- 1196 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ARTVİN FIKRALARI-4
34-ÖLÜDEN YARDIM
Ardanuç-Aydın Köyü’nde karakışın tipili bir gününde adamın biri vefat eder. Yol uygun olmadığından tabut kızağa konur, öküzler koşularak mezarlığa doğru yola çıkılır. Ancak yarı yolda öküzler durur, kimse öne geçip öküzleri çekemez. Arkadan “ho, hoo, ho” diye bağırırlar, nafile, öküzler tınmaz. Cemaat sinir küpü olur. Hatta içlerinden bir o kadar sinirlenir ki tabuttaki adama hitaben:
-Oldu,oldun da!..Bir okuzlara “ho “diyemiyacah kadar mı oldun? Der.
35-DUVARDAN DÜŞÜNCE
Ardanuç-Aydın Köyü’nde adamın biri yolda evine doğru yürürken duvarından aşağı düşer. Yol yamaç yerden geçtiği için alt tarafı yüksek taş duvarla örülerek düzeltilmiştir. Adamın her tarafı çamurlanır. Kapıyı açan hanımı bu durumu görünce merakla sorar:
-Noldi adam sena? Ne ettin da ustun başın bu hale gelmiştur? Adam doğruyu söyler ama burnundan da kıl aldırmaz:
-Pudin Deresi’nden aşağı eve velurken; ağnayamadım da duvardan aşağı duştum, ama ela iki ayağumun ustuna duştum, der. Hanımı başını sallar ve doğrular:
-He!.Heee!. Bir sen iki ayağın ustuna duşarsın, hep.
36- SEN MİSİN DELİK BEDERVAYLA(1)…
Ardanuç köylerinden birinin yaylasına sis basar, göz gözü görmez. Akşamüstü sağın hayvanlar çobanlar tarafından getirilir. Ancak bazı hayvanlar gelmez, komşular ararlar, tararlar sis ortamında bulamazlar. Gece olunca da yabani hayvanların hışmına uğramalarından korkarlar. Sis kalkmayınca sisi kovmalarından başka çareleri kalmaz. Her biri ellerine birer bedevra alarak sinek kovar gibi sisi kovmaya başlarlar. Uzun süre çalışmalarına rağmen sis yerli yerinde kalır. Herkesin sinirleri ayyuka çıkar, üstelik gece olmakta, kurdun dumanlı havayı sevdiğini de bilirler. Bu telaş ve endişe içinde birisi, yanındaki kişinin delik bedevra ile çalıştığını görünce kafası atar:
-Senin yuzundan boşuna uğraşıyoruh der ve elindeki bedevrayı kafasına indirir.”Sen misin delik bedevra ile sis kovan” diyen adamın üstüne çullanır.
1-Bederva: Yarılarak elde edilmiş ince tahta
37-TANZOTLU’NUN KUTLAMASI
Ardanuç-Aydın Köylü iki genç, sevgililer gününde el ele deniz kıyısında dolaşmaktadır. Diğer kızlara sevgililerinin çiçek aldığını görünce Danzotlu genç kızımız daha fazla dayanamaz:
-Aho şırfıntılara sevgilileri güzel güzel çiçekler alıyer, sen bana almıyersin. Sen beni sevmiyersin. Diye köylüsü sevgilisine serzenişte bulununca aşığımız sözünü keser:
-Çiçek na pohtur, avurdan(1) sana iki çağ kestirem de, ye! Der
1-Avurdan: Şuradan
38-SAHTEKÂR MI, KAHRAMAN MI?
Artvin ve ilçelerinin kurtuluş günleri her yıl 7 Mart günü törenlerle kutlanır. Milis Kuvvetleri ile düşman güçleri arasındaki mücadele canlandırılır, savaşa katılmış Gaziler o günkü kıyafet ve teçhizatları ile tören geçidinde yer alır ve halktan büyük saygı, sevgi görürler.
Kurtuluştan uzun yıllar geçtikten sonra yapılan bu törenlerin birinde; Gazilerin geçişi sırasında yaşlı bir köylümüz gözyaşlarını tutamaz. İlçeye yeni gelmiş yanındaki memur, niçin hüzünlendiğini öğrenmek isteyince yaşlı adam:
-Ahoo geçanların çoğu asker kaçağidur,biz harp ettuk,olduh,dirilduh ;onlar sefa ediyer,der. Memur şaşırır:
-Amca!.. Bu durumu ilgililere niçin bildirmiyorsun? Diye sorunca, adam hiç düşünmeden:
-Bir arkadaşım bildurdi,deli diya tımarhaneye tıhıldı,aklımı peynir ekmekle yemedim ben,der.
39-AKILLI GELİN
Ardanuç-Aydın Köyü’nden bir aile oğullarını evlendirmek ister. Uzun araştırmadan sonra kaynananın isteği ile akıllı ve iyi bir kızı gelin ederler. Aradan zaman geçer, ailemizin bir öküzü hastalanır, herkes telaşlanır, kimisi okur, kimisi su verir, hayvan nerdeyse mundar gidecek. Komşular çağrılır, keselim de barı eti yensin denir. Bıçağı getirmesi için akıllı geline seslenirler. Akıllı gelin öküzü buraya getirsenize diye akıl verir. Beş altı kişi sürüterek eve götürür, bıçak terektedir, akıllı gelinin isteği ile tereğe direk diker ve bıçağın yanına çıkarmaya çalışırken bıçak yarı ölmüş hayvanın yanına düşer. Bıçağı yerden alıp hayvanı kesen adam, kaynanaya dönerek:
-Gelinuvuz essahtan(1) akıllı çıhmış, der.
1-Essahtan: Gerçekten
40-KOCA BURUN ÖMER
Ardanuç-Aydın Köyü’nde kadınlar tarla hasadı için Kurulat’a giderler. İçlerinden birisi pantaya astığı salıncağa üç aylık bebeğini yatırır ve çalışmaya başlar. Kurulat, köye üç saat uzaklıkta ve çok yokuş bir yerdedir. Akşama doğru evlerine dönerler. Akşam ezanı okununca; genç annenin bebeği emzirmesi aklına gelir. Beşikte göremeyince sanki kaynar sular başına dökülür, bebeğini salıncakta unutmuştur. El feneriyle o yokuşu tekrar tırmanırlar, bebek ağlıya ağlıya uyuya kalmıştır. Bu olay bebeğe, “Koca Burun Ömer” lakabına patlar.
41-BİR AFERİN BEKLERKEN
Ardanuç’a bağlı Yolağzı ve Yaylacık Köyü ilkokul öğrencileri güzel bir ilkbahar gününde Saburte kırsalında toplanır. Öğrenciler aralarında gülüp oynarken dersler hakkında da birbirlerine sorular sorarlar. İki öğretmen ile bir eğitmenleri de aralarında sohbet ederken uzaktan öğrencilerini de izlerler.
Bir ara Yolağzı Köyü öğretmeni Hasan Tekin,3.sınıf öğrencisi Fevzi Durmuş’u yanlarına çağırır ve sorar:
-Buluşma iyi mi? Yeni arkadaşlarınızla iyi anlaşıyor musunuz? Der. Fevzi bir aferin alırım umudu ile:
-Öğretmenim arkadaşlar iyi de; dersleri tamtakır, bir şey bilmiyorlar der. Öğretmeninin gülen yüzü birden sertleşir, kaşlarını çatar ve bilgicimizi yanlarından kovar. Neye uğradığını şaşıran Fevzi, bir köşeye oturarak hatasını anlamaya çalışır. Bir ara gezinmekte olan eğitmeni Gülpaşa Özkan’ı görür, yanına gider ve hatasını sorar. Eski öğrencisine:
-Baltayı taşa vurdun, öğretmenleri Nizamettin Okumuş’u mosmor ettin, der
42-NEYİ BEKLERSİN?
Merkeze bağlı Ortaköy(Berta) Beldesi’nden birisi askere alınır. İçtimada komutanları erlerini tanımak için:
-Sözlü olan arkadaşlar iki adım öne çıksın der, birkaç kişi çıkar, sonra:
-Nişanlı olan arkadaşlar üç adım öne çıksın der, birkaç kişi çıkar, sonra:
-Evli olan arkadaşlar, dört adım öne çıksın der, birkaç kişi daha çıkar, sonra:
-Bir, iki çocuğu olan arkadaşlar, beş adım öne çıksın der, birkaç kişi daha çıkar, bizim Bertalı tek başına kalır. Komutan durumu görünce:
-Hemşerim!..Sen ne bekliyorsun? Diye sorunca bizimki:
-Beş çocukluları sormanızı bekliyorum, komutanım, der.
43-ALO’NUN ANASI
Merkeze bağlı Ortaköy Beldesi bir köyüne, muhtarın evine ilk defa telefon bağlanır. Muh-tar evde olmayınca; memurlar ayrılırken evin hanımına tarif ederler ve “Merkeze gidince kontrol için telefon edeceğiz, zil çalınca cevap verin, çalmazsa muhtar bize bildirsin” derler ve giderler. Bir müddet sonra zil çalar, tarif edildiği gibi ahizeyi kulağına dayar, karşıdan gelen “Alo” sesine sevap verir:
-Alo evda yoh da, ben Alo’nun anası Fato
44-VALİ İLE MUHTAR
Artvin valisi bir gün Berta’yı ziyarete gelir. Köy muhtarı arkasındaki kalabalıkla beraber valiye Berta’yı gezdirmeye başlar. İlk önce okulu gösteren muhtar:
- Haburasi bizim okuldur, ağnadun?
- "Anladım" der vali.
Biraz yukarı çıkarlar. Muhtar:
- Haburasi da bizim sağluğ ocağidur, ağnadun?
- "Anladım" der yine vali.
Biraz daha yukarı çıkarlar. Muhtar:
- Haburasi da bizim karakoldur, ağnadun? Diye sorar.
Bu sırada arka taraftaki köy ihtiyar heyetinden bir dede kendini tutamayıp bağırır:
- "Ola na sordun da durdun; ağnadun mi, ağnadun mi. Vali,hoş okuz mi ki ağnamasun...
45-ÇOCUH Mİ DOĞUREM?
Ortaköy Beldesi’nin bir köyünde Merdan Ali, dehre ile elini feci şekilde keser ve sağlık ocağına koşar. Sağlık ocağında ebenin dışında sağlıkçı yoktur. Ebe yarayı görünce kendisinin ebe olduğunu, bu yaraya bakmaya yetkisini olmadığını, Artvin’e gitmesi gerektiğini söyler. Ebeye sert sert bakan yaralımız
-Ey, şimdi sana sebep ben burada çocuh mi doğurem ha? Diye çıkışır.
46-AHO NA?
Şavşat’ın köylerinin birinde evin kaynatası hastalanır, yataklara düşer. Herkes bir ilaç yapma peşindedir. Birisi derki “bir çorba yapem ye”, bir başkası derki “koreva ezem de ye”.Bir türlü yiyecek bir şey istemez. Çok sevdiği gelini derki”Ağa Emi, sana altı yumurtadan bir kayğana yapem de ye”.Adam yine “istamaaam”der. Bunun üzerine gelin:
-Aho, na pohtur ki, oni da yemiyersin? Diye söylenir.
47-EVVEL KETE
Şavşat’ın bir köyünde bir güz günü Cirit Mustafa Dede ırgat(1) toplar neker(2) kesmeye giderler. Öğlene doğru iyice acıkırlar, evden heybe içinde yiyecekler gelir. Heybenin gözlerine ceviz içli kete, üstüne de yetmeyebilir diye poğaça konulmuştur. Durumu gören Mustafa Dede poğaçayı yan tarafa koyarken:
-Sen de iyi bir nimetsin ama evvele kete yiyecem, der.
1-Irgat: Komşuların yardımlaşma için birlikteliği
2-Neker: Pelit ve dişbudak ağaçları yapraklı dallarının kışın hayvanlara vermek için hazırlanması
48-SIGARA AL,GEL..
Artvin’de iki ortak, felekten bir gün çalarak iki Nataşa’yı bir otele götürürler ve lokanta kısmına otururlar. Ortağın biri orta yaşlı ve çok sigara içmekte, diğeri biraz daha yaşlı, deneyimli ve sigarayı yıllar önce bırakmıştır. Üstelik ortağına da sigarayı bırakırsa her işte olduğu gibi seks hayatında da çok başarılı olacağını devamlı önerir.
Önce genç ortak Nataşa’sı ile gösterilen odaya gider, işini bitirir masaya döner, sonra diğer ortak gider. Biraz sonra bitişik odadan şuh kadın sesi ve iniltisi ayyuka çıkar. Genç ortak kendi kendine ”Helal olsun ortağıma, kadına çimleri yolduruyor” diye düşünür ve sigarayı o anda bırakır, sigara paketini parçalar, çöpe atar. Ortağı daha sonra gelir yerine oturur. Hanımlar birlikte tuvalete çıktığında genç ortak:
-Helal olsun sana ortak, vuruşunu buradan duydum, der. Diğeri şaşırır, holün sonundaki odaya gittiklerini ve kadının ses çıkarmak değil inek gibi yattığını söyleyince genç ortak komiyi çağırır:
-Git oğlum, bana bir sigara al da, gel, der.
49-NA TARAFA…
Şavşat’ın bir köyünde adamın birisi hanımı ile uzak tarlalarına zar(1) içinde kızakla gübre taşırmaktadır. Bir seferinde tarlaya vardıklarında bizimkinin tuvalet ihyacı tutar, bir çalının köşesinde ihtiyacını giderir, geri dönerler. Yarı yolda bir arkadaşını görür, hoşbeşten sonra arkadaşı dolu zarı göstererek:
-Habuni köye mi, tarlaya mı, na tarafa, goturiyersizki? Diye sorunca adam, zarın içine bakar ve afallar:
-Oho de,hanım,oho de!..Geri doniyeruh,geri. Diye hanımına seslenir.
1-Zar: Büyük sepet