9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1408
Okunma


Sosyal Hayat’ta siyaset biliminden uzak bazı insanlar 12 eylül askeri darbesini sığ bir düşünce yapısı ile şöyle yorumluyorlar; solcu sağcıyı sağcı solcuyu öldürüyordu.Siyaset bu duruma dur diyemiyordu. Diyerek darbe yapılmasını haklı görüyorlar.Hatta o dönem uyduruk mahkemelerde suçlu oldukları bugün bile kesinlik kazanmamış insanların alelacele idam edilmelerini dahi haklı gören yorumlar yapıyorlar.
O zaman da insan şunu söylemek zorunda kalıyor. ’Korka bilirsiniz korkmak ayıp değil kaldı ki o dönem topluma öyle acılar yaşatılmış ve öyle şiddet içeren şeyler yapılmıştı ki, korkmamak anormalik olur.Ancak korkunun da bir sınırı olmalı sınırsız korku ahlaksızlığa dönüşür hitler’in nazizmin de bile yahudilere yapılanlar 12 eylül askeri darbesi sonrasında Türk milletine yapılan ve yaşatılanların yanında ’cüce kalır.Çünkü nazi Almanyasında yahudiler haftalarca aç bırakılmış ve gaz odalarına gönderilip öldürülmüştü ama bizdeki gibi sistematik işkence görmemişlerdi.
Düz mantıkta değerlendirilirse evet o dönem ülkemizde ideolojik çatışmalar söz konusuydu.Fakat o çatışmaların nasıl ve ne amaçla oluşturulduğuna kimler tarafından tezgahlandığına bakarsak işin rengi değişir.
Ülkemizde sağ sol çatışmalarının emperyalist yapıların ve onların işbirlikcilerinin bir tezgahı olduğu bu ülkenin kafası çalışan gazetecisi siyasetçisi aydını vs bir çok insanı tarafından birçok kez dile getirmişti. Bunlardan biride merhum Bülent Ecevit’tir. Ülke içinde ki dış kaynaklı gladyo türü yapılanmadan ve bu yapıların derin devlet modeli ile ülkenin kurumlarının içine nüfuz etmiş siyonizmin uzantıları olduğundan ilk bahseden siyasetçidir.Örneğin;Bu gün ülkemizin başına bela edilen oluşum evresi 70li yıllara dayanan PKK terör örgütü o yapıların bir ürünüdür.
Kısacası sorun sadece darbe meselesi değildir. Darbe öncesi ve darbe sonrası da ideolojik manada dış güçlerin ve onların ülke içindeki işbirlikçileri tarafından sistemli olarak insanımız üzerinden toplumsal ideolojik çatışmalar organize edilmiş ve hükümetler yani sivil irade ve siyaset iş yapamaz hale getirilmiştir. Başka bir deyişle gerçek sorun egemenlik meselesidir.
Sonrasında yüce Türk miletinin değerli insanlarına şiddet uygulanmış halkın özgüven duygusunun yok edilmesi amaçlanmıştır. Beraberinde bu durum ülke ekonomisini faizci bir anlayışa taşıyıp ülke insanının emegini sömürmeye kadar ulaşmıştır. Yani bu işlerin, küresel bazda siyasal derinliği ve birçok sosyolojik,ekonomik boyutu’da vardır.
Kaldı ki,sanıldığı gibi 12 eylül askeri darbesi Türkiyede ki çatışmaları durdurmak yada sonlandırmak adına değil. ABD’nin bölgedeki çıkarlarının ’zamanlaması gereği ABD’nin gizli servislerinin emri ve stratejik desdeğiyle emperyalist güçlerin güvenliği için yapılmıştır.
Bunu da ordu içerisindeki siyonizmin emir erleri olan demokrasi kültürü gelişmemiş,psikolojik sorunları olan gerçekte devletin gücü olmadan kendi gölgesinden bile korkan kişilikleri, oturmamış korkak ve hasta ruhlu insanlar yani ’Er kenan evren ve çete üyesi arkadaşlarının üzerinden yapmışlardır. Zaten bu durumu kendiside inkar etmiyordu.(ABD’nin uygun gördüğü zamanı kast ederek ) Şartların olgunlaşmasını bekliyorduk diyen açıklamaları olmuştu.
Dolayısıyla bu konuların siyasal derinlikleri ayyuka çıkmışken, neresinden bakılırsa bakılsın anti demokratik uygulamalar ülke’nin ve milletin alehine olan şartlar söz konusuyken, şeytanın avukatlığını yapmaya hiç gerek yoktur.
Serhat BİNGÖL 11.05 2015
Edebiyat Defterinin Değerli Yöneticilerine,
Seçki kuruluna, naçizane yazımı okuyup değerlendiren dostlarıma çok teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla,