4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
888
Okunma

İki kolum yanıma geldi derler hani, işte öylesi bir hali yaşıyorum. Sanki çok şeyler yapmışım da ürettiğim elimden alınmış gibi.
Sabah kahvaltıdan sonra fatura yatırmak ve ekmek almak için dışarıya çıktım. Yine oturduğum apartmanın önündeki önce bizim
olan ama belediyenin ne hikmetse alıp kendine mal ettiği yere baktım yine. Hemen yol kıyısında dikenli bir bitkinin adeta ardına
saklanmış ne sarı, ne tam beyaz olan sanki aşılanmış bir papatya gibi duran çiçeğe baktım. Çiçekler göremedim üstünde. Yine
çocuklar koparmış diye üzüldüm. Bu çiçeği buradan alıp balkonumdaki saksıya dikmeliyim. Günlerdir bunu yapmayı düşünüyorum
ama yapamıyorum. Bitkiyi yerinden kök ve toprağıyla çıkaracak, ne kazmam ne de belim var. Aşağıya bodrum kata insem bir alet
bulur muyum diyorum. Annemle araya dargınlık girince ondaki çepini almak ve bitkiyi çıkarmak isteğim de suya düştü. Üzülerek
geçip gittim yanından. Dönüşte papatya çiçeğini görürüm umuduyla yine yüzüm oraya döndü. Apartmanın bodrum katında bel
vardır. Evin önündeki küçük yeri bellemişlerdi. Yine sonra alırım diye yukarıya,evime çıktım.Oturma odasının penceresinin önüne
geçip her zaman olduğu gibi yabani otlar, çiçekler, süren ağaçlarla bezeli yere baktım.Hep iki kelebek uçar bu bitkilerin üstünde
yine varmı diye baktım. Tohuma durmuş, iyice boylanmış, yemyeşil üfeleklere baktım. Bir kez bulgurlu iç hazırlayıp doldurur gibi
yaparak yemiştim. Onların ekşi, değişik hafif kokulu tadı damağımda seyrettim. Daha sonra bir saat kadar kitap okudum. Uykusuz
gözlerim kapanmaya başlayınca, bir saat yatıp kalkayım dedim. Uyanıp odama geldiğimde olanları hissetmişçe pencereden dışarı
baktım. Yine olan olmuştu. Yemyeşil alanları yok eden güç benim küçük yeşil alanımı da yok etmişti. Yok edici aracın tekerlek
izleri ıslak toprağı çamurlamış, burasını altüst etmişti. Hemen balkona çıkıp çiçeğimin bundan zarar görüp görmediğine baktım.
Toprak arasında dal yaprak ezikleri görünüyordu. Yine geç kalmıştım. Yıkıcılar soluk aldırmadan işlerine devam ediyordu.
Yıkımlara ses çıkarmayarak sanki bizler de destek verir gibiydik. Gerçi pek sessiz de sayılmaz sanıyorum. Bazı yapılanmalar
yasal yollarla karşı çıkıyorlar. Oysa öyle bir ortamdayız ki yasalar tanınmıyor. Yıkım yapmayı kararlaştırmışlarsa bu uygulanıyor.
Bir adamızın yolunmuş tavuk gibi çıplak yüzü içimi acıtmıştı. Bu halde dava kazanılsa ne olacak. Giden ağaçlar yerine gelecek mi?
Pencereden bakarken bu yerin eski halini anımsadım. İki tarafı bahçeli, ağaçlı yoldan gelirdik buraya. Çocukken şarkı söyleyerek
yürürdük bu yolda. Babamın ağaç dallarıyla yaptığı derme çatma kapıyı açar içeri girerdik.Şimdi kürenmiş kaş gibi duran bu yerde
su akan geniş arktan atlayarak geçerdik. Kara kavaklar karşılardı önce, kuşburnularla birlikte. Üç adım sonra bir dizi kavak ağacı
ve ayva ağaçları ve yine kıyılarda servi kavaklar. İleride Çubuk çayı akardı. Kıyısında kara kavaklar, servilerle. Çocuk sesleri
buraya kadar gelirdi. Geniş bir kavaklık vardı önünde. Okul öğrencileri buraya pikniğe getirilirdi. Her yer bahçeydi. Şimdi betonlar
arasında gün güne yiten yeşile baktıkça insanın içinin kararmaması olası değil. Donup kaldım sadece önümdeki doğallık silinince.
Az önce artık doğal hale gelen bir silâh sesi duydum. Birlikte bir köpek çığlığı. Hayvanı tanımayan bir düşünce, insan yararını hiç
düşünür mü dedim içimi çekerek..
26. 05. 2016 / Nazik Gülünay