14
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1402
Okunma

Son düzlüktesin Murat az daha sık dişini. Şu kırmızı ışığı da geçince kahven seni bekliyor olacak. Sıcacık, davetkar kokusuyla hemen şu karşı kaldırımda. Off başım da öyle kötü ağrıyor ki . Ama suç bende arkadaş. Hafta içi o kadar çok içecek ne vardı oğlum ya ? Aşk acısı ..!! Ha evet sahi Serap beni dün terk etmişti ve ben derin bir acı çekiyordum. İyi de şimdi neden kendimi baş ağrım olmasa bu kadar iyi hissediyor olabilirim ? Bir rahatlamışım abi ben ya. Kız haklıymış boktan bir adamım ben. Sevmemişim ki kızı ben. . Ya da artık sevmiyorum sanırım. Hah yandı ışık. Arkadaş karşıdan silahlanmış gelen bir ordu var sanki. Nedir bu asık suratlar ? Herkesin acelesi var. Ha evet benim yok sanki ?
Yolun ortasında kalakaldım . Freni mi patlamış bu otobüsün ? Üzerime geliyor . Çığlıklar vardı az önce . Sessizlik … ! Ne oldu şimdi ?
Hiç farkında değilim karşı kaldırıma ulaştığımın. Zincirleme kaza olmuş . Ben kazanın şokuyla olsa gerek hiçbir şey hatırlamıyorum ki. Koşuşturan , bağırıp çağıran insanlar. Teneke kutusuna dönmüş araçlar. Otobüs yan yatıp jilet gibi kesmiş önüne ne gelmişse. Berbat görünüyor burası. Kaç kişi öldü acaba ? Acaba kaç yaralı var? Gidip yardım etsem mi acaba ? Hiç gücüm yok ki neden se ?
Tam da kafenin önündeyim .Ama bir dakika bu kafenin girişi böyle miydi ya ? Dekoru mu değiştirmişler ? Çok otantik olmuş burası ? Yahu ne saçmalıyorum ben ? Az önce ölümden döndüm aklıma gelen şeylere bak. Şok devam ediyor abicim .. Şu camdaki kadının güzelliği .! Simsiyah saçlar , yemyeşil gözler .. Gözlerini iki kat ortaya çıkaran yeşil elbisesi ve bembeyaz teni ile bir huri ile karşı karşıyasın oğlum Murat. Yanlış görmüyorsam oda bana bakıyor. Evet bana bakıyor ama bakışları neden böyle acıklı ? Göz göze geldik ve işte tebessüm . Gülümsemesinde bile bir hüzün var .. Tabi ya az önce gözünün önünde bir felaket gerçekleşti. Nasıl bakmasını bekliyorum ki ? Şu dünyadaki en duyarsız ve işe yaramaz adam benim . Hiç üzüntü duymuyorum şu anda.
Bu el hareketi bana mı ? Arkama bakayım .. Kimse yok . Evet beni davet ediyor içeriye . Nasıl yani ? Ölümden dönmenin ödülü bu her halde. .Gözlerimi gökyüzüne çevirip teşekkür ettiğimi görmemiştir umarım. Böyle bir davete nasıl hayır diyebilirim ki . Ve işte içerideyim.
- Merhaba Murat ben . Ve sizde… ?
- Elif . Memnun oldum efendim.
- Elif hanım bende çok memnun oldum . Şöyle oturalım mı isterseniz ?
Tokalaştığımız anda çok garip hissettim. Normalde bu kadar güzel bir kadınla tokalaşırken kesinlikle etkilenirdim . Şimdi bir boşluk. Ten uyumsuzluğu dedikleri bu mu acaba ya ?
- Kazayı gördüm ve çok müteessirim efendim.
- Ha şey oldu evet.. Üzüldünüz yani .! Ben şu an olayın etkisindeyim hala ve sanırım kurtulmuş olmam tek sevindiğim taraf.
- Ah şaşkın çocuk .! Tabi ki tesiri devam edecek bir hadisedir. Bir şeyler içme arzusunda iseniz garsona ısmarlayalım dilerseniz.
- Pardon da siz niye böyle garip konuşuyorsunuz. Reşat Nuri’nin kitaplarından çıkıp gelip karşıma oturmuş gibisiniz. Gülüşüme engel olamıyorum çok af edersiniz .
- Hımm ne münasip bir benzetme oldu efendim. Pek severim eserlerini. Tesiri altında kalmış isem de mesut olurum ancak. İnanınız elimden geldiğince size uyum göstererek sade bir dil seçiyorum . Lisanı münasip nasıl ise öyle yaklaşıyorum şahsınıza. Anlaşılamıyorsam hicap duyarım efendim .
- Duymayın bir şey anlıyorum dediklerinizi . O kadar kitap okumuşluğumuz var küçük hanım. Derdim o değil de bu devirde ne diye eski Türkçe konuşuyorsunuz? Garip geldi valla doğrusu.
- Bakınız efendim Reşat Nuri dediniz ya ’’ Acımak’’ romanında ki şu sözleri geldi aklıma :
‘’Ben zannediyordum ki ömürlerimizin teknesini istediğimiz sahile çekmek için yalnız onun dümenini ele almak kâfidir...
Anlıyorum ki değilmiş... Yollar görünmez kayalarla doluymuş... Onlara çarpmamak lazımmış...
Daha fenası gizli akıntılar varmış ki insan onlara kapıldığı zaman yolun değiştiğini, gittikçe yoldan uzaklaştığını fark edemezmiş...
Ta kendisini başka sahillere düşmüş görünceye kadar... ‘’
- Konumuzla ilgisi ne şimdi bu sözlerin ? Bakın güzel bayan az önce bir kaza geçirdim. Epeydir uğramadığım bu kafenin dekoru değişmiş. Kırmızı kadife masa örtüleri, şakırtılı abajurlar, tavandaki eski ama çok şık avize, oturduğumuz koltukların şekli ve en çok da siz 1950 ‘lerden kalmış gibi her şey. Nedir anlamıyorum… Bir alacakaranlık kuşağına mı düştük ? İçimde bir ürperti var . Serap kesin bana beddua etti ve ben şimdi bu haldeyim.
- Korkmayınız küçük bey . Malumunuz üzere yeni bir başlangıç yaşıyorsunuz.
- Neye başladık acaba birde onu söylerseniz hanımefendi ?
- Bilemiyorum ki şu anda bunu duymaya hazır mısınız ?
- Hazırım ben her şeye. Ne halt olacaksa olsun. Ne duyacaksam duyayım ablacım ya. Başımın ağrısı bile geçti yemin ederim.
Elif güzel yeşil gözlerini manalı manalı yüzüme dikip bütün kafeyi çınlatan şuh bir kahkaha attıktan sonra sevimli bir yüz ifadesi takınıp konuşmaya başladı
- Şöyle ki küçük bey bazen insanlar ‘’keşke biraz ölsem’’ derler . İnsan ölümü hep özler aslında farkında olmadan. Ruhumuza iyilik yapıp huzura erdirmek isteriz en nihayetinde . Arayışımız bizi malum sona götürdüğünde ise makul olmamız gerekir bu haliyle.
Siz ki anladığım kadarı ile duygularınıza ehemmiyet vermeyip mantık çerçevesinde bencil bir hayat idame ettirmişsiniz. Kadınları çok ciddiye almadan aşk ortağınız yapmışsınız. Serap dediğiniz biçare hanımefendi ile aranızda ne geçti ise pek uygunsuz olduğu aşikar. Üzmüşsünüz fikrimce. Şimdi ise farkında olmadığınız vicdanınız size sesleniyor. Serap hanım vicdanınız olmuş ve acı çekiyorsunuz. Yine Reşat Nuri’nin bir eseri olan ‘’Çalıkuşu’’ romanında der ki ;
‘’Her şeye rağmen sen bir parça benimdin.
Ben bütün ruhumla senin.’’
İşte aşk eskiden böyle tutkuyla yaşanan bir şeydi. Şimdi bir ömrün nihayetinde olduğunuza göre içinizi dökmenizde bir beis göremiyorum efendim. Anlatınız çürüttüğünüz kısa ömrünüzü ve huzura eriniz.
Aniden yerimden fırlayıp kendimi çimdikledim. Etrafıma bakındım. Yeni fark ettim ki kafede bizden başka müşteri yoktu ve ortam çok sessizdi. Loş ışıklar her yeri net şekilde görmemi engellese de dekorun gerçekliği korkuttu beni. İnanmakta zorlanıyorum şu an. Ben daha 33 yaşında gencecik bir adamım ve ölmüş olamam. Daha yapacağım, yapmak istediğim çok şey var. Elif el hareketiyle oturmamı işaret ederken oldukça sakin görünüyordu. Ağlamaya başladım.
- Şimdi sen bana öldün ne günahın varsa say dök bizi uğraştırma diyorsun sanırım.
Derin bir nefes alıp ağlamaya devam ederken başımı önüme eğdim.
- Ben … Ben öldüm yani ..? Mezar sorgusunu hiç böyle hayal etmemiştim. Şaşkınım ve çok korkuyorum. Ben öyle çok günah işledim ki anlatamam. Kırdığım kadın kalbinin sayısını bilmiyorum. Annem ve babam için görünüşte iyi bir evlattım. İyi bir üniversiteyi bitirdim ve güzel bir işim var. Ancak tüm bu yolları kat ederken onları gereğinden fazla üzdüm. Hiç kardeşim yok ve en çok da bu yüzden sanırım çok bencil bir insanım. Her şeye sahip olmak isterim .Ama kimseye kendimden vermeyi sevmem. Düşünmeden karşımdakini üzerim ,kırarım , ezerim….. Hiç umurumda olmaz ve dönüp arkama bile bakmam. Çok arkadaşım vardır . Hepsi eğlence içindir. Kimseyle duygusal bağ kurmam …
Şimdiye kadar hiç kimseye bu kadar içten içimi dökmedim ben. Çok mutlu görünürüm ancak yalnızlığım ve duygusuzluğumdan bazen yok yok sıklıkla nefret ederim. Bildiğin zengin, ukala, şımarık tiplerden biriyim işte.
Ne komik …. Hala şimdi ki zaman kullanıyorum . Şu yüzüne yapıştırdığın masum tebessüm sinirimi bozuyor Elif. Sen sorgu meleği falan mısın ?
Elif gözlerimin önünde puslu bir hal almaya başladı ve buharlaşıp uçuyor gibi siluete dönüştü. Aynı anda bir müzik gelmeye başladı kulağıma. Bu … ‘’Black Label Society - My Dying Time ‘’
Gözlerimi aralıyorum ve çalan benim telefonum .Yerimden hızlıca kalktım ve yatağım benim .. Evim benim evim .. Ohhh be.. Kendimi yokluyorum.. Yuhhh be ..!! Ne acayip rüyaymış.. Doğruca banyoda aldım soluğu ve aynada ki aksime bakınca gözlerimin kan çanağı olduğunu fark ettim . Çok içtiğim için olduğundan eminim de yanağımdaki bu tuzlu ıslaklık ne ki ? Kadınlar gibi ağladım mı yani ben rüyam da ? Gidip camı açtım ve buz gibi havayı ciğerlerime çektim. Kendime gelmem gerek. Oldukça afallamış bir haldeyim.
Gördüğüme inanamadım ve gözlerimi ovuşturup yeniden karşı kaldırıma bakınca olduğum yerde kalakaldım. Yeşil elbisesi ve yeşil gözleriyle Elif bana hüzünlü bakışıyla el sallıyor. Bu ne şimdi ? Has.. tir. Öldüm mü ölmedim mi ? Ne oluyoruz ya ? Arkamı dönüp onu görmek istemiyorum. Yeniden geri dönüp bakınca … Ohhh neyse ki hayalmiş. Gördüğüm manyak rüyanın etkisi. Bir daha bu kadar içersem adiyim.
Salondan sesler geliyor. Yahu benim evimde ne sesi.. ? Koşarak salona geçtim. Annem ve bir sürü eş dost … Ağlıyorlar..
Deniz....