3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1448
Okunma

O küçücük kızlar, daha on, on beş yıl önce gözümün önünde doğup büyüyorlardı, dünün bebekleriydiler. Bebek arabalarının içinde canım kaynayıp severdim, o minik ellerine dokunup gözlerine bakardım.
bir kaç yıldır, başlarına biri veya birileri ( tabi en etkilisi olan mahalle baskısına yenik düşmüş ailelesi tarafından) bağlanmış türbanla izliyorum evimin balkonundan, kışın okula, yazın kuran kurslarına gidişlerini.
Doğrusu çok içim acıyor, gençlik bir daha ele geçmez, bu yaşta, yaşlı teyzeler görünümde olmanız hiç de şık durmuyor diyesim geliyor; fakat alacağım cevabın ne olacağını en başında tahmin ediyorum.
"Teyze, neden senin bu yaşta kafan açık, öldüğünde cehennemde yanacaksın diyecekler, kendilerine verilen din adı altındaki beyin uyuşturma politikasından bihaber yavrular aslında onlar...
Bizim çocukluğumuzda ki ilkokullarda," Din ve Ahlak" dersleri vardı. Ahlak demek, din demek Ahlaksız kişiye dindar denemez, önce ahlakımız güzel olmalı derdi öğretmenimiz. Ne çok haklı olduğunu, günümüzdeki olayları gördüğümüzde daha iyi anlıyoruz, çevremizde küçük büyük binlerce kişiye ve davranışlara tanık oluyoruz.
Bazen en ufak bir şeyde gerilip çatışmalara dahi giriyoruz,( sizleri bilmem ama ben sayısız yaşıyorum bu tür şeyleri).
Bugün bunlardan sadece birini anlatacağım size.
Bir gün kartal metrosundaydım, türbanlı bir bayanla benim ortamıza oturmuş iki üniversite öğrecisi gençler vardı belli ki sevgiliydiler ve o gün pazardı, ayrı üniversitede okuyorlarmış sonradan öğrendiğime göre birbirlerini çok özlemişler sık sık sarılıp hasret gideriyorlardı.
Kimseyi rahatsız ettikleri de yoktu, en azından ben olmuyordum çünkü iki genç; kız ve erkeğin bir birini sevmesinden daha doğal ve güzel ne olabilirdi ki bana göre.
Diğer yandaki benim gibi orta yaşlı türbanlı bayan rahatsız olmuş olacak ki, önce uyarı mahiyetinde işgüzar sözcüklerle başlayıp, saçının açık, askılı giyimine kadar, sonrası hakarete varan sözcüklerle devam etti konuşmalarına.
Kızcağız belli ki sevgilisinin ve diğer yolcuların yanında çok utanmış olmalı ki, bayana; büyük diye saygısızlık yapmamak adına kendini tutup cevap vermemeye çalışsa da, gözlerinden kendiğilinden yaşlar akıyordu.
Kızın erkek arkadaşı kadına itiraz edip duruyor" biz kötü bir şey yapmıyoruz sadece sarılıp hasret gideriyoruz o kadar "dedi ve kızın kolundan tutup kadıköye gidecekleri halde ilk durakta inmek zorunda kaldılar.
Ben ise doğrusu hallerine üzüldüm, neme gerek desem de daha fazla dayanamayıp bayana," onlar genç, rahat bırakmadın çocukları" dedim; evet sadece bunu dedim..
Bayan bana öyle bir sataştı ki kendimi ona cevap vermekten asla aciz hissetmedim elbette, fakat onunla aynı kompartımanda dahi olmaktan utanç duydum, ağzından çıkan sözleri inanın burada sarf edemeyecek kadar seviyesiz buluyorum gerekte duymuyorum.
Demem o ki; iyi olan neydi? bakış açımız güzeli veya çirkini nasıl gösteriyordu bize.
doğru davranış ve ahlak neydi? bunları sizin yorumlarınıza bırakıyorum, fakat şunları söylemeden de geçemeyeceğim,.
Hiç bir zaman tam olmadığını bilen biri olarak, hayata geçeceğine asla ihtimal vermesemde her zaman ve her dönemde demokrasi, demokrasi !!! diyorum.
Sadece, kimsenin yaşam tarzına karışılmadığı, giyim kuşamına müdahale edilmediği, düşüncelerinden dolayı yargılanmadığı, özgürlük ve eşitliğin, tüm insanlara hakça yad edildiği, kardeşlik ve barışın hüküm sürdüğü bir ülke arzu ediyorum. Saygılarımla
Aliye Uyanık /BOZOK KIZI
03.08.2016