2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1152
Okunma

(TRUMAN SHOW)
Dev bir film seti. Koca şehir. Gökyüzü ve deniz gerçekten de sahici gibi. Film ekibi çok profesyonel. Set teknik yönden tam donanımlı. Güneşin doğuşu ve batışı bile yönetilebilir bir mekanizmayla gerçekleşiyor. Deniz istendiğinde bir fırtınaya maruz kalabiliyor. Bir şehir kadar oyuncu var sette . Bankacı, manav, bakkal, öğretmen,polis, şoför..hatta, sırf yolda öylesine dolaşan sıradan kişiler. Hastane tam teçhizatlı, şehir meydanı, sokak ve caddeler gerçeğin ta kendisi. Bunca artristin içinde yalnızca Truman gerçeği yaşıyor.
Herkes rolünü şaşırmadan yapıyordu Truman bir şeylerden şüphelenene kadar. Truman en başından proje bir bebek olarak senaryoda. İstenmeyen bir gebelik sonucu dünyaya gelen bir bebeği kullanıyorlar. Daha anne karnındayken başlıyor dizi çekimi. Kalp atışlarını tüm dünya dinliyor. Bebekliği, çocukluğu, delikanlı oluşu ve evlenmesi. Anne ve babası da kurgu.
Her şey tıkır tıkır işliyordu. Yönetmen süper kazanıyordu. Dizi en çok reyting alan diziydi.Seyirciler adeta kitleniyordu dizi başladığında. Set gerisinde dev bir teknik ekip kendisini şahane bir şekilde kamufle etmişti. Ta ki Truman bir şeylerden şüphelenene kadar.
Seyrettiğim en güzel sinema filmlerinden biri. Peter Wier’in bir başyapıtı. Truman rolündeki Jim Carrey ise mükemmel. Filmin teknik başarılarının ötesinde kurgusuydu beni en çok çeken. Yaşadığımız dünyada bize öğretilen rolleri kraldan çok kralcı duruşuyla gayretle yerine getirişimizin acıklılığı böylesi bir kurguyla çok başarılı aktarılmış bence.
Truman’ın yüreğine ne zaman bir şüphe düşüyor? Elbette ki kaçınılmaz olan aşkla birlikte. Genç bir adamın aşkı bulması kadar doğal ne olabilirdi. Bu devasa dizinin süper yönetmeni sanırım aşkı o kadar da hesap etmeyen biriydi. Peter Wier, dizinin yaratıcısının karakterini tam da olması gerektiği gibi çizmiş.
Hepimizin içinde bir Truman yok mu? Gitmek istiyorum, dediğinde gidebilen insana selam olsun .
....
(sinema söyleşisi)