5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
706
Okunma

Bir konuda yeni fikirlerin ortaya çıkması ya da çözüm üretilebilmesi için popüler bir yöntem beyin fırtınası olmaktadır. Bir araya gelen kişilerin herhangi bir alanda akıllarına gelen tüm hususları eleştirilme ve yargılanma kaygısı duymadan paylaşması esası vardır. Kimi zaman mısır patlaması şeklinde tabir edildiğini de duymuş olmalısınız. Çünkü söylenenler birbirini tetikleyerek başlangıçta hiç umulmayan, akla hayale gelmeyecek bahisleri önümüze koyabilir.
Öteden beri yetişkin insanların izleyici olarak katıldığı panellerin, tartışma programlarının, oturumların da böyle bir havası olduğunu düşünürüm. Şüphesiz konuların seçimi kadar konuşmacının yaklaşım biçimi de önemli bir belirleyicidir. Tartışmaya yer veren panelistler ve gerekse soru cevap bölümleri sözünü ettiğim duruma imkân sağlar. Monotonluk arzeden sunumların ise bu durumu mümkün kılmayacağı uzun boylu konuşmayı gerektirmeyecek kadar açık ve nettir.
Son yıllarda PERYÖN tarafından düzenlenen İnsan Kaynakları Zirvelerinde de konu başlıkları ve konuşmacı seçimiyle birlikte farklı alanlardan getirilen zengin örneklerle bezeli sunumlara zemin hazırlandığını görüyorum.
Bu etkinliklerden birinde izleme fırsatı bulduğum “Astroloji ve İş Dünyası” başlıklı sunum aklıma gelmektedir. Endüstri Mühendisi olması yanında bir Astrolog olan Binnur Zaimler’in sohbeti programa renk kattığı gibi entelektüel bazda da soluğunu duyurmaktadır. Gerçi konu yer yer olumsuzluk uyandırabilmektedir. Ara dinlenmede kimi izleyicilerin ortaçağ anlayışı ifadesiyle birlikte dudak büktüklerini de gördüm. Kendi hesabıma bilgi sahibi olduğum bir alan olmasada ön yargılı olmaya da taraftar değilim. Hani Einstein’in “Bir önyargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan daha zor” demesi ya da “insan bilmediğinin düşmanıdır” sözü akla gelebilir.
Peki, konuşmacı neler anlatmaktadır? Astroloji ile iş dünyasının ya da programın ana başlığı olan insan kaynakları kavramının ilgisi var mıdır? Öncelikle Astrolojinin neleri kapsadığı ve tarihçesine değinildiğini görmekteyiz. Açıkçası biraz tarih, biraz mitolojiyle beraber gökyüzünün bizi nasıl etkilediği üzerinde durulmaktadır. Yoksa falancanın burcunun ana özellikleri şunlar, ben ise biraz hayalperestim, biraz mı? İnsaf yahu! Veya senin yükselenin nedir? Geyikleriyle kestirilip atılabilecek cinsten olmadığını söyleyebiliriz.
Konuşmasının ilk bölümlerinde Zaimler kısaca tarihçe sunumu da yapmaktadır. Bu bölümde eski bilgin ve düşünürlerin aynı zamanda birer astrolog olduklarını da öğreniyoruz. Mesela; Thales, Pisagor, Uluğ Bey, El Biruni gibi isimler karşımıza çıkmaktadır. Aslında şaşılacak bir yönü de yok bu durumun. Eski çağlarda bilimlerin ve teknolojinin genellikle yeni yeni geliştiği düşünülürse farklı bilgi alanlarıyla ilgilenen entelektüel dahilere, doğu ve batı dünyasında dönemlere göre farklılaşsa da çokça rastlanabilir. Gerçi, modern zamanlarda da Albert Einstein misali çıtayı zorlayanlar yok değildir. Einstein’in “Dünya Görüşüm” başlıklı denemeleri de akla gelebilir. Ancak uzmanlaşmanın alabildiğine arttığı ve hayatın tüm alanlarını kapladığı çağımızda bu tip, düşüncenin ve bilginin her alanında kafa yoran dahilere rastlamak zor ve müstesna olmalıdır. Kuşkusuz, uzmanlaşmanın azmanlaşmayı önler görünürken bir tür postmodern azmanlaşma halini aldığı yönünde eleştiri hakkım saklıdır biline.
Konuşmacı devamında zamanlama astrolojisi, spesifik astroloji ,vs. türlerden söz eder. Zamanlama astrolojisi bir işin ne zaman yapılmasının uygun olacağı üzerinde durmaktadır. Spesifik astroloji ise spesifik yani özel sorular ve bunların cevaplanması, yorumlanmasıyla ilgilenmektedir. Yine mesela iş astrolojisi iş hayatında alınacak kararların yapılacak yatırımların zamanlaması ile ilgilenir. Dolayısıyla ekonominin mikro ve makro alanlarıyla bağlantı kurmaktadır. Şirketlerin kurulmasında doğru zamanlar, kişisel kariyer eğilim ve döngüleri, gezegen döngüleri, aralarında yaptığı açılar, kavuşumlar gibi ögeler devreye girmektedir.
Yine dünya tarihine dönük yorumlar alanında astroloji verilerinin kullanılabilmesi ilgi çekmektedir. Konuşmacı, sözgelimi Uranüs gezegeninin 1781’de bulunduğunu bu gelişmenin Fransız ihtilalini tetikleyen ögelerden biri olduğu yönünde değerlendirmeler yapıldığını söylemektedir. Bu, şu anlamda doğrulanabilir. O güne kadar bilinen ve algılanan şekliyle güneş sistemi anlayışımıza yeni bir veri katılmaktadır. Bu ister istemez dünyaya ve hayata bakış üzerinde hatırı sayılır neticeler doğurabilir. Gerçi bir katılımcı Uranüs’ün Sümerler’de bilindiğini söyledi ki, bu hususa bir Vikipedi notu olarak da rastlayabiliriz. Bir bakıma 8’inci yüzyılda Harran’da yaşamış Cabir’in; maddenin en küçük parçası olan atomda yoğun bir enerji vardır. Atom parçalanabilir ve parçalanınca da öyle bir güç oluşturur ki, Bağdat’ın altını üstüne getirebilir demesi aklımıza gelebilir. Açıkçası eski çağlarda da gerek deneysel çalışmalara bağlı olarak ortaya konan, gerekse sezgisel düzlemde ele alınabilecek açıklamalar hiçte yabana atılmayacak bir birikim sağlamaktadır.
Bir izleyicinin sorular bölümünde konuşmacıya astroloji birikimini iş hayatında nasıl değerlendirdiğini, tamamen bireysel bir vizyon olup olmadığını, çalıştığı işyerinin faaliyetlerini bu verilerle yönlendirip yönlendiremediğini sorması önem arz etmektedir. Burada Binnur Hanım, çalışmalarından iş hayatında da yararlandığından söz eder. Hangi gezegenin hangi dönemde hangi burcun alanına girdiğinin önem arz ettiğini belirtmektedir. Yine 2011’de başlayan ve 2016’ya kadar devam edecek Pluto ve Uranus’ün zorlayıcı açılarının dünyayı sallayacağı üzerinde durmakta ardı ardına gelmeye devam edecek olan büyük iflasların, gemiyi hep aynı şekilde yürütmek isteyen patron ve devlet adamlarını bulacağını dile getirmektedir.
Kısacası “Astroloji ve İş Dünyası” gibi bir konu başlığı bizleri İnsan Kaynakları seminerlerinin rutin ve monoton ortamından çıkarmakta; insan kaynakları gibi çağdaş bir konuyu firma ve işletmecilik ölçekli verilerin yanı sıra farklı renkler ve desenlerle çerçeveleyebilmektedir.
L.T.