaz bir mendil aldım ve duvarların ıslaklığını silmeye çalıştım. Ben sildikçe duvarlar daha çok terledi. Bezi elimden bırakıp etrafa bakındım. Köşedeki saksı çiçekleri ne kadar güzel açmıştı. Sıralı saksıların çiçekleri şarkı söylüyordu birbirlerine. Burada bir sorun yok dedim kendi kendime ama duvarlar ağlamaya devam ediyordu.
Duvarlar durmadan terlerken çaresizliğimi düşündüm. Mideme ağrılar girdi. Kırmızı bir örtüyü halının üzerine bıraktım. Tavandan kan tanecikleri sızıyordu. Baktım ve döşeme çürümemeli dedim.
Duvarlar durmadan terledi. Bağıran ağlama sesleri gibi. Elimi cebime attım. Miskete benzeyen şeyler avuçlarıma geldi. Bunlar küçük birer topa benzeyen cevizlerdi. Onlara baktım. Cebimde ne aradıklarını düşündüm. Dikkatli baktım. Cevizin teki çatlamıştı. Parmaklarımın ucuna yuvarladım onu. Öyle parmağımın ucunda birlikte dönüp durduk odanın içinde. Duvarlar terliyordu. Ceviz ise can çekişiyordu parmağımın ucunda. Acilen bir toprak bulup onu canlı tutmalıydım.
HahHahhAHHaaaaaa
Duvarlar terliyor. Ceviz ölmek üzere. Çiçekler şarkı söylüyor. Ben ise deliriyorum ve
nasıl bağırıyorum gecenin içinde, ağır kokulu hemşire önlükleri, ağır iğneler ve gölgeler.
Nasıl ağırlaşıyor ranza üzerine sızan kan lekeleri, yüzümü sarıya boyuyorum, yeşile, kırmızı ve metilen mavisine.
Nasıl bağırıyor kamyon lastikleri, korna sesleri, resimlerimi yırtıyor merkez valiler, evimi taşıyorlar, korkuyorlar mı?
Bugün cidden çok hastayım azizim. Çay kendi kendine kaynadı. Kedim gidip altını söndürdü. Çay karardı sonra köpürdü öğürdü- öğürdü kustu benimle. Sonra kedim tırnaklarını çıkarıp yüzüme atlarken bağırdı bana.
Barbara ağacın meyvesini Suprikovskiue yedirdin. Ne olacak şimdi.
Nedir bu yaptığın. Kurtlanacağız.