(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bu öyküden çıkarılacak en önemli ders ise bence şu: Allah bir kere insana ''Yürü ya kulum'' demeye görsün. Yaptığı iş şeytanlık da olsa mutlaka yürüyor.
Kimden mi bahsediyorum: O muskacıdan tabii ki. Yaptığı muskada belki de hiç bir şey yazmıyordu. Belki Arapça bile bilmiyordu ama bir başka sebepten dolayı '' Nefesi kuvvetli hoca'' oldu çıktı. Zaten hep böyle meşhur oluyorlar.
Aynen can hocam...yazının ana fikrini oluşturan iki cümleden biri de o idi zaten... Evlerde boyacılık yapan Yaşar adında bir arkadaşım vardı. Bu ilk evliliğinden olan oğlunu okutmak için gecekondusunu satmış biriydi. Oğlan yüksek mühendis olup Çanakkale seramikte çalışmaya başladı ve bu baba ile üvey anneyi ziyaretine gittiklerinde evine sokmadı. Bu öyküyü yazdığım zaman (2011) bu olayı arkadaşım anlattığında hemen oracıkta bir anda uydurarak sanki yaşanmış bir olaymış gibi bu anekdotu anlatmıştım ona...:) sonra da , hakkaten ben bu anekdotu öykü olarak yazsam ya diye düşünüp, arkadaşım ve eşi gittikten sonra oturup yazmış ve o gece "Azap Yolu" başlığıyla yayınlamıştım. O gün seçki kurulu tarafından da günün yazısı seçilmişti. Kendi beğendiğim eski öykülerimi okumamış olanlardan okuyan olur belki diye, yeni bir şeyler yazamadığım bir aralıkta yeniden paylaşıyorum...Selam ve saygılarımla hocam...kendine iyi bak...
Bence devamı olmalıydı. Çok güzel bir çalışma olmuş. Ayrıca şunu da eklemek istiyorum sayfa düzeninize hayran kaldım, kendinize özgü bir şekil oluşturdunuz. Çok da güzel duruyor.
Beğeniniz için çok teşekkür ederim Nuray hanım. Sizin öykü ve yazım tarzınız ve tabii ki yazım kurallarına mükemmel uyumunuza hayran biri olarak bu övgünüzden çok duygulandım. Çok teşekkür ederim.Saygıyla
Dinsizin hakkından imansız gelir diye boşa dememişler. İyi olmuş kaynanaya.
Girişi görünce bir senaryo denemesi olduğunu düşünüp heyecanlandım. İlerleyen bölümlerde öyle olmadığını anlayınca heyecanım yerini kurguya hayranlığa bıraktı. Güzel düşünülmüş, iyi bağlanmış senaryo ve öykü. Hikaye bizden gerçi. Oğlunun kariyeriyle değişime uğrayan ve namazı niyazı bırakan ana karakteri güzel resmedilmiş. Buruşuk dudaklarındaki kırmızı ruju görür gibi oldum. Laf aramızda makyajı hiç sevmem ama yaşlı kadınların makyajından ayrı bir tiksinti duyarım. Dudak yok, suratın ortasında enlemesine kıpkırmızı bir çizgi. O içine göçmüş gözlere far süresen ne sürmesen ne. Oysa yaşlandıkça daha mülayim bir ifade çöküyor insanın yüzüne ki bu çehredeki huzur yirmilik kızlarda görülmez. İlla beyaz tülbenti olması da gerekmiyor. Ak saçları pamuk gibi kalsın yeter.
Vaktiyle çok kalabalık bir pazarda insanların arasında tehlikesini göze alarak yürümeye çalışan inceik bir ihtiyar görmüş ve "A teyze niye oturmazsın evinde. Ne işin var senin pazarda" diye söylenmiştim. Cahillik işte. Kadıncağız beni duymuş. Yanıma yaklaştı "Kocadıysak ölmedik ya" dedi. "Sen de yaşlandığında göreceksin." Pişman oldum ama iş işten geçmişti artık. Yaşlı kadın ardında pazar çantasıyla kalabalığın seyrek yerlerinden süzülüp gözden kayboldu. Belki ağır makyaj yapıp hala güzel göründüğünü düşünen hanımefendilerin de içlerinde gencecik bir kız vardır. Ama yine de gözüme hoş görünmüyor, ne yalan söyleyeyim.
Lafı uzattım, affedersiniz. Konu eğlenceli olunca çenem düştü. Keyifle, tebessümle okudum. Bu kadar konuyu bu kadar karakteri ne ara bulup peşi sıra yazıyorsunuz. Sınırsız hayal gücü dedikleri bu olsa gerek. Hayat tecrübenizi de gözardı etmemek lazım tabi. Maşallah diyeyim. Kutluyorum. Saygılarımla.
Aslında, kafamın içinde bir çok "kokana" kurgusu var ya, oldukça çok işlenen bir konu olunca tavsatıyorum. Sizin öyküdeki "Bayan Tehlike" tiplemesi de buna çok uygun bir kahraman... hele ki, içe dönük bir karekter olan muhalif gazeteci Namık beyi gözüne kestirirse değil bir öykü, roman bile yazdırabilirler size. Sizin kaleminizden okumak da apayrı bir keyif verir tabii ki... Öyküme yaptığınız değerlendirmeden onur duydum. Çok teşekkür ederim. Saygılarımla...
Kemal Abim Yazınızda geçen olayların biçimselliğinden hareketle aslında öyküde geçen karakterlerin benzerlerini gündelik yaşamda sıklıkla görmek mümkün, fakat bu sıradan durum sizin usta kaleminizle heyecan verici bir serüvene dönüşmüş.
Sizin öykülerinizi keyifle okuyorum. Zamansızlıktan hepsine yorum düşürme semde yazılarınızın sıkı takibin deyim.
Bu arada yazınızı okurken geçenlerde İnternet'te tesadüfen denk gelip okuduğum bir olayı hatırladım.
Gelin kaynana ilişkilerini işleyen uzman kişilerinde katıldığı bir söyleyişi programına telefonla katılan sosyal kültür seviyesi düşük bir kadının, kültürlü gözükme çabasıyla ve tiz sesiyle söylediği (‘’Büyüklere saygısızlık yapılmasına karşıyım ben kaynanamı beşinci kattan aşağıya atarım ama yinede saygısızlık yapmam’’) diyen saygının önemini kendince vurgulayan esprili sözünü yorumumda paylaşmak istedim.
Devamı da olsun bence bu hikayenin. Anne, eski haline döndüğünde, kendine oynanan oyunu öğrensin ve gelinini bağrına bassın. Güzeldi yine. İlgi ile okudum. Alıp götürdü bizi cümleler yaşanan olayın içine, sessiz sedasız dinledik üç kahramanımızın muhabbetlerini. Ne demeli? Hayatın ta kendisi işte bunlar.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.