7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1085
Okunma

İçinde insanın kafasını allak bullak eden matematiksel hesaplar olan fıkraları oldum olası severim.
Mesela pek bilineni şöyledir:
Üç arkadaş bir cafeye giderler. Çay, tost filan derken kalkma vakti gelir. Hesabı isterler. Garson ‘’ Adam başı 10 lira ‘’ Der. Herkes 10 lira çıkarıp garsona verir. Garson hesabı kasaya götürdüğünde kasadaki görevli ‘’ Hesap 25 Tl. 5 Tl fazla almışsın’’ Diyerek 5 Tl yi garsona verir ve bu parayı müşteriye iade etmesini ister.
Garson 30 Tl yi üçe bölemeyeceği için müşterilere birer lira geri öder ve iki lirayı da cebine atar.
Şimdi, müşterilere 1 tl geri ödendiğine göre her biri 9 Tl hesap ödedi.
Müşteriler toplamda 3x9= 27 tl ödedi. 2 Tl de garsonun cebinde. Peki geri kalan 1 Tl nerede?
İkinci fıkra daha da ilginçtir ve o da bilinen bir fıkradır.
Almanın biri Yunanistan’da bir kasabada bir otele gelir ve oteli, servisi, odaları beğenirse bu otelde kalacağını söyler.
Otelci ‘’ 100 Euro kaparo bırakması halinde oteli gezebileceğini, eğer beğenmezse çıkarken parasının iade edileceğini söyler.
Alman 100 Euroyu verir ve oteli gezmeye başlar.
Alman oteli gezerken otelci yüz doları alır ve kasaba giderek ona olan 100 Euro borcunu öder.
Kasap, aldığı yüz Euroyu hemen manava götürür ve ona olan borcunu öder. Manav kasabanın fahişesine koşar ve ona olan 100 Euro bocunu öder. Fahişe de aldığı yüz Euroyu otelciye götürerek ona olan yatak borcunu öder.
Az sonra Alman gelir ve oteli beğenmediğini söyleyerek parasını otelciden geri alır.
Hiç kimsenin cebine giren bir para olmaksızın herkes borcunu nasıl ödedi? ))) Soru bu.
Şimdi gelelim pek bilinmeyen bir fıkraya:
Fıkramız - en sonunda - adı ‘’ Osman Gazi Köprüsü ‘’ Olarak belirlenen köprü ile ilgili.
Efendim, bu köprünün daha temelleri atılmadan polemikleri başlamıştı hatırlayacağınız gibi. Hatta Gezi olaylarının pek çok sebebinden biri de bu köprüye verilmesi düşünülen isim idi. Çünkü köprüye ilk etapta ‘’Yavuz Sultan Selim’’ adı verileceği yolunda haberler dolaşıyordu ortalıkta.
Karşılıklı iğrençlikler öyle boyutlara ulaştı ki hiç sormayın.
Bir taraf ‘’ Tayyip ! Köprünün adını Emine koy ki millet üzerinden geçerken kulakların çınlasın’’ Derken, bir başka kesim ise ‘’ Atatürk Köprüsünün üzeriden geçerken de senin kulakların mı çınlıyor?’’ Diyebilecek kadar iğrençleşti, alçaklaşabildi.
Bu arada köprünün adı ciddi ciddi dert oldu.
Bazıları ‘’Yavuz Sultan Selim olamaz.’’ Dedi ve ‘’ Şah İsmail Köprüsü’’ Olması yönünde öneri sundu.
Bazıları ‘’ Atatürk Köprüsü olsun’’ Diye kampanyalar başlattı.
Kimi ‘’ Sultan II. Abdülhamit Han Köprüsü ‘’ Olsun çünkü Boğazda bir köprü kurdurmak fikri ve projesi ilk olarak ona ait bir projedir’’ Dedi ki evet II. Abdülhamit’in böyle bir düşüncesi olduğu bilinen bir şey.( Resim 1 )
Kimileri de ‘’Türk ve dünya tarihinin en büyük mimarı Sinan’ın adı verilsin köprüye’’ Dedi.
Ha, bu arada ilk Boğaz Köprüsüne ‘’ Hayır’’ Diyenler gibi bu Boğaz köprüsüne de ‘’Hayır’’ Diyenler oldu ki o dönemlerde beni en güldüren kişilerin başında Mustafa Sarıgül gelmekteydi. Neden mi? Açıklayayım.
Muhterem, bilindiği gibi İstanbul Belediye Başkanlığına adaydı. Onun aday olduğu dönemde de Ak Parti Hükumeti Kanal İstanbul, işte bu köprü ve İstanbul’a III. Hava alanı da içinde olan ‘’ Çılgın Proje’’sini henüz yeni açıklamıştı.
CHP liler bu çılgın proje ile dalga geçiyorlar ya da ‘’Orman katliamına yol açacağı için ‘’İstemezük’’ Diyorlardı. İşin ilginci Mustafa Sarıgül de seçim vaadi olarak bir çılgın proje koyuyordu ortaya: İstanbul’a III. Hava alanı... Bu projesi ile bayağı da alkış aldı taraftarlarından. Hatta seçim günü neredeyse Kadir Topbaş’ı tahtından ediyordu bu çılgın projesi ile.
Neyse, o günler geride kaldı. Bu güne gelelim.
Bu gün III. Boğaz Köprüsü tamamlanmış durumda.( Resim 2 ) İlle velakin daha ulaşıma açılmadan polemikler başladı bile. Mesela ilk etapta köprüden bir günde 135.000 aracın geçmesinin şart olduğu, eğer bu sayı tamamlanamazsa?
Şöyle izah edeyim. Diyelim ki köprü geçiş ücreti 100 Tl. Eğer Her gün 135.000 araç geçip de bu 135.000 x 100 = 13.500.000 Tl bir günde toplanamazsa devlet eksik kalan kısmı tamamlayacakmış. Nasıl peki? Tabii ki sırtımıza bindirdiği vergileri arttırarak.
Neden böyleymiş? Niçin ille de 135.000 araç geçmesi gerekiyormuş? O konuda bir açıklama yoktu. İlle de 135.000 araç geçmesi gerekiyormuş. Söylenen sadece buydu. Ama köprü öylesi bir ifadeyle anlatılıyordu ki sanki Deli Dumrul’un köprüsü. Yani geçenden bir akçe, geçmeyenden iki akçe misali.
Sonraları her nedense bu söylemden vazgeçildi. Onun yerine köprü ücretinin 240 Tl olduğu dillendirilmeye başlandı. Yani henüz ulaşıma açılmamış olan köprümüzün geçiş ücreti 240 Liraydı. Kim geçmiş de 240 Tl ödemiş? Henüz ‘’ Ben geçtim ve 240 Tl ödedim’’ Diyene rastlamadık.
Şimdilerde ise henüz ulaşıma açılmamış olan bu köprümüzün geçiş fiyatı 120 Tl ye indirilmiş. Kim belirliyor bu fiyatları? Bilmiyoruz. Kim ‘’135.000 araç geçmesi lazım’’ diyorsa, kim ‘’ Köprü geçiş ücreti 240 Tl ‘’ Diyorsa, köprü geçiş ücretini 120 Tl ye indiren de odur mutlaka ama işte o şahsı ya da şahısları somut varlıklar olarak tanıma şerefine nail olamadık henüz. Çünkü bizzat köprüyü yaptıranların ağızlarından da ‘’ Köprü geçiş ücreti şu kadardır’’ Diye bir açıklama duymadım ( Ben duymadım. Belki de böyle bir haberi atlamışımdır. )
İlle velakin işin doğrusu bu köprüden geçiş ücreti 120 Tl ise, gerçekten de çok para. Bakın onun hesabı da yapılmış.: Resim 3 ü okuyabiliyorsunuz sanırım. 100 Tl lik bir kazık söz konusu. Ama...
Ama değerli arkadaşım, sitemizin Kemnur’u Kemal Paracıkoğlu bakın ne diyor bu konuda. ( Resim 4 )
‘’ OSMAN GAZİ KÖPRÜSÜNDEN GEÇİŞİN 120 Tl OLUŞUNA TAKTI MİLLET.
İÇİNİZDEN KAÇ KİŞİ EVİNE ZEKERİYAKÖY’DEN DOLANIP GİDECEK?
A BE KARDEŞİM ! BEN ZEKERİYAKÖY’DE OTURUYORUM. EVİME DE FATİH SULTAN MEHMET KÖPRÜSÜNDEN GİDİP GELİYORUM. HEM BU KÖPRÜYÜ KULLANACAK OLANLAR NAKLİYATÇILAR. ONLAR İHRACATÇIDAN ALACAKLARI NAKİYE ÜCRETİNE EKLEYECEKLER KÖPRÜNÜN ÜCRETİNİ. İHRACATÇILAR İSE DEVLETTEN ALACAKLARI VERGİ İADESİNE EKLEYECEKLER. DOLAYISIYLA DEVLETİN TAHSİL EDECEĞİ BU KÖPRÜ ÜCRETİ YİNE DEVLETİN KESESİNDEN ÇIKACAK. DEVLETİN KENDİ KENDİNE ÖDEDİĞİ / TAHSİL ETTİĞİ ÜCRETTEN SİZE NE? TAKMAYIN KAFANIZI BÖYLE BOŞ ŞEYLERE.
SİZ VERGİNİZİ, ELEKTRİK, GAZ, SU PARALARINIZI DÜZENLİ ÖDEYİN Kİ YÜCE DEVLETİMİZ DE BU ÖDEMEYİ YAPABİLSİN.
İşin doğrusu Kemal’in hesabı da Alman Turist ve Yunanistan fıkrasına biraz benziyor ama orada kimsenin cebinden bir şey çıkmadığı gibi cebine giren bir şey de yoktu. Burada ise? Kafam karıştı. Sanırım yine eğer giren çıkan bir şey varsa yine vatandaşa...
Taaa çocukluğumdan hatırlarım. Bir gün pazarda annem sormuştu satıcıya ‘’ Kardeşim ne bu taze fasulyenin fiyatı böyle? Ateş pahası.’’ Satıcı ‘’ Ne yapalım abla, petrole zam geldi’’ Deyince petrole gelen zam ile taze fasulyenin fiyatının artmasındaki ilişkiyi rahmetliye anlatabilene kadar göbeğim çatlamıştı.
Yok arkadaş, vatandaşın bu makus talihi hiç bitmeyecek anlaşılan. Ama bu arada devletin işi de zor. Köprü yaparsın bir dert, yapmazsın ayrı dert.
Neyse...Yine de en azından ismi kondu. ‘’Osman Gazi Köprüsü’’ Güzel isim.
Şimdi bir kaç polemik de benden olsun madem. Uğraşın durun, işinizin adı ne?
Bu Köprünün adı olan Osman Gazi,Osmanlı Devleti’nin Kurucusu Osman Gazi mi? Yoksa Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa mı?
Bu köprüden de gelin geçecek ve o gelinin saç bağı düşecek mi?
Hükumet ‘’ Köprüler yaptırdım gelip geçmeye, çeşmeler yaptırdım suyun içmeye karam ‘’ Derse, bu köprülerden beyaz adam geçemeyecek mi?
‘’ Köprü altı kapkara, Suzan gel beni ara ‘’ Diyen türkücü Suzan’ı denizde mi arayacak? Çünkü köprünün altı deniz.
Daha pek çok önemli sorun ve soru var ama şimdilik bu kadarı yeterli sanırım.