4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1288
Okunma

Efendim mutlaka duymuşsunuzdur ‘’Anlat derdini Marko Paşa’ya’’ sözünü.
Önce bu sözün nereden çıktığına bakalım mı?
Bu sözün nereden ya da nasıl çıktığına bakmak için de Marko Paşa kimdir oradan başlayalım.
Marko Paşa adından da anlaşılacağı gibi bir Rumdur. 1814 Yılında Yunanistan’ın Syros Adasında doğmuş, ilk ve orta öğrenimini orada tamamladıktan sonra İstanbul’a gelmiş ailesiyle birlikte ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahaneye ( Tıp Fakültesi ) girerek hekim olarak çıkmıştır bu okuldan. Zamanla çok iyi bir doktor olması sebebiyle Sultan Abdülaziz’in hekimbaşısı olmuş ve dahası bir doktor olmasına rağmen kendisine Paşalık ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Nazırlığı ( yani bakanlık ) verilmiştir.
Marko Paşa aynı zamanda Kırımlı Aziz Beyle birlikte Hilal-i Ahmer Cemiyetinin ( Kızılay Cemiyeti) Kurucularındandır ve II. Abdulhamit döneminde de Meclis-i Âyan üyesidir ( Yani milletvekili )
‘’Anlat derdini Marko Paşa’ya’’ Sözünün onun oldukça sabırlı bir hekim olmasından, kendisine gelen hastaları sabırla uzun uzun dinleyip dertlerine hem maddi hem de manevi çözümler üretmesinden kaynaklığı söylense de asıl durum bunun tam tersidir. Yıllar sonra torunu Despina Anats bu sözün nasıl ortaya çıktığını şöyle açıklamıştır:
“Marko Paşa için kullanılan “Derdini Marko Paşa’ya anlat” deyişinin neden söylendiğine dair elimde iki cevap var. Bunlardan biri Marko Paşa Osmanlıca’yı iyi bilmediği için gelen hastalarına devamlı ‘Anlaşıldı. Fakat ne demek istiyorsun?’ derdi ve çözüm üretemezdi. Bunun üzerine ‘Derdini Marko Paşa’ya anlat’ deyişi çıktı. Bir diğeri ise Jön-Türkleri şikayete gelen Rumları yine ‘Anlaşıldı, fakat ne demek istiyorsun?’ diyerek bıktırıp geri çevirirdi. Şikayete gelenler dertlerine çözüm bulamadan geri dönerdi. Marko Paşa’nın hastaları uzun uzun sabırla dinleyip onlara manevi huzur ve rahatlık verdiği söylentisi gerçek değil.”
Şimdi durduk yerde nereden aklıma geldi Marko Paşa?
Aslında pek de durduk yere değil. Günlerdir neredeyse millet olarak aramızda bir iç savaşa neden olacak olan ve bazıları için ‘’ Pedofili yasası’’ Bazıları için de ‘’ Tecavüzcüyü ödüllendirme yasası ‘’ Olan yasa tasarısı ( Ki ısrarla bağırdım o kadar ‘’Henüz meclisten böyle bir yasa çıkmadı.yasa çıkmış gibi yazıp çizmeyin diye ) geri çekilmiş.Bu geri çekilmeyi de yasanın en şiddetli savunucusu olan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bizzat kendisi, twitter hesabından duyurmuş. ( Daha sonra Başbakan da kanun tasarısının komisyona geri çekildiğini açıkladı )
Aynen şöyle demiş Bakan:
1- Kanunun izin verdiği yaştan önce evlenenlerin mağduriyetlerini gidermek için yapılan düzenleme, Adalet Komisyonuna çekilecek.
2- Komisyonda evlilikte yaşa takılanların mağduriyetini gideren düzenlemeler tasarı metninden çıkarılacaktır. Tasarının kalan kısmı yasalaşacak.
3- Yaş engeli nedeniyle evlenemedikleri için mağdur olan aileler, dertlerini daha iyi anlatarak siyasi ve toplumsal desteği arttırmalıdırlar.
“
Evet..Öncelikle sayın bakana çok teşekkür etmek lazım zira ülkede çıkacak olan bir iç savaşı, kanun teklifini geri çekerek önlemiş oldular. Daha doğrusu önlemiş olduklarını sanıyorum. Zira ‘’ Tasarının kalan kısmı yasalaşacak’’ İfadesi üzerinde de yine aynı kızılca kıyametler kopar mı kopmaz mı, ya da kopuyor ama ben farkında değil miyim bilemiyorum. Şimdilik ortalık sütliman görünse de ‘’ Tasarının kalan kısmı da yasalaşmasın…İstemezüüükkk’’ Diye bir isyan her an olabilir.
Kanun teklifinin yaş engeli ile evlenemedikleri için mağdur olan aileler ile ilgili kısmının tekrar komisyona geri çekilmesi düşüncesine ‘’ Ulan madem ki o kadar g.tünüz yoktu bu yasa tasarısını niçin hazırladınız? Yok eğer doğruluğuna inanıyorsanız niçin geri çekiyorsunuz’’ mu desem yoksa ‘’ Aferin bak medeni düşünce işte bunu gerektirir. Muhalefetin görüş ve hassasiyetlerine de önem vermek gerekirdi tabii ki’’ mi desem işte o konuda ben de ikilem içinde kaldım. Sanırım en doğrusu ‘’ Ulan arkadaş madem ki bir osurukta yıkılacaktınız o halde hangi cesaretle böyle bir kanunu meclisten geçirmeye çalıştınız?’’ Demek olacak. Bu arada bazılarına da ‘’ Hani ulan çıkmıştı yasa meclisten?’’ Diye sormayı abes görüyorum. Çünkü o zât-ı muhteremler bir kanun meclisten nasıl çıkar, nasıl yürürlüğe girer bilmezler ama boş teneke gibi tıngırdar durular.
Ancak bakanın twitter mesajının 3. Maddesi çok hoş olmuş doğrusu. ‘’Bayıldım’’ ifadesi yetersiz kalır beğenilerimi sunmak için(!) Tam bir ‘’Anlat derdini Marko Paşa’ya durumu. Gayet açık ve net bir şekilde vatandaşa ‘’ Kusura bakma kardeşim. Senin derdinin devası bizde değil. Derdini Marko Paşa’ya anlat’’ denmiş.
İyi de Marko Paşa 1888 de ölmüş. Vatandaş şimdi hangi Marko Paşa’ya anlatacak derdini?
Mesela Leyla Tan, kime anlatacak derdini?
Leyla Tan mı? Kısaca anlatayım:
Şu anda üç çocuk sahibi bir anne Leyla Tan. Kendisi 14, kocası 17 yaşındayken ve de nişanlı oldukları halde kocaya kaçmış. Adamdan bir çocuğu olmuş önce. Evliliklerinin ikinci yılında kocası hakkında kamu davası açılmış ( Evlenme yaşında olmayan bir çocuğu alıkoyma ve ırza geçme suçundan.) Dava sürerken adam uzman çavuş olmuş ve Siirt’te üç yıl çalışmış. Bu arada bir çocukları daha olmuş. Yine bu arada artık reşit birer vatandaş oldukları için resmi evlilik de yapmışlar ama kanun gözünün yaşına bakmamış kocanın. Adamı sekiz sene dört ay ceza vererek hapse atmışlar.
Leyla Tan 24 Şubat 2016 da TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ AİLE BÜTÜNLÜĞÜNÜ OLUMSUZ ETKİLEYEN OLAYLARI ARAŞTIRMA KOMİSYONU’nun huzuruna çıkmış ve derdini anlatmış
O komisyonda Leyla Tan ne demiş, onu dinleyen komisyondaki milletvekilleri neler söylemişler aslında bunları uzun uzun yazabilirdim ama uzun yazılar okunmuyor. Yine de arzu eden herkese kopyalayıp gönderebilirim.
Evet..Leyla Tan TBMM ye gelmiş, derdini anlatmış hatta komisyondaki milletvekillerinin hepsi onun durumunun mutlaka halledilmesi gerektiği üzerinde mutabık kalmışlar ama iş çözüm noktasına gelince kızılca kıyametler kopmuş. O gün olayı sorun olarak gören daha sonra yan çizmiş…
Eee bundan sonra ne olacak? Yani Leyla Tan bundan sonra derdini kime anlatıp- Adalat Bakanının da belirttiği üzere - Kimi ikna etmeli durumunun bir mağduriyet olduğuna… Derdini anlatacağı bir Marko Paşa bile yok.
Neyse ben anlatayım yine de derdini kime anlatması gerektiğini.
Leyla Tan derdini,
Daha dün
Genel ahlaksızlığı marifet sayıp bu gün ahlaktan dem vuran ergenlere anlatacak.
Daha dün
‘’Pornoma dokunma’’ Diye pankart açıp bu gün ‘’ Çocuk gelin de ne yaaa?’’ Diyen pornoculara anlatacak.
Daha dün
‘’ Sevişirim ama evlenmem, hamile kalırım ama doğurmam’’ deyip bu gün ‘’ Pedofili Yasasına hayır’’ diyenlere anlatacak.
Daha dün
‘’Namus mu? Kirletmeden duramam’’ Deyip bu gün karşımıza el değmemiş bakire olarak çıkanlara anlatacak.
Daha dün
Kendisi 16 yaşındayken evlenip bu gün ‘’16 yaşındaki kızları evlendiren gerici zihniyetten korkuyorum’’ Diyenlere anlatacak.
Daha dün
‘’ Lilith’in sürtükleriyiz’’ Deyip bu gün Leyla Tan gibilere ‘’ Orospu, çok mu azmıştın da 14 yaşında kocaya kaçtın? Sen de geber, kocan da gebersin.’’ Diyen sürtüklere anlatacak.
Daha dün
‘’Tam iffetli olucam bi gülme geliyor’’ deyip Bu gün ‘’ Tecavüz insanlık suçudur’’ Diye yırtınan 15- 16 yaşındaki sübyanlara anlatacak.
Daha dün
‘’Vücut, meme, a… benim. Sevişirim kime ne?’’ diyen bu gün ise namus ve ahlak abidesi kesilen özgür bağyanlarımıza anlatacak
Daha dün
Ergenlik çağındaki kızının erkek arkadaşı için prezervatif alıp bu gün ahlak zabıtalığına soyunanlara anlatacak.
Bütün bunlara anlatacak ki bu memlekette toplumsal bir mutabakat sağlanarak, bir iç savaş çıkmadan bir sorunu halletmiş olalım. Tabii ki anlatabilirse yaşadıklarının bir sorun olduğunu…
Haa bu arada ‘’Abi ben de karşıyım bu yasa tasarısına, ne yani şimdi ben senin şu yukarıda bahsettiğin ve resimlerini yayınladığın tiplerden biri mi oluyorum karşı olduğum için?’’ Sorusunu soranlar da olacaktır. Onları tamamen tenzih ediyorum. Onların derdi maalesef Türkiye gerçeklerinden habersiz olmalarıdır.
Bana ‘’Hocam, senin durumunda ya da Leyla Tan’ın durumunda olan en fazla elli kişi var. Bunlar 3000-4000 insanı ( Tecevüzcüyü) Hapisten çıkarmaktan bahsediyorlar’’ Diyor bazı arkadaşlarım.
Arkadaşlar ! Hangi ‘’en fazla elli kişi’’den bahsediyorsunuz? Sadece Fethiye’nin bir köyünde bu mağduriyeti yaşayan / yaşamış olan, en az elli tane tanıdığım insan var. Türkiye’de kırk binin üzerinde köy olduğunu düşünürsek asıl sayıyı siz tahmin edin artık. Yani her çocuk yaşta evlenenin peşine düşmüş olsa bu devlet var ya Türkiye’deki mevcut hapishanelere en az on katı daha fazla sayıda hapishane eklemek gerekir. Yani devletin polisi ile, jandarması ile, zabıtası ile çözülecek bir sorun değil bu. Her ergen kızın yada erkeğin başına bir polis, jandarma mı diksin devlet ?
Ayrıca hemen şunu da ilave edeyim : Bu hükumet anne- babanın rızasıyla evlenme yaşını kızlar için 17 ye çıkardı. Tecavüz suçlarının cezasını arttırarak 8,5 seneden 16 yıla çıkardı. Peki tüm bunlara rağmen çocuk gelin olayı ya da ondan çok daha yaygın olan çocuk yaşta kocaya kaçma olayını ( veya evlenme diyelim) önleyebildi mi?
Neyse…Konuyu bir fıkra ile noktalayayım, belki biraz ortamı yumuşatırız.
Bir gemi kazasından sonra ikisi erkek, biri de çok güzel bir kadın olmak üzere üç kişi bir ıssız adaya düşüyorlar. Issız adada yiyecek, içecek bol, o bakımdan bir sıkıntı olmuyor. Ancak ortada bir kadın var..
Erkeklerden biri diyor ki ‘’ Gel şöyle yapalım: Birimiz aşağıda çalışırken diğeri şu yüksek ağaca çıksın ve gözcülük etsin. Eğer aşağıdaki, kadına sarkmaya kalkarsa yukarıdan ikaz etsin.’’ Öteki erkek kabul ediyor ve ağaca ilk olarak teklifi sunan çıkıyor.
Diğer adam aşağıda efendi efendi çalışıyor. Kadına gözünün ucuyla bile bakmıyor.. Ama yukarıdaki başlıyor bağırmaya ‘’ Ulan soysuz herif. Ne yapıyorsun sen öyle. Kadını niçin taciz ediyorsun. Allah senin belanı versin e mi. Bak şimdi de tecavüze kalkıyor’’
Aşağıdaki adam şaşkın... Cevap veriyor: ‘’ Yahu ne tacizi, ne tecavüzü. Görmüyor musun ben efendi efendi çalışıyorum. Kadın yanımda bile değil’’
Yukarıdaki yine bağırmaya devam ediyor ‘’ Seni namussuz seni. Şimdi geliyorum yanına’’
Ağaçtan iniyor ve aşağıdaki adama ‘’ Haydi sen çık yukarı. ‘’ diyor.
Adam ağaca çıkıyor. O ağaca çıkar çıkmaz bizimki kadına dalıyor. Yukarıdaki adam aşağıdaki manzaraya bakınca kendi kendine söyleniyor: ‘’ Vay canına beee. Adam haklıymış. Buradan bakınca gerçekten de tecavüz gibi görünüyor.’’
Marko Paşa’nın dediği gibi noktalayalım:
‘’Anlasıldı fakat ne demek istoorsun? ‘’