18
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2982
Okunma

2014 Yılından bu yana değişen bir şey olmamış anlaşılan. O tarihte yanlış bir ifade ile ‘’ Hırsızlık’’ Diye anlattığım durum aynen devam ediyor. O tarihteki olayın bayan faili aynen yerini muhafaza ederken değişen tek şey bay faili. O değişmiş.
Neden mi bahsediyorum ?
Maalesef sitemizdeki bir sahtekarlık olayından bahsediyorum.
Şimdilik isimleri değiştirerek yazacağım ama bu sahtekarlık yani insanları enayi yerine koyma durumu devam ederse tek tek ifşa etmekten kaçınmayacağımı da beni tanıyanlar gayet iyi biliyorlar. ( Asıl şahısların isimlerini değiştirirken bu isim ya da rumuzda arkadaş varsa şimdiden özür diliyorum)
İki sene önce sitede bir şiir okumuştum. Şiir oldukça mükemmel bir şiirdi ancak oldukça emindim ki o şiir sitemizde ‘’ Salatalığın Burnundaki Çiçek’’ mahlasıyla yazan hatuna ait değil, ‘’ Düz Duvara Tırmanan’’ Mahlasıyla yazan erkek bir arkadaşa aitti.
Nitekim şiirin bir iki mısraını Google Amca’ya yazınca bir başka edebiyat platformunda Düz Duvara Tırmanan arkadaşın çok daha eski bir tarihte yazdığı bir şiir olduğunu görmüştüm.
Anında olaya nüdahale edip şiirin Düz Duvara Tırmanan’a ait olduğunu yazdım yorum olarak. Bekliyorum ki Düz Duvara Tırmanan arkadaş ‘’ Hocam teşekkür ederim duyarlılığınız için’’ desin. Tam tersine ‘’ O şiir Salatalığın Burnundaki Çiçek arkadaşımla ortaklaşa yazdığımız bir şiirdir’’ demez mi? İşin komik tarafı ortaklaşa yazılan bir şiiri Düz Duvara Tırmanan 2010 yılında yayınlıyor( Şiirin tamamını) Salatalığın Burnundaki Çiçek ise tam dört sene bekledikten sonra yayınlıyor (!)
Bunu da izah edince bu sefer Düz Duvara Tırmanan arkadaş ‘’ Yahu şiir benim, ben vermişim Salatalığın Burnundaki Çiçek’e, her türlü telif hakkı ona ait. Sana ne oluyor be adam?’’ demez mi?
Evet yani, kanunen yapabileceğiniz hiç bir şey yok. Ortada telif hakkı diye bir durum da yok. Eee o halde sıkıntım ne?
Sıkıntım enayi yerine konmak
‘’ Tebrik ederim Salatalığın Burnundaki Çiçek. Sen Şair-i Muazzama, Üstad-ı âzamsın’’ Diye methiyeler düzdüğüm, ya da methiyeler düzülen bir kişinin -muhtemelen- evinde köpüklü kahvesini lüpürdetirken ‘’ Şu enayilere de bak. Nasıl da yediler’’ Diye dalga geçmesinden rahatsız oluyorum.
Ben iki satır makale yazısı yazmak için bazen günlerce site site dolaşıp sayfalar dolusu yazı okurken birilerinin önüne konan hazır bir yazıyı sayfasında paylaşması, bu yetmezmiş gibi bir de o yazıya günün yazısı ödülü verilmesine sinir oluyorum.
Kıskançlık mı?
Birileri eğer böyle hakketmediği övgülere mazhar oluyorsa, hele hele de sitemizin çok çok değerli bir takım şair ve yazarları iş bu sahtekarı bir şey zannederek övgüler, methiyeler diziyorsa evet bu haksız kazancı kıskanıyorum, eğer buna kıskançlık denirse.
Tabii ki ben böylesine manyakça bir zevkten hiç bir şey anlamam. Yani bir insan kendisinin asla yazamayacağı bir yazıyı ya da şiiri bir başkasına yazdırır sonra da o bir başkasının yazdığı kendisininmiş gibi yapılan övgüleri nasıl kabul eder?
Belki çok ağır kaçacacak ama bu durum kendi karısını bir başkasıyla gerdeğe sokup sonra da ‘’ Helal bana, nasıl da becerdim’’ diye övünmeye benzer.
Evet, böyle bir saçmalığı anlamam çünkü özellikle de bir hatun kişi eğer amacı sadece popüler olmaksa facebookta bir sayfa açıp kedisi ya da köpeği ile çekilmiş bir resmini yayınlasın inanın anında en az beş yüz beğeni, 400 yorum yazılıyor. Ne gerek varki başkalarına şiir ya da yazı yazdırmaya?
2014 ten 2016 ya değişen bir başka durum da Salatalığın Burnundaki Çiçek hanımın artık şiirden daha fazla yazı alanına ağırlık vermiş olmasıdır. İlle velakin yazılar buram buram bir başka yazar kokuyor.
Tabii ki bir erkek yazar yine… Bu sefer de epeydir sitede artık yazıları yayınlanmayan. ( Siteye küsüp ayrılacağını söylemişti.) ‘’Pitbull’’ mahlaslı kişi yazıyor Salatalığın Burnundaki Çiçeçek’in yazılarını.
Bunu nereden anlıyoruz?
Pitbull, bu sitede yazılar yazdığı dönemlerde bekliyor ki yazılarına kırmızı kurdelayı taksınlar. Ama yazdığından kendisi bile bir b.k anlamadığı için haliyle o günkü seçki kurulu kurdela takmıyor onun yazılarına. Pitbull kuduruyor adeta sitedeki pek çok yazarın yazılarına abuk subuk yorumlar yazıyor ki bunlardan biri de ‘’ Karadeniz ‘’ Rumuzlu bir bayan
Karadeniz’in yazdığı ‘’ Halide ‘’ adlı yazıya saçmasapan bir yorum yazıyor ve daha sonra tepki alınca siliyor.
‘’Halide’’nin ikinci bölümü günün yazısı seçilince bir kez daha saçmasapan bir yorum yazıyor ama Karadeniz’in tepkisi üzerine yine siliyor.
Halide’nin üçüncü ve dördüncü bölümleri yayınlandıktan bir kaç gün sonra ne oluyor dersiniz?
Salatalığın Burnundaki Çiçek rumuzlu hatunun sayfasında bir yazı… Yazıının başlığını aynen yazmayacağım ama içinde bu Halide kelimesi de geçiyor. ( Halide de değiştirilmiş bir isim tabii ki.)
Yani Pitbull aklı sıra Karadeniz’i yerden yere çalıyor ama kendi sayfasında değil. Salatalığın Burnundaki Çiçeğin sayfasında… Salatalığın Burnundaki Çiçek de sormuyor Pitbull’a ‘’ Kim bu Halide? Ne alaka ?’’ Diye. Ya da soruyor ve Pitbull durumu anlatıyor kendince ve Salatalığın Burnundaki Çiçek de Karadeniz’e güzel bir ders verilmesi gerektiğini düşünüyor. Halide mi? Kimse kim? Nasılsa beğenen birileri olacak. Her ne kadar bir arkadaş ‘’ Sahi Halide de kim?’’ Diye sorsa da herkes anlıyor Halide’nin kim ya da ne olduğunu (!)
Bir başka delil de şu:
Pitbull’un içinde mutlaka ‘’ Tanrı, ya da Tanrılar’’ kelimesi geçen yazılarını en çok kim okur? ‘’ Dergah’’ Ablası tabii ki.
Salatalığın Burnundaki Çiçeğin özellikle buram buram Pitbull kokan yazılarını en çok kim okuyup yoprum yazıyor: Yine Dergah hanım tabii ki. Daha önce Pitbull’un yazılarına yazdığı yorumların aynısını bu sefer Salatalığın Burnundaki Çiçek’e yazıyor.
Pitbull bizim siteye küsüp ‘’ Kimsenin edebiyattan ve sanattan anlamadığı bu sitede bir saniye bile duramam’’ dedi ya artık tabii ki erkekliğe mok sürüp de tekrar geri dönmüyor. Onun yerine ne yapıyor peki? Bir başka sayfayı kendi sayfası gibi kullanıyor. Bir başkasının sayfasında yazıyor. Ama ne kadar bir başka isim altında yazsa da kelimeler, ifadeler, hatta yazım kuralları bile o kadar bar bar bağırıyor ki ‘’ ben Salatalığın Burnundaki Çiçek’in değil Pitbull’un yazısıyım’’ diye. O derece yani. Zaten dünya üzerine Pitbull gibi ikinci bir yazarın gelebilme ihtimali birkaç trilyonda bir ihtimal olduğuna göre, bu güne kadar dünya üzerinde yaşayan tüm insan sayısı bile tilyonlara henüz ulaşmadığına göre demek ki ikinci bir Pitbull olması ihtimali sıfır.
Yani Salatalığın Burnundaki Çiçek aslında Pitbull.
Peki Salatalığın Burnundaki Çiçek diye biri yok mu? Var elbette. Dediğim gibi o el tikiyle gerdeğe girmenin keyfini sürüyor. Bundan ne zevk alıyor bilemiyorum . Hatta başkalarının şiirlerini çalan kleptomanları bile anlıyorum da işte bunu anlayamıyorum.Kleptoman bir şey çalarken duyduğu heyecanın hazzıyla çalıyor iyi de burada bir çalma söz konusu değil; alan da razı veren de. Benim anlamadığım veren ne diye kendine ait bir eseri bir başkasına veriyor? Alan, kendine ait olmayan bir esere nasıl ‘’ Benim’’ Diyebiliyor?
Denilebilir ki ‘’Alan razı, satan razı ise, yazılmış olan yazılarda insan hak ve hürriyetleri ile genel ahlaka, örfe, dine, inançlara , toplumun milli değerlerine aykırı bir şey yoksa sana ne be kardeşim? Sen de kapa gözlerini görmezden gel.’’
Evet..Öyle ya, yazılarda yukarıda saydıklarımın hiç birine aykırı bir şey yok. Daha doğrusu kendi adıma yazılarda ne var onu da tam olarak anlayamıyorum ya o kısmı geçelim zira anlayan oldukça fazla arkadaş var. Yani yazılarda - ben anlamasam da- bir şeyler var. ‘’Eeee madem ki yazılar da boş yazılar değil(!) O halde bırak kim yazmış olursa olsun. Yani diyelim ki ‘’Sefiller’’ i Victor Hugo değil de Tolstoy yazdı ne fark eder ki? Sen yazının kim tarafından yazıldığına değil, içeriğine bak’’ mı demeliyim? Doğru olan bu mu?
Bilmiyorum. Belki böyle bir yazıyı yazmam bile abesle iştigal olarak yorumlanacaktır. Ama kim ne derse desin ben gözlerimi yorarak okuduğum, emek vererek yorum yazdığım bir yazının gerçek yazarının kim olduğunu bilmek isterim.
Ben ‘’ Salatalığın Burnundaki Çiçek Hanım ! Yazınızdan çok fazla anlamasam da içinde geçen bir tek cümle dolayısyla sizi can-ı gönülden kutluyorum. Çünkü gerçekten de her baba yiğidin harcı değildir ‘’Aşk bir sudur, iç iç kudur’’ Demek ‘’ diye yazdığımda sapın birinin ‘’ Keh kehh kehhh. Öküz beni bayan zannedip döşenmiş yorumu. Ben olduğumu bilse hayatta yazmaz’’ Diyerek dalga geçmesini istemiyorum. Yoksa kimin eli kimin cebinde, kim kimin yerine yazmış, kim yazdığı şiir ya da yazısını kime vermiş zerre kadar umurumda değil.
Birilerinin benim arkamdan ‘’ Şu Sami de amma salak adammış ha. Resmen yedi numarayı’’ Demesine gıcık oluyorum. Böyle bir ihtimal tüylerimi diken diken ediyor .
Hazır elim değmişken bir hususu daha belirteyim.
Bazı arkadaşlar bana ağlıyorlar: ‘’ Hocam zamanında filancanın bir sürü şiirini ben yazdım. Şimdi şiirlerini yazdıracak başka birilerini buldu, g.tü kalktı, bana dil uzatıyor.’’
‘’Lan arkadaşım bana mı sordun bir başkası için şiir yazarken? Hem ne halt etmeye yazdın? O şahıs için onun adıyla yayınlansın diye şiir yazarken bu yaptığın ahlaksızlık değildi de şimdi seni sallamamaya başlayınca mı olay ahlaksızlık oldu? Siz şu dürüstlük, ahlak, etik kavramlarını bir kez daha gözden geçirsenize.’’
Biraz gergin bir yazı oldu. Bir fıkra ile bağlayalım.
BENİM OĞLUM HANGİSİ?
Yahudi Moiz ölüm döşeğindeyken karısı Raşel’e yalvaran gözlerle bakar.
-Raşel, biliyorum beni aldattın. Üç oğlumdan en az ikisi benim değil. Bak ölüyorum artık. Lütfen, Allah rızası için söyle hangisi benim oğlum?
Raşel göz yaşları içinde cevap verir.
- Oğullarını çağır ve her birisinden ölünce öteki aleme götürmek için 1000 dolar vermelerini iste. Parayı şu sepetin içine bıraksınlar. O zaman anlayacaksın hangisi senin oğlun ya da oğulların, hangisi değil.
Moiz zor nefes alarak Büyük oğlu Haim’i çağırır ve ona öteki aleme götürmek için 1000 Dolar vermesini, parayı karyolanın başındaki sepete koyması gerektiğini söyler.
Haim ağlaya sızlaya iki gözü iki çeşme 1000 doları sepetin içine koyar. İçinden de bir ton küfür eder Moiz’e.
Moiz daha sonra ortanca oğlu Mişon’u çağırır ve ondan da aynı istekte bulunur.
Mişon da ağlaya sızlaya, içinden küfürler ede ede 1000 doları sepete koyar.
Moiz dehşet içidedir. Öz oğlu sandığı Haim ve Mişon öz oğlu olamayacak kadar salak çıkmışlardır. Dolayısıyla onlar oğlu değildir. Acaba küçük oğlu Salamon da mı kendinden değildir? Salamon’u çağırır.
-Salamon evladım. Ben ölüyorum artık. Öteki aleme götürmek için 3000 dolara ihtiyacım var. Abinler 2000 dolar verdiler. 1000 dolar da sen at şu sepete.
Salamon gayet kendinden emin ve güler bir çehre ile sepete yaklaşır. Cebinden bir çek defteri çıkarıp Çek yazdıktan sonra ellerini açıp dua eder.
-Ulu Tanrım ! Babamla birlikte sana 3000 dolarlık çek gönderiyorum. Güle güle harca.
Sora sepetteki 2000 doları cebe atar.
Moiz’in gözleri parlar
-Oğluuuummmm.
Evet yani. Biz de diyoruz ki ‘’ Oğlunuz kim? Bilelim’’ Mesele bundan ibaret..