27
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
2090
Okunma


Bir yazı yazmayı düşündüm ama nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Belki de en baştan anlatmam gerekecek.
Bir gün kızım telefon ederek dedi ki; Anne bir arkadaşımın engelli bir annesi var, şiir de seviyor, senden bahsettim ama arkadaşlık isteği göndermeye cesaret edemiyor, istek gönderir misin? Fazla açıklama yapmamıştı, isminden başka bir şey bilmediğim bu bayanın sayfasına baktım önce, paylaştığı birkaç güzel sözden başka bir şey yoktu. Önce “şiir bile yok sayfasında” diye istek göndermedim. Sonra “Ne zararı olur ki” diye düşünüp gönderdim. Sanki kapı önünde bekleniyordum, hemen kabul edildi bildirisi geldi. Birkaç gün yine bekledim, bir hareket görmeyince selamlaşmak için mesaj attım. Sevgi dolu, samimi bir cevap aldım benim soğuk ve resmi mesajıma karşılık olarak. Her zamanki gibi şüpheyle yaklaştım bu cevaba da, “sanal ortam kimse kendisi değildir” diye düşündüm. Zaman zaman paylaştığım şiirleri beğendiğini, sayfasında paylaştığını fark ettim. Arkadaşlığımız birkaç ay bundan ileri gitmedi.
Bazı nedenlerden dolayı İzmir’deki kızımın evine misafir olarak gitmem gerekti. Aklıma şiir sevdiği söylenen o sanal arkadaş geldi, onu da ziyaret etmeliydim, tanışmalıydım en azından yazdıklarında samimi olup olmayacağını anlamış olurdum. Ve gitmeden de şartımı söylemiştim kızıma, sadece o hanımı görmek istiyorum başka kimsenin evine gitmem demiştim.
İzmir’e geldikten bir süre sonra kızım arkadaşının evleneceğini engelli annesinden başka kimsesi olmadığını birkaç arkadaşıyla evini hazırlamak için oraya gideceklerini söylediğinde biraz tedirgin biraz heyecanla gitmek için hazırlandım. Kısa bir yürüyüşten sonra evlerinin önüne gelmiştik ki; birinci kattaki evin açık duran camından bir ses yükseldi. “Ay benim can kardeşim gelmiş!” resimlerimden tanıyordu, kızımı da tanıyordu, geleceğimizi de biliyordu ama beni şaşırtan bu candan seslenişi oldu.
Hayatımın en mutlu günlerinden mi birisiydi en hüzünlü günlerinden birisi miydi hala karar veremiyorum.
Yazdığı kısacık mesajındaki samimiyet ve sıcaklık oturduğumuz ve sohbet ettiğimiz sürece devam etti.
Engelli olduğunu biliyordum ama derecesini bilmiyordum. O anlattı ben dinledim. Yaklaşık 65 yaşlarında temiz yüzlü bir kadındı. 15 yaşında kaptığı bir enfeksiyon nedeniyle defalarca ameliyat geçirmiş sağ bacağı sakat kalmıştı. Gençlik resimlerimden gördüğüm kadarıyla çok da güzelmiş o zamanlar. Bir süre sonra bacağının durumunu bilen ve olduğu gibi kabul eden bir gençle tanışıp evlenmişler. 3 çocukları olmuş. Evliliklerinden bir süre sonra eşi kadını hor görmeye ve şiddet uygulamaya başlamış. “ Çocuklarım için sabrettim” diyordu hep. Şiddet asla durmamış, hatta o yüzden tamamen yatağa bağlı duruma gelmiş. Eşi kadına kalmasın diye evini de satmış ve boşamış. Fazla ayrıntıya girmedi yardımlarla geçindiğini iki oğlunu evlendirdiğini, çalışan tek kızıyla kaldığını anlattı. Şimdi de ölmeden önce kızının da rahat ettiğini görmek istemiş, bütün itirazlara rağmen nişanlamış. Cumartesi günü düğünleri olacak. Kadın şimdi de damada yük olacağım diye üzülse de dilinden bir defa bile isyan veya şikâyet sözcüğü işitmedim. “Kaderim” diyordu,” imtihan” diyordu sadece.
Anlattıkları beni çok etkilemişti, eskiden olsa kendim yaşamışım gibi ağlardım. Kullandığım ilaçların etkisiyle duygularımı yaşayamaz durumdaydım. Yine de gözlerimin sulanmasını durduramadım.
İşte burası benim evim dediği yatağını gösterdi. “yemek odam, yatak odam, misafir odam ve tuvaletim…” belki 2 metrekarelik bir yaşam alanı, mezardan az daha geniş. Ve yaklaşık 40 yıl( zor da olsa yürüyebildiği zamanları saymıyorum) o yatakta geçen bir ömür. Tek sevdiği şey şiir okumak… Zamanında kendisi de yazıyormuş ama eşi istemiyor diye hepsini yok etmiş. Aklında kalan birkaç dörtlüğü okudu, yıllarca hece şiiri yazan çok arkadaşın şiirinden çok daha başarılıydı. Yine yaz dedim, neyle diye parmaklarını gösterdi. Sadece zor da olsa birkaç parmağını kullanabiliyor ve oyalansın diye kızının aldığı tabletten rastladığı şiirleri takip ediyor ve beğen tuşuna basabiliyordu.
Ayrılırken yanından imzaladığım bir kitabımı verdim. Çok mutlu oldu. Ya ben? Kendime kızarak çıktım evden, neden daha çok ilgilenmedim, neden insanlara karşı önyargılı davranıyorum diye. Kapıdan adım atarken son defa dönüp baktım ona, yatağın içinde kaybolan kadın yataktan taşarcasına heybetli görünüyordu artık.
Neden anlattım bunu biliyor musunuz? O yüce gönüllü kadın bir şiir sever ve sadece facede sürekli açık duran bir adresi var, okumaktan başka da bir şey yapamıyor. Belki beylerden çekinir arkadaşlık isteklerini kabul etmeyebilir ama bayan arkadaşlar özellikle hece şiiri yazan arkadaşlar arkadaşlık isteği gönderir ve arada da şiirlerini sayfasında paylaşırsa o da mutlu olur.
AFET KIRAT
/mukaddes.atarlar?fref=ts
MUKADDES ATARLAR bayanın adı