14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1747
Okunma


Başlıkta söz konusu olan kadınının hikayesinden önce vereceğim -belki bazı okuyuculara sıkıcı gelecek- açıklamalar için şimdiden özürlerimi arz ederek başlıyorum:
8 Marttan bahseden bir yazı kaleme almayı düşünüyordum aslında.Sonra gördüm ki 8 Mart’ın hikayesini üç aşağı beş yukarı bilmeyen yok.
Olayın kısa özeti şu:
Bir tekstil fabrikasında greve başlayan 40 bin dokuma işçisinin polis tarafından fabrikaya kilitlenmesi ve akabinde çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçinin can vermesiyle sonuçlanan olay tarihte bir dönüm noktasıdır.
Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonal’e bağlı kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 1857’de ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın "Internationaler Frauentag" (International Women’s Day-Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oy
birliğiyle kabul edildi.
Anma tarihinin 8 Mart olarak saptanışı 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda gerçekleşti. Adı da "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak belirlendi.
Dünya Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de anmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş MilletlerGenel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti.
Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılından sonra daha yaygın olarak kutlanan özel gün, kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaya devam ediliyor
Türkiye açısından önemli tarafı ‘’ Dünya Emekçi Kadınlar Günü ‘’ olarak belirlendiği tarihte yani 1921 de böyle bir günün ülkemizde kutlanabilmiş olmasıdır. Yani ülke henüz düşman işgalinden kurtulmamışken bizler Dünya Kadınlar Gününü kutlamışız ama vatan düşman işgalinden kurtulduktan sonra ta 1975 yılına kadar ya hiç kutlanmadı ya da aynı coşku ve heyecanla kutlanmadı.
1980-1984 yılları arasında hiç kutlanmadığını belirtiyor kaynaklar. 1984 yılından sonra ise tekrar kutlanmaya başlandığını…İşin doğrusu ben yakın zamana kadar Dünya Kadınlar Günü diye bir günün kutlandığını hiç hatırlamıyorum. Bir yerlerde bir şekilde kutlanıyor idiyse de ben hiç farkında olmamış olabilirim.
İşte böyle… Dünya Kadınlar Günü ile ilgili bir iki satır yazayım derken birden aklıma takıldı: Acaba Osmanlı Devleti döneminde de kadınlar bir takım haklarını elde etmek için hiç mücadele ettiler mi? Herhangi bir örgütlü mücadeleleri oldu mu?
Bu soruyu sokaktaki vatandaşa sorsam, hatta bırakın sokaktaki vatandaşı kendilerini memleketin aydınlanmış zümresi olarak gören az buçuk mürekkep yalamışlarına sorsam alacağım cevap üç aşağı beş yukarı malumdu: ‘’ Ataerkil bir toplum olan Osmanlı toplumunda, evinde kafes arkasına tıkılmış olan, okuma yazma oranının erkeklerde bile yüzde üçten yukarı olmadığı bir Osmanlı Dünyasında mümkün müdür kadının bir takım haklarını elde etmek için mücadele verebilmesi..Elbette ki sorunuzun cevabı hayırdır.’’
İşin doğrusu bize hep böyle anlatıldığı için biz de ‘’Evet yani, kafes arkasına tıkılmış, okuma yazma hakkı elinden alınmış, sırtından sopa, karnından sıpa eksik edilmeyen kadın mı? Hadi canım sende.’’ Der geçerdik.
Gerçekten de Meşrutiyet dönemi dediğimiz o döneme kadar ( 1876-1908) Osmanlı Devletinde kadınların, kadın hakları ile ilgili önemli bir hareketine rastlamıyoruz ama Meşrutiyet döneminde rahatlıkla günümüzdekinden daha fazla olduğunu söyleyebilirim.
Kadınlar seslerini duyurmak için bu dönemde çeşitli cemiyetler kurmuşlardır. Bu cemiyetlerin hepsinin kadın hakları ile ilgili olarak kurulduğunu söylemek elbette mümkün değildir ama en azından tüm kurulan cemiyetler ( dernekler ) vasıtasıyla kadınların ‘’Toplum hayatında artık ben de varım’’ dedikleri yorumunu yapabiliriz.
Bu dönemde kurulan cemiyetleri de amaçlarına göre sınıflandırırsak karşımıza şunlar çıkar(Sadece bir kaçı ):
A) Yardım Dernekleri
a) 1898’de Emine Semiye’nin kurduğu Şefkat-i Nisvan
b) 1908’de kurulan Osmanlı Kadınları Cemiyet-i Hayriyesi
c) Beyoğlu Rum Cemiyet-i Hayriye-i Nisvaniyesi ( Bu ve bundan sonrakiler 1.Dünya Savaşı yıllarında kurulan yadım cemiyetleridir)
d) Topkapı Fukaraperver Cemiyet-i Hayriyesi,
e) Kadıköy Fukarasever Hanımlar Cemiyeti
f) Himaye-i Etfal Cemiyeti
g) Asker Ailelerine Yardımcı Hanımlar Cemiyeti
h) Müslüman Kadın Birliği
i) Sulhperver Türk Kadınları Cemiyeti
B) Kadınların sorunlarına kalıcı çözümler üretmeye çalışan dernekler
a) Cemiyet-i Hayriye-i Nisvaniye
b) Osmanlı Türk Hanımları Esirgeme Derneği
c) Türk Kadını Dershanesi
d) Bilgi Yurdu Müessesesi
e) Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyyesi: ( Bu cemiyet 1916 da Enver Paşa tarafından kurulmuş olup üyelerinin tamamı erkektir. Amacı kadınların çalışma hayatına katılımını sağlamaktı. Cemiyetin tüm üyelerinin erkek olması sebebiyle Kadınlar Dünyası Dergisi tarafından şiddetle eleştirilmiştir. Buna rağmen Dernek, İstanbul’un çeşitli semtlerinde çorap, fanila örücülüğü, dantel, beyaz iş gibi iş alanlarında, yalnızca kadınların çalıştığı fabrikalar kurmuştur. Kendi açtığı bu işyerleri dışında, anlaşma yaptığı çeşitli özel ve resmi kuruluşlarda da kadınların çalışmasını sağlamıştır.)
C) Kültür amaçlı dernekler
a) Asri Kadın Cemiyeti,
b) Tefeyyüz Cemiyeti
c) Teali-i Nisvan Cemiyeti
D) Ülke sorunlarıyla ilgili çaba gösteren dernekler
Ma’mûlât-ı Dahiliyye İstihlâkı Kadınlar Cemiyet-i Hayriyyesi: ( Yerli malı kullanımını teşvik için kurulmuş bir cemiyettir)
F) Siyasal Partilerin Kadın Dernekleri
a) (İttihat ve Terakki Kadınlar Şubesi)
b) Teâli-i Vatan Osmanlı Hanımlar Cemiyeti
c) Osmanlı Kadınları Terakkiperver Cemiyeti
Müslüman ve gayrimüslim kadınların katıldığı ilk Cemiyet toplantısı 1 Ağustos 1908’de Selanik’te düzenlenmiştir. İstanbul’da da 12 Ağustos’ta benzer bir toplantı düzenlenmiş, özgür bir rejimde kadının konumunun ne olması gerektiği tartışılmıştır.
G) Feminist Kadın Derneği
a) Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti: ( Bu cemiyetten biraz bahsetmek lazım )
Derneğin amacı, kadının çalışma yaşamına ve toplumsal yaşama katılımının sağlanması olarak tariflenmiştir. Bu amaçla, kadını kuşatan ve kısıtlayan geleneklere, eşitsizliğe, eğitimsizliğe karşı bir mücadele başlatılmış, bir toplumsal inkılabın gerekliliği savunulmuştur.
Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti aile kurumuna eleştirilerde bulunmuş, çok kadınla evliliğin önlenmesini, boşanma hakkının kadına da verilmesini, görücü usulünün kalkıp kadınla erkeğin birbirlerini tanıyarak evlilik kararı almalarını istemiştir. Gerek aile gerek toplum içinde gerekli değişiklikleri dillendirerek kadını evinden dışarı çıkarmanın mücadelesini yapan derneğin programına siyasal hak talebi ancak 1921 yılında girebilmişti
Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti, bir terzievi kurarak hem kadınlara terzilik öğretmiş hem de dışarıya siparişle iş yaptırarak kadınların para kazanmasını sağlamıştır. Buna benzer başka işyerleri de açılmıştır. Derneğin en ses getiren başarısı, bir kamu kuruluşu olan İstanbul Telefon İdaresi’nde işe girme isteği reddedilen Bedra Osman Hanım ve arkadaşlarıyla ilgili kamuoyu oluşturmak ve işe alınmalarını sağlamak olmuştur. Dernek üyelerinden Belkıs Şevket Hanım, Osmanlı kadınının bilimin ilerlemesine seyirci kalmadığını göstermek amacıyla uçağa binen ilk kadın olmak istemiştir. Bu isteği önce kadın oluşu nedeniyle reddedilmiş, sonra Cemal Paşa’nın desteğiyle 18 Kasım 1913’te Belkıs Şevket, pilot Fethi Bey’in kullandığı uçakla uçmuş, bu heyecan verici deneyimi uzun uzun Kadınlar Dünyası dergisine yazmıştır.
b) Sade Giyinen Hanımlar Cemiyeti
H) Ülke Savunmasına Yönelik Kadın Dernekleri:
a) Nisvan-ı Osmaniye İmdad Cemiyeti : Kadın hareketlerinin öncülerinden Fatma Aliye Hanım tarafından 1897 Türk-Yunan Savaşı sırasında başlatılan yardım hareketi 1908 de dernek hareketine dönüşmüştür.
b) Hilâl-i Ahmer Cemiyeti Hanımlar Heyeti
c) Müdafaa-i Milliye Cemiyeti ( Balkan savaşı yıllarında faaliyet göstermiştir.)
d) Müdafaa-i Vatan Cemiyeti. ( Kurtuluş Savaşı yıllarında faaliyet göstermişlerdir)
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
OSMANLIDA KADIN DERGİLERİ
a) İlk kadın dergisi 1869’da, Terakki gazetesinin 48 sayı olarak çıkardığı, Terakki-i Mukadderat dergisidir
b)Yazıların genellikle imzasız olarak çıktığı 1875 tarihli Vakit yahud Mürebbi-i Muhadderat dergisi ve Ayine dergisinde evlilik, eşlerin görevleri, çocuk bakımı, terbiyesi gibi konulara değinilmiştir.
c) 1880’de yayımlanan ve kadınları birçok konuda bilgilendirmeye çalışan Aile adlı dergide imza kullanılmamıştır, ama yazıların hepsini Şemseddin Sami kaleme almıştır.
d) Kadınlardan gelen mektupların dışında yayımcısı Mahmud Celaleddin’in yazılarını içeren 1883 tarihli İnsaniyet dergisinde, Mektepli Kız rumuzuyla yazan bir kadın, kadın dergilerinde kadınların yazılarına öncelik verilmesini istemiştir.
e)Kadın yazarların çoğaldığı 1883 tarihli Hanımlar dergisi, ev idaresine ilişkin bilgiler vermiş, edebi yazılara ve tarih konularına yer ayırmış, yabancı dil öğrenmenin önemi üstünde durmuştur.
f) 1886 yılında sahibi kadın olan ve yazı kadrosunun tamamı kadınlardan oluşan ilk dergi yayımlanmıştır: Şükûfezar [Anlamı: Çiçek bahçesi]. Dergi, önsözünde amacını"Biz ki saçı uzun aklı kısa diye erkeklerin hande-i istihzasına [alaylı gülüşlerine] hedef olmuş bir taifeyiz. Bunun aksini ispat etmeye çalışacağız. Erkekliği kadınlığa, kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek, şâh-râh-i sa’y-u amelde [çalışmanın doğru yolunda] mümkün olduğu kadar payendâz-ı sebat [ayak direten] olacağız" diye açıklamıştır. Derginin sahibi Arife de, öbür yazarları da kendilerini baba ya da koca adlarıyla değil, yalnızca kendi adlarıyla tanıtmışlardır.
g) 1888 yılında eğitime öncelik veren, kız okullarının durumunu irdeleyen ve Şair Nigar bint-i Osman gibi, Şair Leyla gibi ilk edebiyatçı kadınların yapıtlarına yer veren Mürüvvet dergisi yayımlanmıştır.
h)1889 yılında iki kadının çıkardığı, ev işleri, çocuk bakımı, aşçılık, pastacılık konularını işleyen Parça Bohçası dergisi tek sayı yayımlanmıştır.
i)1 Ağustos 1895’te, başyazarı ve yazı kadrosunun neredeyse tamamı kadın olan ve 1895-1908 arası tam 604 sayı yayımlanarak en uzun soluklu dergi olan Hanımlara Mahsus Gazete yayın hayatına başlamıştır. Kadınların sorunlarını, aile, iş ve çalışma yaşamlarını, eğitimlerini konu alan derginin okurlarına aşılamak istediği en önemli şey, kadınların her işi başarabileceği inancıdır. Hanımlara Mahsus Gazete bir kütüphane kurarak şair ve yazar kadınların yapıtlarının basımını ve satışını yapmıştır.
j)1895 yılında 27 sayılık Hanımlara Mahsus Malumat dergisini yayımlamıştır. Dergide Ahmet Rasim, Nazif Sururi, Mehmet Cemal gibi tanınmış yazarların kadınlara ilişkin yazılarıyla kadınlardan gelen mektuplara yer verilmiştir.
k) 1906’da Kırım’da, Tercüman gazetesinin eki olarak Alem-i Nisvan adlı bir kadın dergisi yayımlanmıştır. Kafkasya’da yaşayan Müslüman kadınlara yönelik bu dergide kadınların yaşadıkları kötü koşullar betimlenmiş ve çözüm önerileri sunulmuştur.
l)1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla kadın dergilerinin sayısı birden artmıştır. Ayrıca Tanin, Servet-i Fünun, Sabah, Millet gibi günlük gazetelerde de kadın imzalarında artış görülmüştür.
m)1908’de yayın hayatına başlayan Demet adlı dergide ünlü erkek yazarların yanısıra Halide Edip, İsmet Hakkı, Fatma Müzehher gibi kadın yazarların yazıları da yer almıştır. İsmet Hakkı Hanım kadınların ikincil olmaktan kurtulmalarını istediği yazısında şöyle demiştir:"Bizler şu asrın terakkiyatından ne hisse alacağız? Yine o tepile tepile, eğitile eğitile maziye karıştı zannettiğimiz üzüntülerle mahrumiyetlere mi münkad olacağız [boyun eğeceğiz]? Hayır hayır artık çok çektik yetişir. Evet, artık bu yeknesak siyah gölgelerde bu bar-ı gaflete [gaflet yüküne], hissiz, mütevekkil katlanmak istemiyoruz". Dergide feminizm kavramı tartışılmış, kadınların mesleki olarak sınırlandırılmalarına tepki gösterilerek kız okullarına da fen dersleri konması gerektiği söylenmiştir.
n) Eylül 1908-Kasım 1909 arasında yayımlanan Mehasin, ilk renkli ve resimli kadın dergisidir. Kadınlar için düzenlenmiş konferans metinleri yayımlamıştır.
o) Selanik’te çıkan ilk kadın dergisi olan Kadın, Ekim 1908-Mayıs 1909 arasında yayımlanmıştır. Özellikle eğitim ve toplumsal yaşama katılım açısından kadın konusu üstünde durmuştur. Batılı kadınların kazandıkları haklarla ilgili Osmanlı kadınını bilgilendirmiştir.
ö) Kadınlar Dünyası….
Kadınlar Dünyası kadın ve erkek arasında yetenek, zeka bakımından hiçbir fark bulunmadığını, kadının ezilmişliğinin nedeninin yetiştiriliş koşulları olduğunu, kadını yalnızca eş, anne, ev kadını olarak görmek isteyen erkeğin kadına bir yaşam biçimi dayattığını savunmuştur. Kadının başka bir yaşam biçimi olabileceğini bile bilmediğini, kendi haklarından habersiz olduğunu belirterek bu durumu aşmak için kadının kendi geçimini sağlaması ve toplumsal yaşama katılması gerektiğini ileri sürmüştür. Kadınlar Dünyası’nın kadının sorunlarına çözüm yolu,"toplumsal inkılaptan bağımsız olmayan bir kadın inkılabı"dır."Bugünkü hayat yenilik istiyor" diyerek Osmanlı toplumuna bir inkılap gerektiğini vurgulayan dergi için kadın inkılabının amacı kadın erkek eşitliğinin sağlandığı yeni bir dünya kurmaktır.
Nasıl bir dünya olacaktır bu:"Haksızlığı, biçareliği, müsavatsızlığı [eşitsizliği] kaldırarak, ahlakın, vicdanın muhakemesiyle vücuda getirilecek yeni ve insani bir teşkilat". Derginin yazarlarından Mükerrem Belkıs kadınların ancak hemcinsleriyle dayanışma içinde, ortak bir mücadeleye girişmeleriyle kadının ezilmişliği sorununun aşılacağını ileri sürmüştür. Dergi bu amaçla 55. sayıda programını yayımladığı, Osmanlı kadınlarının hak mücadelesini yürüten Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti’ni kurmuştur. Hem derginin sahibi hem cemiyetin kurucusu olan Ulviye Mevlan, temel sorunu kadının üretici olmamasında görmüş, kadınlığı bilinçlendirerek üretken kılmayı hedeflemiştir. Dünya kadın hareketinden destek alan, yabancı basının da ilgi gösterdiği Kadınlar Dünyası yerli basından kimi yazarlar dışında- pek destek görmemiştir. Radikal söylemi zaman zaman tepki de çeken dergi, eleştirilere karşı sert tartışmalara girmekten çekinmezken, kendi kavramlarını da (feminizm anlamında kullandığı kadınlık ya da nisaiyyun gibi, hukuk-ı nisvan [kadın hukuku] gibi) oluşturmaya/açıklamaya, bu kavramlarla ilgili çarpık, taraflı yorumların yanlışlığını ortaya koymaya çalışmıştır. Yayın ilkesini kadının erkekle eşit olmasına çalışmak olarak belirleyen Kadınlar Dünyası, Osmanlı döneminde ilerici kadın hareketinin en gür ve kararlı sesi olmuştur.
----------------------------------------------------------------------------------------------
Peki sadece bu kadar mıdır kadınların kadın hakları ile ilgi çabaları? Ya da şöyle sorayım soruyu: Kadınlara 5 Aralık 1935de seçme ve seçilme hakkı verilinceye kadar siyasi anlamda herhangi bir şey yapmadılar mı?
Osmanlı döneminde İttihat ve Terakki başta olmak üzere bazı siyasi partiler içinde kadınların da rol aldıklarını, kadın kolları oluşturduklarını görüyoruz ama asıl hareket tabii ki Cumhuriyet döneminde…
Cumhuriyet döneminde karşımıza öncü kadınlardan biri çıkıyor ( Gerçi oldukça fazladırlar ama bu örnek en barizidir.)
Bu kadının adı Nezihe Muhiddindir.
Cumhuriyet öncesinde kadın hareketlerinin en önemli öncülerinden biri olduğu gibi cumhuriyet döneminde de öncülerdendir.
15 Haziran 1923 tarihinde ilk kez bir kadın partisi kurdu. Partinin adı: Kadınlar Halk Fırkası idi. 27 maddelik parti nizamnamesi ve programında özetle. KHF’nin amacının, kadınların siyasi ve sosyal haklarını kazanmak, Meclis’te bu hakları savunmak ve kadınlığın statüsünü yükseltmek olduğu belirtildi. Hatta Dâhiliye Vekâleti’nin( İçişleri bakanlığı ) partinin açılışı ile ilgili iznini beklerken birçok faaliyette bulundu (Maarif Kongresi, Beynelmilel Kadın İttihadı’na temsilci gönderme, Hukuk-i Aile Kararnamesi üzerine bir kadın konferansı düzenlemek ve Medeni Kanun için etkin bir kamuoyu oluşturmak gibi). Partinin resmen açılmasıyla ilgili olarak sekiz ay sonra cevap geldi: ‘’ "Kadınların hayır işleriyle uğraşmaları daha iyi olur. Parti yerine dernek kurun’’
HF nın ( Halk Fırkası- İleriki yıllarda Cumhuriyet Halk Partisi ) kuruluş aşamasında böyle bir partiye izin verilemezdi. Verilmedi de. Hatta bölücülükle suçlandı Nezihe Muhiddin.
Yılmadı…Türk Kadınlar Birliği adını verdiği bir dernek kurarak kadınların siyasi hakları için mücadeleye başladı.1926 da CHF ( Cumhuriyet Halk Fırkası/ Partisi ) Milletvekili adayı olmak istedi ama olamadı.1927 de Halide Edip Adıvarla birlikte bir kez daha denedi yine olmadı.( Her ikisi de tabii ki) Sebep iki taneydi 1- Kadınların hayır işleriyle uğraşması daha iyidir 2- Kadınlara henüz seçme ve seçilme hakkı verilmemiş olması.
Onların yerine aday olmak isteyen Mevlanzade Rıfat’a da CHP içinde yer verilmedi.
Bu girişimlerinden sonra 1927 de Nezihe Muhiddin Hem usulsüz bir kongre yapmak, hem de Türk Kadınlar Birliği Cemiyeti adına toplanan paraları zimmetine geçirdiği gerekçesiyle mahkemelere gel git yapmaya başladı. Tabii ki bu süreçte dernekten uzaklaştırıldı.Davalardan ise 1929 da çıkarılan af kanunuyla ceza almadan kurtuldu.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilince(5 Aralık 1934) bağımsız aday oldu ama seçilemedi.
Onun kurduğu Türkiye Kadınlar Birliği ise tam bir hayır kurumuna dönüştü.Cemiyetin başına “Biz hiçbir şekilde kadın haklarını savunmayacağız. Biz Atatürkümüzü destekliyoruz, o bize ne uygun görürse onu yapacağız.”Sözleri basına yansıyan Latife Bekir ( Çeyrekbaşı) Getirildi (Ki daha sonra senelerce İzmir Milletvekilliği yapmıştır bu bayan ) Kadınlarla ilgili tek icraatı Uluslararası Feminist Kongre’ye ev sahipliği yapmak olan bu cemiyet kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildikten sonra 1935de artık kadın hakları meselesi kalmadığını açıklayarak kendi kendini feshetti.Evet…Kadınlara seçme ve seçilme hakkı da verilmişti artık Allahlarından belalarını mı arıyorlardı? O halde Kadınlar Birliği denilen bir cemiyete de gerek yoktu.
Nezihe Muhiddin bir taraftan kurucusu olduğu cemiyeti dolandırma suçlaması, bir taraftan çok çalışmasına rağmen millet vekili olamama ve nihayet kendi kurduğu cemiyetin kadınlarla ilgili tüm haklar sanki elde edilmiş gibi kendi kendini fesh etmesi sebebiyle suskunluğa büründü. 1958de İstanbul’da akıl hastanesinde hayata gözlerini yumdu. Cenazesine ise TKB de omuz omuza mücadele verdiği hiç kimse katılmadı.
Peki Nazım Hikmet’in ‘’Bir kere eğemedim bu kadının başını’’ dediği kadın bu Nezihe Muhiddin miydi?
Hayır o değildi. Onun baş eğdiremediği kadın Fosforlu Cevriye idi.
Yarın İnşallah….
-------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu yazının hazırlanılmasında büyük ölçüde Doç Dr. Serpil Çakır’ın’’Osmanlı Kadın Hareketi’’ adlı eserinden faydalanılmıştır.
Resimler.
1- Kadın Dünyası Dergisi
2-Demet Dergisi
3-Hanımlara Mahsus Gazete
4-Kadınlar Birliğinin düzenlediği bir yürüyüş
5-Nezihe Muhiddin