5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
768
Okunma

Çocukluğumuzda bayramlar ne güzeldi.
Annem uyanır uyanmaz radyoyu açar daha gözümüzü açmadan bayram coşkusunu evimize getirirdi. Marşları büyük bir coşku ile dinlerdim
Hele 23 Nisan ise bayram daha bir göğsümüz kabarırdı. Çocuğuz ama bize de bir değer verilmiş, en güzel bayram bize armağan edilmişti.
’3 Nisan tıpkı çocukluk gibi cıvıl cıvıl, neşeli geçerdi. Rengarenk giysiler giyilirdi. Köylü kıyafetleri, diğer değişik tarzlarda giysiler özene
bezene hazırlanılırdı. Sözgelimi bembeyaz giysisi içinde bir gelin, efeler ve daha şu an anımsayamadığım çok çeşitli giysiler. Biz çocuklar
bu giysileri beğeniyle izlerdik. Ben bir kez böyle bir giysi giymiştim. Öyle afilli bir şey değildi ama yemyeşil minik çiçekli desenli, kolsuz bir
giysiydi. Nasıl da severek giymiştim. İlk kez kara önlük dışında bir kıyafetle katılıyordum bayrama. Üstelik giysim kolsuzdu. Annem bize kısa
kollu bir giysi dikerdi en çok. Bu değişik geldi ve çok hoşuma gitmişti.
Hazırlanıp okula gittiğimizde herkes toplanmış olurdu. Okul bahçesinde herkes yerini alıp, kimin önde, kimin arkada olduğu belirlendikten
sonra öndeki bando ekibi çalmaya başlar yerimizde saymayı bırakıp yürüyüşe geçerdik.
Resmi bayramlar ilk önce Atatürk’ün sadece başının bulunduğu çarşı dediğimiz küçük alan bile diyemeyeceğimiz caddede yapılırdı. Sonraları
bu Atatürk büstü parka alındı. Burası geniş bir alan sayılırdı caddeye göre. Çubuklu, köylü herkes gelir, bayramı izlerdi. Her bayramda önce
askeriye geçer, sonra okullar sıralanırdı. Konuşmalar yapılır, şiirler büyük bir coşkuyla okunurdu. Bir kaç kez toplu olarak sınıfta öğretmenin
seçtiği diğer arkadaşlarla beraber koroda şiir okudum. Resimlerim var. Başımın iki yanında sıkı sıkı simit örülmüş saçta kocaman beyaz
kurdeleler.
Yirmi üç Nisanlarda okula dönüş de neşeli geçerdi. Bayram heyecanımız bizi susturmazdı. Dağ başını duman almış, Ankara’nın taşına bak ve
onuncu yıl marşını söyleyerek girerdik okulun bahçesine. Çıkışta o zamanlar hademe dediğimiz okul görevlileri bizlere şeker verirlerdi. Bu da
bizim çok hoşumuza giderdi.
İlk bayramıma ise babamla gitmiştim. Hayal meyal anımsıyorum. Bana küçük bir kâğıt bayrak almış babam. Atatürk büstünün daha caddede
olduğu dönemde bir fotoğraf çektirmiş babam; üstümde divitin çiçekli pazen bir elbise, başımda kocaman bir eşarp. Bakışları yine hüzünle
ileriye bakan korkusuz bakışlar..
Şimdi bayramları ertelemek için neden arıyorlar adeta. Yok şöyle, yok böyle oldu. Biz buna süpürgeye soğuk geçti deriz. Süpürgeye soğuk
geçer mi?
Babam her milli bayram sabahı erkenden balkona bayrağımızı asardı, büyük bir sevinçle. Ya ıslıkla ya söyleyerek onuncu yıl marşını okurdu.
Şimdi evimin balkonuna çıkıp çevreme baktım, okul dahil hiç bir binada bayrak göremedim. Bayraklar da içine kapandı sanırım. Bizim ikinci
kattaki polisin evinin balkonunda hiç inmeyen bir bayrak var ve ona arkadaş yan apartmanda yine kardeşimin ikinci kat evinin balkonunda
birer bayrak var. Bugün ben de bir bayrak astım o bayrak asılmayan binalara karşı.Bugün bayram,hem de 23 Nisan Ulusal egemenlik ve çocuk
bayramı.
23 Nisan Ulusal egemenlik ve çocuk bayramımız kutlu olsun.
Bayraklarımızı astık değil mi? Bayrak asmanın tam zamanı..
23. 04. 2016 / Nazik Gülünay