Ben SAYGIN ALİ YETKİN
Ben SAYGIN ALİ YETKİN
Bir özel hastanenin yoğun bakım servisinden, o hastanede, beni yoğun bakıma mahkûm hale getirenlere sesleniyorum.
Siz, ilgili yetkili, sorumlu, her ne ise sıfatınız, size sesleniyorum..
Eğer anneme ve bana gereği gibi yardım etseydiniz, daha doğrusu o basireti göstererek, annemin kucağına sapasağlam verebilseydiniz beni, adım böyle olacaktı.
SAYGIN ALİ YETKİN
Babam, annem ve diğer tüm aile bireyleri, ne umutlarla gelmişlerdi size.
Hatta annemin hamilelik sürecini izleyecek doktor da sizin bünyenizde çalışıyor. Ne yazık ve ne kötü bir kader ki, bir yakın tanıdık tavsiyesi sonrasında bulunmuş olan o sorumsuz ve hipokrat yemini ve etik değerllerin ne olduğundan bihaber olan doktor.
İşte bu güven ve iç huzuru ile sizinle bir anlaşma yaptılar hevesle.
Babam ve annemin ilk çocukları olacaktım. Yanı sıra da onların anne ve babalarının ilk torunu olarak gelecektim dünyaya.
Düşünsenize, ne büyük bir mutluluk olacaktı hepsi için de.
Adımı da SAYGIN ALİ olarak belirlemişlerdi.
SAYGIN, insan haklarına, doğaya ve hukuka saygılı olmam dileği içindi.
Dedemin, yani babamın babasının adı olan ALİ ise bana bir hediye olarak verilecekti şevk ile.
YETKİN ise babamın gurur ile taşıdığı soyadı.
Annem en baştan hamileliği süresince hastaneniz ile anlaşarak, orada hiç olmayası adı sanı belli bir doktorun takibinde olarak hamilelik dönemini geçirdi. Bu şahıstı, annemin hamilelik sürecini izleyen ve bu konudaki tedbir ve görüşleri uygulamaya koyan ve son safhaya kadar anneme ve bana yardımcı olması gereken.
Bu arada annem ve babam evlerinde oda tanzim ettiler benim için, yollarımı beklerken.
Günün her saatinde o süslenmiş olan ve bir şenliğin kutlanması için hazır edilen odaya girip sanki beni sevip okşuyormuş gibi, oradaki eşyaları aldılar kucaklarına. Konuştular onlarla, sevgiyle seslendiler, sanki benim diyerek.
Annem beni sevdi elini karnına koyarak. Yüreğime dokundu, okşadı ruhumu o tatlı, şefkatli ve can dermanı sözlerle. Babam başını koyarak annemin kucağına sevgiyle, kulak verdi seslerime özenle. Daha da kimler vardı, bu mutluluğa ortak olmak için özlem ile bekleyen.
Böylesi umutlarımız vardı birlikte. Sizin çekip elimizden aldığınız.
Adı üstünde özel hastane başvurduğumuz yer. İlginin de özel olmasını beklersiniz haliyle. Zira siz de özel duruma uygun olarak özel ücret aldınız ailemden gayretle.
9 Nisan Pazar Günü sancıları tutan annem hastaneye gittiğinde, baştan beri muayenesini yapan doktor başında yok ve hiç gelmiyor yanına. Bir an önce beni kucağına almak için sabırsızlanan annem, kerameti kendinden menkul ebe - hemşirelere emanet edilmiş. İlgilenecek bir başka doktor ise doğum sancılarının başlamasından çok sonra, hasbelkader, 6 saat sonra geliyor başına.
Doğum süreci çok kötü yönetildiğinden ben, annemin karnında oksijensiz kalmam sonucunda yoğun ve yaygın beyin hasarına maruz bırakılıyorum. Yanı sıra da omurilik soğanında giderilmesi asla mümkün olmayan bir tahribat meydana getiriliyor. Bütün bunlardan sonra nihayet, kalbim de durmuş olarak, sezeryan ile alınıyorum annemden. Kalbime şok uygulanarak yeniden döndürülüyorum hayata.
Doğduğumda nefes alamıyorum. İlk doğduğunda her bebeğin nasibi olduğu gibi ağlayamıyorum bile. Nihayetinde, yoğun bakım ünitesinde bitkisel bir süreç başlıyor benim için sayenizde.
Bugün tam 30 gün geçti, bayramdan, felakete dönüştürülen o lanet günün üzerinden. Verdiğim yaşam savaşını kazanarak normal bir hayat sürme ihtimalim tamamen sıfır olduğu gibi, anlatılanlara göre yaşam şansım da çok zayıf. O sebeple adım, sadece “YETKİN BEBEK” olarak kalıyor kayıtlarınızda.
Sonuç olarak henüz dünyaya merhaba dahi diyemeden, yaşam hakkımın yanı sıra ailemin geleceğe dair umut ve heveslerini,
-Yeteneksiz
-Beceriksiz,
-Basiretsiz,
-Sorumsuz,
-Meslek ahlakından beri
Bir tutumla yok ettiniz hunharca.
Doğdum diyebilirsem eğer, doğum sürecinden sonra, bir kere, o da her nasıl oldu ise bir kere dokunabildim annemin ellerine. Babam ile hiç göz göze gelemedik bile. Lakin hissettim gelip gittiklerini başıma. Yoğun hüzün ve yok oluşlar yaşadıklarının farkındayım ne yazık ki.
Belki diyorsunuz ki, nasıl olsa tanıyamadı hiç dünyayı da hayatı da. Bu sebeple ne tür şeylerden mahrum bırakıldığını bilemeden yatıyor takatsiz ve de bilinçsiz.
Ama unutmayınız ki annemi biliyordum. Tam dokuz ay süre ile hasbihal ettik onunla. Geleceğimizi konuştuk. Mutluluklarımızı, umutlarımızı. O söyledi ben dinledim canımdaki kulağımın içinde. Yani tanıyor ve biliyordum onu hiç yüzünü görmeden de.
Babamı da duyumsuyordum, o durmasına sebebiyet verdiğiniz minik yüreğimin içinde. Beni türküler söyleyerek büyütecekti. Omuzlarında gezdirecekti. Oğlum diye gururlanacaktı hesapsız.
Anlayacağınız, bana ve aileme neye mal olduğunuzu biliyorum. Biliyorum da ne söyleyebiliyorum bunları, ne de ruhumdaki kırgınlık ve kızgınlığımı yansıtabiliyorum gözlerinizin içine bakarak, gözlerimde.
Ya siz, siz bakabildiniz mi annemin gözlerine. Kan damlayan pınarlarını fark edebildiniz mi?. Ya babamın başını duvarlara vurduğundan haberiniz var mıdır? Ya onların ebeveynleri, diğer yakınlarının yaşadığı korkunç travmayı hiç hissettiniz mi empati yaparak ruhunuzda?
Hiç sanmıyorum.
Aksine, hastaneniz ilgili ve yetkilileri bu durumun sorumluluğundan kaçınmak için her yolu denemekte arsızca. Deseniz ki, kabul etseler/etseniz ki ne olacak? Benim bundan böyle hayata tutunmam mümkün olamadıktan, ailemin tüm ufuklarına kapkara bir güneşi doğdurduktan sonra.
En çok ağırıma giden şu ki, henüz doğ/a/mamış olan ben suçlu bulunabiliyorum, insanlıktan uzak bir tutumla. Kendisini güvenle ellerinize teslim eden canım annem suçlanacak nerede ise ahlaksız bir anlayışla.
Size göre;
Hastaneniz pür-i pak,
Doktorunuz adam!!!!
Ebe hemşire ala,
Ve diğer sağlık personeliniz bulunmaz hint kumaşı her birisi.
Maalesef, nazarınızda insan hayatının hiç değeri yok. Olan da benim yaşayabildiğim, daha doğrusu bana tarafınızdan yaşatılan kadar.
İlla ki para olmalı bakışınızın merkez noktasında. Sayenizde kaybolan can ve yitip giden umutlar hiç gözünüzde yok. Nutuk çekiyorsunuz bitmeyen. Aman ne kadar iyisiniz, ne çok da kaliteli ve önemlisiniz diyerek.
Biraz izan, adamlık zor mudur acaba?
Biliyorum ve hissediyorum ki günlerdir bir umut diye başımda bekleyen gerek çekirdek ailem ve gerekse büyük ailem ne kadar öfke dolu olsalar da size karşı;
-Bir duyarlılık bekliyorlar sizlerden, belki birazcık da olsa rahatlamak adına.
-Biraz adamlık umuyorlar hepinizden, gelecek günler için ümitli olabilmek adına.
- Vahşi para sevdasının arkasına saklanmadan, kurum ve doktor sorumluluğu arıyorlar, etik değerler adına.
Heyhat..
Ben de anlıyorum ki bu vesile ile gönül gözünü ve ruhunu kör eden maddiyat sevdasından başka hiç bir birincil hedefi olmayan özel sağlık kurumları böyle bir çürümüşlük içinde maalesef.
Şunu da biliyorum ki beni size güvendikleri için korkunç bir pişmanlığın pençesinde kıvranıyorlar babam, annem ve sebep olduğunu düşünen herkes.
Diyorum ki, yılan değseydi de bedenime, siz, özellikle siz hiç olmasaydınız keşke
BEN VE AİLEMİN ÖDEMESİ GEREKEN BİR BEDELİN KARŞILIĞI DEĞİLDİR ŞU YAŞADIKLARIMIZ. ZİRA ONLAR İYİ VE TEMİZ İNSANLAR.
ANCAK, SİZİN MUTLAKA BİR BEDEL ÖDEMENİZ GEREKLİLİĞİ VAR.
BU BEDEL DE BİRAZ İNSAF, VİCDAN, MERHAMET VE SORUMLULUK DUYGUSU EDİNMENİZ ADINA OLSUN.
ÇOCUKLARINIZ İÇİN DEĞİLDİR, SİZE, SADECE SİZEDİR ŞU AŞAĞIDAKİ DİLEĞİM.
SİZE HAKKIMI HELAL ETMİYORUM.
ALLAH’INIZDAN BULUNUZ.
UMARIM..,
KARA OLSUN HER İKİ CİHANDA DA YÜZÜNÜZ.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.