ŞAKA

Şaka nedir sizce?
Şaka, insanları gülünç duruma düşürüp, sonra da karşısına geçip gülmek midir?
Şaka, içinde hiçbir kötülük bulunmayan bir insana yalanlar söyleyip size inandığı için onu saf kabul etmek midir?
Yoksa şaka, bir çelme atıp insanların yere kapaklanmalarından zevk almak mıdır?
Biz şakayı gülmek için mi, yoksa içimizdeki nefreti karşımızdakine kusarken kılıf olarak mı kullanırız?
Şaka yaparken bir aşağılık kompleksini tatmin mi vardır içimizde?
Hani şaka, der geçeriz, geçeriz de hiç düşünmeyiz sonu ne olacak, diye. Hata mağduriyetin büyüklüğü bize keyif bile verir. Böyle şakalara bir isim vermiştir halkımız, her ne kadar eşekler şaka yapmayı bilmese de “eşek şakası” derler. Böyle bir şaka anlatmışlardı. Çorumdan bir esnaf İstanbul’a gidiyor. O zamanlar cep telefonu da yok. Bir gün sonra en yakın arkadaşı esnafın evine telefon ediyor . “Oğlunuz İstanbul’da öldü.” diyor. Durum anlaşılıncaya kadar aile akla karayı seçiyor.
Şaka görgüye bağlı aslında. Belki biraz da zeka… Çevresinde görgülü, olgun insanlar olan ve onların seviyeli şakaların görerek yetişen bir çocuk arkadaşının cebine solucan koymaz.
Peki, şaka nedir öyleyse?
Eskiler latife derdi. İçinde güzellikler bulunan, hatırlandığı zaman yapanı da, maruz kalanı da güldürendir, şaka. Her hangi bir fiziksel sakatlık oluşturmayan, hatta ihtimali bile bulunmayan, küçümsemeyen, aşağılamayan, yapıldığı zaman kırgınlıklara yol açmayandır. Hepsinden de önemlisi içinde yalan olmayandır, şaka.
Bakın bir şaka rivayet ederler Peygamberimizden. Hz. Muhammed’e (SAV) yaşlı bir kadın gelir ve cennete girebilecek miyim, diye sorar. Peygamberimiz de:”Yaşlılar cennete giremez.” buyurur. Kadın üzülür, ağlamaklı olur. Peygamberimiz hemen peşinden ekler: “Otuz iki yaşındaki halinle gireceksin.”
Yine bir gün, bir sofrada Peygamberimiz ve yanılmıyorsam Hz. Ömer hurma yemektedirler. Hz. Ömer yediği hurmaların çekirdeklerini sezdirmeden Peygamberimizin önüne koyar ve der ki:”Ya Resulullah, siz ne kadar çok hurma yemişsiniz öyle!” Peygamberimiz durumu anlar ve der ki:”Ya Ömer sen de hurmaları çekirdeği ile yiyorsun her halde, önünde hiç çekirdek yok.”