13
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
2797
Okunma


Zevkler ve renkler tartışılmaz sözü meşhurlardandır. Tartışılır aslında. Olgusal ya da kavramsal düzlemde niçin tartışılmasın? Daha çok yüzyüze ilişkiler üzerinden ve kişileştirmek suretiyle yapılan eleştiriler sorun teşkil edebilir. Gerçi, toplum olarak henüz o seviyeye gelmediğimiz hususu öğrencilik yıllarımızın daha o konuyu görmedik söylemi ölçüsünde garabet uyandırabilir ve medeniyet kulvarında bet bir ses teşkil edebilir de. Ne var ki, “küçük insanlar kişileri, normal insanlar olayları, büyük insanlar ise fikirleri tartışırlar” sözünün hükmünü de yabana atmamak gerekir.
Bunun gibi bazı şiirleri beğeniriz, kimileri fena gelmez, diğer bazıları da hoşumuza gitmez. Beğendiklerimizin bir bölümü üzerimizde gelip geçici etki yapar da beğenmediklerimizin bir kısmına nüfuz edebilmemiz de zamana muhtaçtır. Açıkçası, hazırlıksız yakalanmış da olabiliriz. Mukayese babında düşünürsek; kimi şarkı vardır, ilk dinleyişte bir şey anlamayız hatta sevmeyiz. Şu kadar ki, zaman içerisinde beğeni duymakta mümkündür. O bir şarkı olmayıp, müzikal bir eser de olabilir. Açıktır ki, kalıcılıkla geçiciliğin kıstaslarını belirlemeden yola çıkmamak gerekir.
Aynı biçimde bir şiiri de ilk okuduğumuzda beğenmeyebiliriz. Şiire de, kendimize de ve hatta şaire de haksızlık etmemeliyiz bence. Bazı parametrelere muhtaçtır açıkça. Sözgelimi derinlik, yükseklik ve genişlik kavramlarını salt geometriyle ilişkili zannetmek bizi yanıltacaktır. Derinlik, şiirde anlamla bağlantılı olacaktır. Şair kurduğu sembol dili ve biçimsel ögeler dairesinde hangi mâna ya da mânaları önümüze koymaktadır. Şiirin hayat, insan ve evrenle ilişkili sorgulamaları nelerdir?
Şüphesiz bazı şiir öylesine soyut ve absürd tarzda biçimlenir, değil amatörler yetkin insanlar bile yani hiç kimse bir şey anlamayacak gibidir. Genel olarak sanatsallığı anlamına varılamayan eserlerde aramayı yanıltıcı bulurum. Öyle ki, ne kadar anlaşılmazsa o kadar üst seviyede sanatsal hüviyete mi sahiptir acep? Bir başka deyişle; şairin kendisi ne anlıyor yazdığından? Şiiri, bir nevi bilinçaltının dışa vurumu olarak alan değerlendirmeciler bir de bakıyorsunuz benim dizelerimi anlam ölçeğinde okuyucu dolduracak diyebiliyor. Sorulmaz mı? Yukarıdan aşağı mı, soldan sağa mı? Bir bulmaca mıdır şiir?
Elbette şiir düz yazı gibi de değildir. En az kelimeyle en çok şey anlatma, anlatabilme sanatıdır. Sözüme mim koyun lütfen! Anlatabilmek diyorum. İyi güzel de dünya edebiyatında bile absürd şiir bir kulvar, son derece saygın bir çizgidir denmez mi şimdi? Ne ki, onun dönemleri vardır derim. En yoğunlaştığı devir ki, iki dünya savaşı arası devre ve ekonomik kriz evresi olmalıdır. İnsanlık bunalımdadır. Aydınlar psikanalistin kapısında, intiharın eşiğindedirler. Hayat saçmadır, absürddür diyen felsefi anlayış sosyo kültürel hayata da damgasını vurmaktadır. Bu durumu genelleştirmek, konjonktürü hesaba katmadan taklidi davranmak çok doğru bir yaklaşım olmayacaktır kanımca.
Bu gözle baktığımda ise; kronik hal alan anlaşılmazlık eserin kısa sürede esip gitmesine neden olacaktır. Tıpkı, söylediği ilk okunuşta ve çırıl çıplak ortada olanlar gibi. Şairi her iki halde de tükeniş beklemektedir. Söz sanatlarından ve söyleyiş inceliklerinden yararlanmak ne kadar gerekli ise duru ve berrak bir dil ve anlatım da başarılı eserlerin vücuda getirildiğini bize göstermek noktasında önem arz etmektedir.
Yine, genişlik ögesini kapsam boyutunda almalıyız. Şiirin içerdiği his ve değerler nelerdir? Hangi duygulara dokunuş yapılmaktadır? Neler verilirken, beraberinde neler de verilmektedir. Üstte de belirttiğim gibi tadına tiz ve tez varılması şiirin çabuk tükenmesine yol açabileceği gibi, tamamen kapalı bir anlatım da şiiri ve şairi bekleyen olumsuzluk tiplerinden biri olacaktır. Anlaşılabileceği üzere şiir, okuyanı biraz meşgul etmeli ve farklı anlam eşiklerine ve genişleyen, esneyen bir kapsama da sahip olmalı diyebiliriz. Bunun derecesi şiiri taçlandıracak ve kanatlandıracaktır.
Beri yandan, yükseklik kavramı sanat eserinde bir inanç ögesinin güçlü ve etkili biçimde işlenmesi noktasında okuru karşılayacaktır. Bu, kuşkusuz dinsel ve ahlaki değerler ya da insanlık idealleri bağlamında ele alınıp değerlendirilebilir.
Merhum denemeci ve eleştirmenlerimizden Vedat Günyol tarafından hazırlanan “Orhan Burian-Denemeler Eleştiriler” başlıklı bir derleme aklıma gelir. Üstte sözünü ettiğim hususlar kitapta “Edebiyatta Üç Boyut” başlığı altında irdelenmektedir. “Yükseklik, güçlü bir inana dayanan yazıların niteliği; bu inan ister din ve ahlak sorunlarını gözetsin, ister yalnız toplum sorunlarını içine alsın. Derinlik, daha çok karar veremeyen ve şüphe edenlerin özelliği; sanatçı sorup anlamak derdiyle derinleşiyor. Genişlik de, ruh ve inan sorunlarını ikinci sıraya bırakıp, insan topluluklarının çeşitli davranışlarını öne alan sanatçılarda bulunur” denilmektedir.
Nihayet, şiir elbet bir sanat dalı ve sözel sanatların en ince terennümlere sahne olanıdır. Bu, ister istemez teknik ve estetik ögeleri öne çıkartacaktır. Hece ya da serbest tarzda şekil unsurunun mükemmeliyeti, kemiyeti önem arz edecektir. Ancak, matematik ve armoni kadar içerik alanında ihtişamı taçlandıran ve kanatlandıran unsurlar bizleri beklemektedir.
L.T.