Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
sami biberoğulları
sami biberoğulları

LOZAN'DAN BU YANA İLK KEZ SAVAŞMADAN KAYBETTİĞİMİZ TOPRAK MESELESİ.

Yorum

LOZAN'DAN BU YANA İLK KEZ SAVAŞMADAN KAYBETTİĞİMİZ TOPRAK MESELESİ.

24

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

2468

Okunma

Okuduğunuz yazı 24.2.2015 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
LOZAN'DAN BU  YANA  İLK  KEZ  SAVAŞMADAN  KAYBETTİĞİMİZ  TOPRAK  MESELESİ.

LOZAN'DAN BU YANA İLK KEZ SAVAŞMADAN KAYBETTİĞİMİZ TOPRAK MESELESİ.

Lozan Antlaşması hükümlerine göre bir Türk toprağı olan Suriye’deki Caber Kalesini 22 Şubat 2015 de bizzat kendi ellerimizle yıktık, orada mefdun bulunan( Defnedilmiş olan ) atamız, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah’ın naaşını, o türbede bulunan bir takım kutsal emanetleri, türbenin bulunduğu alana diktiğimiz bayrağımızı ve türbeyi bekleyen askerlerimizi alıp Türkiye’ye getirerek Cumhuriyet tarihimizde ilk kez bir vatan toprağını terk ettik.

Öyle mi gerçekten de? Biz bir vatan toprağını mı kaybettik ? Üzerinde bir ot bile bitmeyen bir karış bataklık için koskoca Çin’le savaşan Oğuz Kağan’ın torunları böyle bir zillete mi boyun eğdiler?

Bu soruya cevap vermeden önce cevaplanması gereken sorular var aslında.

1-Caber kalesinde defnedilmiş olan şahıs kimdir?

E dedik ya…Süleyman Şah. Ertuğrul Gazi’nin babası, Osman Gazi’nin de dedesi…

İşin doğrusu bu kesin değildir. Bu konuda iki rivayet vardır 1- Moğol baskılarıyla batıya doğru göç eden Horasan erenleri bu göç esnasında Suriye topraklarına gelmişler, bunlardan bir bölümünün başında olan Süleyman Bey Caber Kalesinin olduğu yerde vefat etmiş ve oraya gömülmüş. 2- Anadolu Selçuklu Devletinin Kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah , Suriye Selçuklu Sultanı Tutuş ve komutanı Artuk ile tam burada bir savaş yapmış ancak savaşta yenilmiş ve geri çekilirken atıyla birlikte girdiği Fırat nehrinde boğulmuş,( Bazı tarihçilere göre ise intihar etmiştir) daha sonra Tutuş bu kahraman düşmanının cesedini sudan çıkarmış, cenaze namazını kıldırmış ve oraya gömmüştür. ( Bu da sakat bir iddiadır çünkü Caber kalesi olarak bildiğimiz ve güya Süleyman Şah’ın gömülü olduğu bu toprak o yıllarda Suriye Selçuklu Devleti toprağı değildir. Aslında bu savaş orada da olmamıştır. Kendi topraklarından 110 Km uzakta bir yere üstelik de düşmanının cesedini niçin nakletsin ki emir Tutuş?)

Tarihçilerin üzerinde ittifak ettikleri konu 2. İddiadır genel olarak: Anadolu Selçuklu Devletinin kurucusu Süleyman Şah, Suriye Selçuklu Sultanı Tutuşla savaştı, ona yenildi, Fıratı geçerken boğuldu, Tutuş da onu Caber Kalesine gömdürdü iki diğer askeriyle birlikte…

Peki Kutalmışoğlu Süleyman Şah Ertuğrul Gazi’nin Babası mıdır?

Hayır elbette ki. Süleyman Şah’ın evlatları vardır ama içlerinde Ertuğrul diye bir evladı yoktur. Eğer olsaydı en azından Ertuğrul ile diğer oğlu Kılıçarslan arasında bir saltanat mücadelesi olurdu. Oysa Kılıçarslan babasının yerine Anadolu Selçuklu Devletinin başına geçmek için kardeşleriyle mücadele etmiştir ama bu kardeşler içinde Ertuğrul diye biri de yoktur. Ve işin ilginci Emir Çavlı ile yaptığı bir savaşta başlarda ona karşı üstün iken daha sonra üstünlüğünü kaybeden bu yüzden de geri çekilirken Habur Nehrine giren ancak üzerindeki ağır zırh nedeniyle boğulan I. Kılıçarslandır. Yani baba Süleyman Şah değil, oğlu I. Kılıçarslan… Fırat değil, Habur Nehrinde… ( İlginçtir ki II. Kılıçarslan ile savaşan ve ordusunun büyük bir kısmını kaybeden III. Haçlı seferinin Krallarından Alman Frederik Barbaros da Habur nehrinde boğulmuştur. )

Yani…Caber kalesinde mefdun olan zât Kutalmışoğlu Süleyman Şah bile olsa onun Osmanlı Devletinin atası olma imkan ve ihtimali yoktur. Yoktur Çünkü Süleyman Şah’ın Tutuş ve Artuk Beylerle yaptığı savaş 5 Haziran 1086 da olmuş, buna mukabil Ertuğrul Gazi 1280 yılında doksan yaşındayken vefat etmiştir. Yani Ertuğrul Gazi tahmini olarak 1190 doğumludur. 1086 yılında yapılan bir savaşta ölen insanın 1190 yılında bir evlat sahibi olabilmesi mümkün değildir.

Peki nereden çıkmış bu ‘’Osmanlı’nın Atası Süleyman Şah’’ hikayesi?

Bu iddiayı ortaya atanlar zannedildiği gibi yakın zamanlarda Osmanlıyı yüceltmeye çalışan tarihçiler değildir. Tam tersine Osmanlı devletinin ilk dönem tarihçileri olan Âşıkpaşazâde(1400-1484), Neşrî( Ölümü 1520) ve Oruç Bey gibi( 16. Yüzyılın yani 1500 lü yılların başlarında yaşamıştır) isimlerdir. Yani Yaklaşık olarak Yıldırım Bayezıd döneminden itibaren Caber kalesinde mefdun olan zât -hiç alakası olmadığı halde- Osmanlının atası olarak kabul edilmiştir.Fakat işin aslı bu zât Caber kalesine de defnedilmemiştir. Kalenin eteklerinde bir yere defnedilmiştir.

Orada yatan zâtın Ertuğrul Gazi’in babası ve Osmanlıların atası olmasının çok fazla bir önemi var mıdır peki? Yoktur ve olmamalıdır da Kutalmışoğlu Süleyman Şah da olsa o türbedeki bizim için önemlidir çünkü Osmanlı ne kadar atamız ise Selçuklu da o kadar atamızdır.

2- Süleyman Şahın bu günkü türbesi Lozan Antlaşmasıyla belirlenmiş olan Caber kalesinde miydi?

Kesinlikle hayır. Demin de belirttiğim gibi kalenin içinde değildi her şeyden önce.

Süleyman Şah’ın Türbesinin bulunduğu yer Suriye tarafından yapılacak bir baraj sebebiyle sular altında kalacak olduğundan Süleyman Şah’ın Türbesi oradan kaldırılarak baraj sularının etkilemeyeceği bir başka yere( Halep’in Karakozak Köyüne ) nakledildi 1973 senesinde.

Yani şimdiki türbe nakli o türbenin başına gelen ilk nakil olayı değildi. O zaman da ‘’ Burası bizim vatanımızın toprağıdır. Siz burada baraj maraj yapamazsınız’’ diyemedik Suriye hükümetine. Bir vatan toprağını terk etmek zorunda kaldık. Ama yine de sınırlarımızın dışında bayrağımız dalgalanıyordu. Caber Kalesi olmasa bile Caber kalesi olarak kabul ettiğimiz ve kutsal meftamızı defnedip başına askerimizi diktiğimiz bir vatan toprağımız vardı kendi sınırlarımız dışında…

Azerbaycan’daki Karabağ’a bir türlü dikemediğimiz Türk Bayrağını 8.797 metre karelik bir Suriye toprağında dalgalandırıyorduk ya ne mutluydu bize, Ne mutluydu Türk’üm diyene.

Türk topraklarının tam ortasında dalgalanan Ermeni bayrağının verdiği rahatsızlığı Arap topraklarının içinde dalgalanan Türk bayrağı ile teskin ediyorduk hiç olmazsa. Aslında bazı vatandaşlarımız için Karabağ’da Ermeni bayrağının dalgalanıyor olması hiç de sıkıntı vermiyordu. Malum onlar esen rüzgara göre bazen ‘’ Hepimiz Ermeniyiz’’ oluyorlar, bazen ‘’ Ne Mutlu Türk’üm ‘’ olabiliyorlardı.

3-Zurnanın zortladığı yere gelelim. [ O zurnanın çatır çatır çatladığı yere de geleceğiz az sonra ama şimdi öncelikle bir zortlatalım zurnayı] Bu olaydan kim rahatsız oldu ya da olmadı?

22 Şubat 2015 Tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hükümeti ve genel kurmayı - kendilerine göre çok başarılı, hatta kahramanlık olan bir operasyonla o türbedeki naaşları, orada bulunan kutsal emanetleri ( Artık her ne iseler ) oraya diktiğimiz bayrağı ve orada nöbet tutan askerimizi alarak ve de ileride bu türbenin yine Suriye sınırlarında bir başka yere nakledileceğini söyleyerek o türbeyi havaya uçurdu. Yani bayrağımızın dalgalandığı bir vatan toprağını terk ettik. Hem de bunu yaparken pkk terör örgütünün Suriye’deki kolu olan YPG, PYD ile işbirliği yaptık. Neden? İki rivayet var A) Türkiye’nin elinde bulunan İşid militanları serbest bırakılmazsa o türbenin uçurulacağı ve orada nöbet tutan askerlerin öldürüleceği tehdidinden korktuk.( Her ne kadar İşid’e hep destek veren(?) bir hükümetin elinde –esir- İşid militanı olmasının mantığını anlayamasak da… ) B) Hükümet PYD ile İşid arasındaki çatışmalarda sık sık havan roketlerinin, kurşunların hedefi olan bu mahaldeki askerlerden bir tekinin ölmesi halinde ‘’ Askerini koruyamayan hükümet’’ olarak damgalanacaktı, yaklaşan seçimler öncesinde böyle bir riski göze alamazdı. İki ucu moklu bir değneğin ‘’ Orayı terk et ‘’ucundan tuttu.
Peki bu durumdan kim rahatsız oldu?

İşin doğrusu olayı siyasi malzeme olarak kullanmayan olayı sadece bir vatan toprağının kaybedilmesi olarak gören bir avuç Ükücü dışında gerçek manada rahatsızlık duyan olmadı.

Burada bir avuç Ülkücü ifadesini kasten kullandım. Çünkü Ülkücü camia içinde de Osmanlı’nın atasıymış, atamızın aziz hatırasına bile sahip çıkamıyormuşuz gibi bir endişesi olmayan, bu durumu zerre kadar sallamayan bir sürü insanın var olduğunu çok iyi biliyorum.

Osmanlı Padişahlarının annelerinin milliyet listelerini çıkarıp ‘’ Osmanlı padişahları aslında Türk değildi’’ diyen bir Ülkücünün daha sonra ‘’Atamız Osmanlı’nın atası Süleyman Şahın türbesini nasıl havaya uçurursunuz ulan ‘’ diye uluması bana hiç bir zaman ciddi ve samimi gelmez. Osmanlı Padişahlarının annelerine fahişe de sonra da ‘’ Atamızın türbesine bile sahip çıkamadı bunlar ‘’ diye timsah gözyaşları dök…Bunu bizim gibi yaşlı kurtlar yemiyor ama maalesef yiyen o kadar çok ki.

Başka rahatsız olan var mı? Saydığım o bir avuç Ülkücü dışında yok. Hiç birisinin bu konuda kalem oynattığını görmüyoruz. Yok yok yanlış anlaşılmasın kalem oynatmasına oynatıyorlar ama bir vatan toprağının kaybedilmesinden duyulan üzüntü sebebiyle değil. Mevcut hükümete bir gol daha çakabilir miyim endişesiyle. Yoksa Kars Kalesine Moskof Bayrağı dikenlerin bizatihi kendileri ya da evlatları veya torunlarından böyle bir vatan duyarlılığı beklemek, bunu iddia etmek Hitler’in en büyük Yahudi dostu olduğunu iddia etmek kadar saçma olur ki zaten onların nazarında da Osmanlı Padişahlarının anaları fahişedir, kendileri de kanı bozuk orospu çocuğu…Dolayısıyla da türbesiymiş, nakliymiş hiç de umurlarında değildir.

Peki bayrağımız? Orada her şeye rağmen bayrağımız dalgalanıyordu. Onun için olamaz mı tepkileri? Bir kısmı için evet…Osmanlının atası meselesini sallamasalar da orada dalgalanan bir bayrak vardı, şimdi yok. O sebepledir tepkileri. Ama önemli bir bölümünün bayrak da umurlarında değildir.

Peki hükümet yanlılarına ne demeli: Bunca Osmanlıcılığa, Ak Sarayda ‘’Diriliş-Ertuğrul’’ Dizisinin müziğini çaldırmalarına rağmen daha sonra Osmanlı’nın atasına yapılan bu saygısızlığa hükümet yanlılarının tepkisi olmadı mı? Ya da olmayacak mı?

Kısaca onu da izah edeyim:

Dün bir video seyrettim. Videoda bir spiker elindeki mikrofonu ben yaşlarda sakallı birine uzatıyor ve aralarında şöyle bir muhabbet oluyor:

SPİKER-Amca hükümet bazı ilaçları SSK kapsamından çıkarmış. Bu konuda ne diyeceksiniz?
AMCA-Hayır hepsini de ödüyor.
SPİKER-Bundan sonra bazılarını ödemeyecekmiş
AMCA-Yalandır. Hükümetimiz çok güzel idare ediyor devleti
SPİKER-Amca resmi gazetede yayınlandı.
AMCA-Sen gazetelere inanma.
SPİKER- Ama amca resmi gazete devletin resmi yayın organıdır.
AMCA- Öyle de olsa sen yine de gazetelere inanma.

Evet...Hükümet yanlıları için Süleyman Şah Türbesinin yıkılması ve diğer hususlar hükümetin dediği gibidir:Yani hükümet oradaki Mehmetçiğin canını her şeyden daha kutsal saymıştır. Terör örgütüyle bir işbirliği yoktur. Süleyman Şah Türbesi daha sonra yine Suriye toprakları içinde bir yere nakledilecek ve o türbede yine Türk bayrağı dalgalanacaktır. Bu operasyon çok başarılıdır ve hatta kahramanlıktır. Bunun dışında her kim ne derse tamamen iftira ve yalandır. Allah devletimize, milletimize ve başımızdakilere zeval vermesindir. ( Yukarıdaki örneği de hesaba katarsak tam bir ‘’Güler misin, ağlar mısın durumu )

4- Zurnayı çatlatalım artık.

Bayrağımızın dalgalandığı topraklardan çekilmek her zaman bir şerefsizlik midir?

Bu sorunun cevabını bize doğrudan doğruya Mustafa Kemal Atatürk versin mi? Ne dersiniz?

Buyurun o zaman

Ali Fuat Cebesoy’un ‘’Sınıf Arkadaşım Atatürk’’ başlıklı anı inceleme niteliğindeki eserinde konu şu cümlelerle yansıtılır:

‘’Mustafa Kemal Üçüncü Ordu karargâhında vazifeli idi, ben de hudutta Karaferye’de mıntıka kumandanı idim. Her hafta sonu Selanik’e gelirdim. O da zaman zaman bana gelirdi. Böyle bir akşamdı. Önceden hazırladığını dinlediğim haritayı beraberinde getirmişti: Bu, Hasta Adam Osmanlı’nın taksimini beklemeden, bizim, kan dökülmesine ve mukadder mağlubiyetleri beklemeden, şeklen sınırlarımız içinde olmasına rağmen asla ve hiçbir zaman bizim olmamış toprakları terk etmeden sonra temeli Türk olan bir devletin hudutlarını gösteriyordu. Yemen’i, Hicaz’ı, Filistin’i daha sonra 1911’de beraberce giderek müdafaa ettiğimiz Trablusgarp’ı asıl halkına bırakıyorduk. Bugünkü Suriye’de olan Halep, Irak’ta olan Musul bizimdi. Makedonya, On iki Ada, zaten o günlerde elimizde idi. Mısır gibi, hakimiyeti nazarileşmiş yerleri halkına bırakıyor, ama 1878’de İngilizlere emanet ettiğimiz Kıbrıs’ı alıyorduk.’’ ( Mutafa Kemal’in ideallerindeki Misak-ı Milli buydu.)

Görüldüğü gibi Mustafa Kemal bile ‘’Şeklen sınırlarımız içinde olmasına rağmen asla ve hiç bir zaman bizim olmamış toprakların’’ terk edilmesinden bahsederken; sınırlarımız içinde olmayan ve asla aslen bizim olmamış, sadece şeklen bize ait olan topraklarda ille de ‘’Türk bayrağı dalgalandıracağız, gerekirse o sekiz bin yedi yüz küsur metre kare toprak için kan dökeceğiz, can alıp can vereceğiz’’ demenin mantığını değerli okuyuculara bırakıyorum.( Musul, Makedonya, On iki ada, Halep ve Kıbrıs konularına hiç girmeden )

Şanlı bayrağımızın dalgalandığı ve asırlardır kendi vatanımız olarak bildiğimiz bir topraktan bu şekilde çekilmek elbette hüzün vericidir ama bana kalırsa vatan topraklarımız yani doğrudan doğruya aslen de şeklen de bize ait olan topraklarda bayrağımızın gönderden indirilmesi, bizim olan topraklarda bir terör örgütünün bayraklarının dalgalanması daha üzüntü vericidir. Odaklanılması gereken de bu olmalıdır benim kanaatime göre.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Resimler:

1- 1973 yılına kadarki Süleyman Şah Türbesi….Arkada Caber kalesi görünmektedir ve resimden de anlaşılacağı üzere Süleyman Şah Türbesi Caber Kalesinin içinde değil, eteklerindedir.
2- 1973 den sonraki Süleyman Şah Türbesi…Dikkat edilecek olursa Caber Kalesi diye bir şey yok görüntüde.
3- 1973 den sonraki Süleyman Şah Türbesinde nöbet tutan Mehmetçik.
4- 22 Ocak 2015 te Süleyman Şah Türbesindeki Türk Bayrağının gönderini söken Mehmetçik.

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Lozan'dan bu yana ilk kez savaşmadan kaybettiğimiz toprak meselesi. Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Lozan'dan bu yana ilk kez savaşmadan kaybettiğimiz toprak meselesi. yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
LOZAN'DAN BU YANA İLK KEZ SAVAŞMADAN KAYBETTİĞİMİZ TOPRAK MESELESİ. yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
(Mustafa Çetiner)
(Mustafa Çetiner), @mustafa-cetiner
25.2.2015 23:15:48
Öncelikle güne gelen yazınızı kutlarım Sami hocam.
Arada bir uluyan bir ülkücü olarak ben de bir kaç kelam etmek isterim:))

Hocam siz tarihçisiniz bu sebeple olayın tarihî yönünü size bırakıyorum, elbet siz daha iyi biliyorsunuz.

Ben biraz yakın tarihe dokunacağım.
Sami hocam bu iktidar değil mi şu an paralel diye işlediği ve yakalandığı tüm suçları üzerine yıkıp sıyrılıverdiği yapıyı ordunun yargının ve devletin önemli kademelerinin içine eliyle yerleştiren.
Yine bu iktidar değil mi millí güvenlik kurulu toplantısında "Suriyeye vurmak için gerekirse dört adam gönderir Süleyman şah türbesine iki roket attırır Suriye yaptı derim bi manga askerden ne olacak" diye planlar yapıp bu tapeler yayınlanmaya başlayınca twitter ve youtube u apar topar kapattıran.
Ve yine bu iktidar değil mi işıda 49 elçilik görevlimizi teslim edip sonra geri alıp seçim malzemesi yapmaya çalışan ama muhalif kalemlerin bunun bir seçim yatırımı olduğunu bangır bangır bağırınca mecburen böyle olmadığı izlenimi yaratmak için teslim alma işini seçim sonrasına bırakıp bunu da aylarca takip ettik süper bir operadyonla esirlerimizi kurtardık masalıyla seçmenlerini uyutan, hadi o insanî yardım tırlarına hiç girmeyeyim.
E şimdi de bir toprak terkediyorlar ama yandaş basın öyle bir lanse ediyor, iktidar mensupları ve yandaşları öyle bir anlatıyor ki sanki yüz kişiyle bin kişinin içine dalmış vuruşa vuruşa türbemizi alıp gelmişiz ve dünya karşımızda titremiş:))))


Yahu yapmayın arkadaşlar kimseye görünmeden türbemizi alıp kaçtık hiç çatışmadan bir de şehit verdik olay bu.
Selamlar saygılar Sami hocam.


cetiner07 tarafından 2/25/2015 11:24:44 PM zamanında düzenlenmiştir.

cetiner07 tarafından 2/25/2015 11:32:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
TunçAY
TunçAY, @tuncay
25.2.2015 22:43:19
Edebiyata geldik, siyasete çattık. Siyasi, tarihsel vs. yazı yazılmasına sözüm yok. Seçki olması rahatsız ediyor. Çünkü kardeşim istediğimiz kadar uğraşalım, siyasi ve tarihsel olayların aslını sebep ve sonuç denklemlerini tam olarak an-la-ya-ma-yız, bilemeyiz.
Suat Zobu
Suat Zobu, @suat-zobu
25.2.2015 20:11:49
Yazınızı başından sonuna okudum. İstediğiniz konuda istediğiniz şekilde yazı yazabilirsiniz. Bir konu benim hoşuma gider, sizin hoşunuza gitmeyebilir; o konuyla ilgili ben başka yazarım, siz başka yazabilirsiniz, amenna. Ama bir camiayı rencide edecek şekilde yazı yazmanız doğru olmaz, tıpkı burada ülkücü camiayı üzecek şekilde olduğu gibi. Aynı sitemim burada bir camianın rencide edilmesine göz yumup bu yazıyı güne getiren seçki kuruluna da.
Siz bu yazıda kaç defa tekrarlamışsınız “Ülkücü Camia” diye hem de. Ulumak falan hiç olmadı hoca. Umarım ülkücü camia kısımlarını bu yazıdan çıkarırsınız. Bir kişiyle sürtüşmeniz varsa bunu bir camiaya maletmeyin lütfen.
Sizi bilmem ama bazılarının dediği eski ülkücü tabirine de hiç katılmıyorum. Ülkücü bir bez parçası değildir ki eskisi olsun. Duyarlı davranacağınızı ümit ediyorum.
SILA
SILA, @yekpare
25.2.2015 15:01:44
Hocam sizden önce bu yazıyı güne getirenleri kutluyorum. Yerine gerçekten yakışmış.
Ben basit bir şey soracağım. Aynı güzel yazıyı hükümet Suriye’ye savaş için heveslendiğinde yazdınız mı
?
Suriye’ye karşı açılacak muhtemel bir savaştan söz edilmiyor. Mavi Marmara Gemisi İsrail’in gelirseniz vururuz tehdidine rağmen göz göre göre gönderilirken önemsiz olan insan hayatı bu arkaya bakmadan kaçışta neden bu kadar önem kazandı. Kaldı ki söz konusu bir vatan toprağı. Ayrıca diyelim ki siz haklısınız. Muhtemel bir çatışma muhtemel ölümleri de beraberinde getirecekti. Buraya kadar tamam. Peki bu bir başarı mıdır ? Zafer kazanılmış gibi bayrak dikilirken çekilen resimler. Savaş kazanmış komutan edaları sizce doğru mu ?
SELDA TURAN
SELDA TURAN, @seldaturan
25.2.2015 12:40:04
Sevgili hocam size ne söyleyebilirim bilmiyorum helal olsun ellerinizden öpüyorum :*
HüseyinGazi
HüseyinGazi, @huseyingazi
25.2.2015 12:28:28
Eğer o Türbe ve tarihi emanetler Suriye'den tamamen çekilip ve oradaki tüm haklardan vazgeçilip Türkiye'de kalıcı olarak bir yere nakledilseydi bazı eleştirilere katılabilirdik. Yeni türbe inşaatı yine Suriye topraklarında yapılıyor, hem şimdiki yeriyle beraber önceki yerindeki haklarımızdan da vazgeçmiş değiliz.

Şimdi, gerekli olan ve başarılı bir şekilde tamamlanan bir operasyonun ardından Türk Silahlı Kuvvetlerinin vatan anlayışını yerin dibine sokmak “milli stratejik varlığa” saldırı anlamına gelir.

Böyle bir hadise dünyanın başka bir ülkesinde yaşanmış olsaydı, o ülkenin tüm vatandaşları konuya akl-ı selimle sahip çıkar, milli menfaaleri istikametinde tavır alırdı. Ama bizde operasyonla ilgili CIA, MOSSAD, Esed vs yerlere istihbarat ulaştıranlar mı dersiniz, Türkiye'yi şikayet edenler mi dersiniz, Beşşar'ın ağzıyla demeç verenler mi dersiniz....

İnsanda biraz milli hassasiyet biraz irfan ve izan olur.
VAKARLI
VAKARLI, @vakarli
25.2.2015 11:49:35
Aslen mi, şeklen mi toprağımızdı bilemem. Kayıp mı ettik , yeni toprak mı kazandık onu da bilemem. Bildiğim tek şey bu konuya ne ideolojik ne de hissi bakmamak gerek . Ya nasıl bakmalı?
İnsanca, bir baba, bir anne gibi bakmalı
oradaki askerlerin her birinin anne-babası , eşi-çocukları vardı ve burunları kanamadan getirildiler ya, bu yeterli.

saygılar üstadım...
TEBRİK EDİYORUM.
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
25.2.2015 11:42:33
"LOZAN’DAN BU YANA İLK KEZ SAVAŞMADAN KAYBETTİĞİMİZ TOPRAK MESELESİ." Başlıklı yazımı günün yazısı olarak seçen sitemizin seçki kuruluna, değerli yorumlarıyla yoluma ışık olan değerli dostlara ve yorum yazmasa da okuyan tüm sitemiz sakini arkadaşlarıma çok çok teşekkür ediyorum.
HüseyinGazi
HüseyinGazi, @huseyingazi
25.2.2015 10:42:47

"Tarih kitaplarımız, haçlıların en büyük zaferidir." Cemil Meriç

Haçlılar cephede kılıçla yapamadıklarını, sonraki yıllarda sinsice yaptılar, tahrif edilmiş hakikatleri, gerçekmiş gibi kitaplara yerleştirdiler ve neticede bu günkü tarihsizlik ve talihsizlik çıktı ortaya.

"Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor." 2. Abdülhamid

Musul Konsolosluk personeli hadisesinde bazılarının takındığı tavırla, aynı adamların ŞahFırat operasyonundaki tavırları dikkatle takip edilmeli. Kimin değirmenine su taşıdıklarını herkes anlamalı.

Türkiye şu anda kriz yönetimi değil risk yönetimi uyguluyor ve şer güçlerin elinde koz olarak bize karşı kullanabilecekleri muhtemel malzemeler yok edildi. Süleyman Şah Türbesi de tarihi emanetleriyle beraber emin ellerde, yeni türbe inşaaatı başladı ve bayrağımız gönderde.

Netice: Üzerinde operasyonlar yapılan ve oyunlar oynanan ülke gitti, dışarıda operasyon yapan ve oyunları bozan ülke geldi. ŞAHFIRAT'ın anlamı budur.

Ülkemiz özellikle son 100 senedir küresel bir savaşın içerisindedir. Birileri ülkemizde iç savaş çıkarmaya çalışıyorlar. Bizler metanetli olmalı ve süreci iyi okumalıyız.

Hürmetlerimle Muhterem Sami Hocam.
Ömrünüze bereket.



HüseyinGazi tarafından 2/25/2015 10:49:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
yok,sul
yok,sul, @yok-sul
25.2.2015 10:11:45
hocam yav siz hep böyle seçilmek zorundamısınız

hadi gine iyisin iyisin :)))


her halükarda kutluyorum hocam siz yazın biz sizi gönlümüzde zaaten seçtik

hoşcakalınız
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL, @fikret-tezel
25.2.2015 10:04:05
Sami hocam : Yine çok etkili bir Tarih dersini, zamanlaması harika olduğu şekilde, çok güzel vermişsin. Hak ettiği şekilde de değerlendirilmiş.

Son paragrafa dikkat ettim de ; buradan, hiç bir zaman bizim olmayan Güneydoğu'yu da Kürtlere teslim edebiliriz gibi bir anlam çıkıyor galiba. Acı ama gerçek !
Şükran AY
Şükran AY, @sukranay
25.2.2015 06:35:56

"Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti; hissi, fikri, ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır. Milli mücadeleyi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir; milletin evlatlarıdır. Milli mücadelede şahsi hırs değil, milli izzeti nefs, gerçek saik olmuştur."


Yüce Atamızın bir sözüyle bu güzel ve anlamlı yazıya yorum yapmak istedim.


İstenildiği an, saatler geri alınabilir, aylar geriye, yıllar geriye, asırlar bile geriye alınabilir ...derim...


Mevlam neylerse güzel eyler...

Kutlarım değerli yazınızı saygıdeğer hocam.

Teşekkürler paylaşım için.Selam ve saygılarımla.



yavuzceyhan
yavuzceyhan, @yavuzceyhan
25.2.2015 01:56:44
bilgilendirici ve düşündürücü çalışmanızı kutlarım .
bizlere emanet edilen devlet , iflas eşiğinde ticarethane olunca ,
devlet adamı olarak kendimize tüccar reva gördüysek de ceremesini çekmeliyiz demek kalıyor geriye.
saygı,selamlarımla....
İSMAİL SÜKLÜM
İSMAİL SÜKLÜM, @ismailsuklum
25.2.2015 00:12:24
Günün yazarını ve yazısını tebrik ederim.
bekir odaci
bekir odaci, @bekirodaci
24.2.2015 22:13:58
Hocam her ne olursa olsun üzüntü verici bu gün göklere çıkarılan hükümetin başarısızlıklarını olağanüstü başarılıkmış gibi gösterilmesi dahada gülünç bir durum zalım esed şöyle eset böyle diktatör eset diye diye hemen yanı başımızda iki ayarı gurup oluşturduk biri ışid oldu öbürü pyd kobani düştü düşecek dedi tam tersi oldu bundan birkaç ay önce türbeye bir saldırı olursa işte bilmem ne kadar zamanda orayı şöyle şöyle savunacağızın planları yapılmıştı yani kısacası her yerde ne söylemişlerse tam tersi olmuş durum ortada bundan böyle onların ALLAH bir dediğine inanırım ancak saygılarımla
Yekta Attila
Yekta Attila, @yekta-attila
24.2.2015 19:03:33
Uygun düşer mi, düşmez mi, bilmiyorum, ama hocam, durumun nasıl tevil edileceğini düşünürken bunu hatırladım.

"Bak oğul,

Deh deyince gidiyorsa at,
Bir bardak su veriyorsa avrat,
Bir de hayırlı çıkmışsa evlat,
Düğüne gitmeye ne gerek var,
Düğün senin evinde,
Gir oyna, çık oyna…

Ancak!...

Deh deyince gitmiyorsa at,
Bir bardak su vermiyorsa avrat,
Bir de hayırsız çıkmışsa evlat,
Cenazeye gitmeye ne gerek var,
Cenaze senin evinde,
Gir ağla, çık ağlaa…

Hz. MEVLANA"

Selam ve saygılarımla.
Turgut Öztürk
Turgut Öztürk, @turgutozturk
24.2.2015 13:44:46
tebrik ederim.
HÜSNÜ ÖNDER
HÜSNÜ ÖNDER, @husnuonder
24.2.2015 12:52:48
Türbe daha korunaklı bir yere taşınabilir mi? Bence taşınabilir. Buna diyecek bir şey yok. Lakin, sanki bir savaştan galip çıkmışcasına meselenin bir kahramanlık destanı gibi sunulması saçma ki ne saçma. Meseleyi dış işleri bakanının kamuoyuna mütevazi bir şekilde anlatması gerekirken büyütüldü de büyütüldü. Yahu birilerinin elinden ne esir kurtarıyoruz ne de savaştığımız bir cepheden çekiliyoruz.

Eleştirenlere gelince, Sami Hocam çok yerinde cevaplar vermişsiniz, tabi ki anlayana. Siyaset öyle kirli, öyle berbat ki, iki ucu değil külliyen pisli değnek olmuş. Pisli olmayanlar zaten tez zamanda toprak altında buluyor kendini.

Değerli paylaşımınızı ilgi ile okudum. Teşekkürler Hocam.

Selam ve dua ile...

yok,sul
yok,sul, @yok-sul
24.2.2015 10:38:36
yok ya hu son resimdeki o gönder sökülmüyor

taşınacağı yere diğer yerden bayrak inmeden yeni dikiliyor üstadım
yani yeni yere yeni dikilen gönder o

iki operasyon birden yapıldı :))

Serhat BİNGÖL
Serhat BİNGÖL, @serhatbingol
24.2.2015 10:12:18
Kıymetli hocam

Bilgilendirici ve bir o kadarda düşündürücü hayli ilginç bir yazı. Yazınızın içinde geçen ‘’ülkücülere’’ dönük kısmını naçizane bir iki cümleyle yorumlayacağım ama yazının bütünüyle ilgili yorum konusunda ‘’bir tutam hayat’’ Gökhan hocamın yorumunun çok dikkatle ve sindirilerek okunması gerektiğini de vurgulamak isterim.

Son yıllarda sosyal çevremdeki ülkücülerden öyle şeyler duyuyorum ve öyle faaliyetlerine tanık oluyorum ki acaba ülkücülüğün felsefesi ve öğretileri, değişti de bizlerin mi haberi yok diye düşünmeden edemiyorum.

Değişimin ve gelişimin gereği aklın emrettiği (orta yolu bulmak )bağlamında ülkücü düşüncedeki olumlu gelişmelerden bahsetmiyorum yada mevcut hükumette demokratik hakları geriği muhalif olmalarını da kast etmiyorum.

Bahsetmeye çalıştığım şey, yani asıl sorun bazı yeni yetme ülkücülerin resmen siyonist faaliyetlerin çizgisinde yer alan söylem ve eylemleri .Hani neredeyse söylemlerini, İslam ve Türklük karşıtlığına kadar dayandırdılar.

Saygı sevgilerimle.
yok,sul
yok,sul, @yok-sul
24.2.2015 09:42:23
evet askerleri çekmesi kolaydı pat pat pat pat

helikopterle git al gel eeeeeee ondan sonra kaçtık olmazmıydı evet

mevzuu bahis ben burdayım demek değil mi evet

sapına kadar dedik mi demedik mi

valla dedik paralel seçimden önce askerleri katlettirecekti sonra türküye kaosa girecekti

kısacası ALLAH bizimle beraber vesselam

hoşcakal değerli üstadım çok muteşemdi...
Bir tutam hayat
Bir tutam hayat, @birtutamhayat
24.2.2015 09:01:30
Güzel yazı.
Eminim,
bu sayfanın müdavimleri,
yazıya gösterdikleri ilgiyi, yorumculara da gösterecek,
onların cümlelerini de ilgi ile okuyacaklardır.

Ben,
bu toprak kaybetme meselesine değineceğim az buçuk.
(Sondan ikinci paragrafınızın finalindeki parantez içindeki cümleye...)

Trabzon şehrini ziyaret etme imkanı bulanlar bilirler.
Şehir, yüksek bir dağın, sarp yamaçları eteği ile, asabi denizin serseri dalgaları arasına kurulmuştur.
İşte o dağa, ''Boztepe'' adı verilmiştir.
(Ordu şehrinde de böyle bir durum mevcuttur.)
Güzel bir mesire yeridir Boztepe.
Şehre yakın olması, ulaşım kolaylığı, temiz havası ve bakışlara sunduğu enfes manzara nedeni ile,
yerli yabancı herkesin ilgi odağı olmuştur her zaman.
Eskilerde bu tepede, Amerikalıların radar üssü vardı, o nedenle kısmi olarak halka hizmet verirdi.
Sol kaşımda bir yara izi var. Çocuk günlerimde, Boztepe'den aldığım bir hatıradır o.

Sözü uzatmayalım,
o güzel mesire yerinin tam ortasında, şehri, Karadeniz'i ve Kuzey Doğu yönünü seyreden, yalnız bir mezar vardır. 1923 senesinden beridir, Yoroz ufuklarından kaybolup giden gün batımına, öfkeli karayelin haşin esintilerine, yaz sonları güneye göç eden yorgun bıldırcınlara yarenlik eden bir sessiz mezar.
Bir çok Trabzonlunun dahi kim olduğunu bilmediği o mezar, TBMM ilk mebuslarından Ali Şükrü Bey'in mezarıdır.
Misak-ı Milli sınırlarımız içerisinde yer alan ancak, maalesef Lozan'da terk edilen vatan toprağının baş savunucusu.
Ki o,
o vatan toprağı nedeni ile canından olmuştur.
Kim öldürmüştür?
Hemşerisi Giresunlu Topal Osman Ağa diye yazdı tarihimiz.
Bir başka İstiklal kahramanı yani.
Gerçi,
çok kısa bir süre sonra o da ortadan kaldırıldı ya...

Sonuç;
bu karmaşık ve gizemli olayın,(Ya da öyle sunulan.)
kimler tarafından ve neden yapıldığı,
tarih seven ve okuyan herkes tarafından,
su götürmez bir realite ile tespit edilebilir.

Bunları neden yazdım?
Vatan toprağı nasıl terk edilir konusunda, insanlarımıza gerçek bir örnek sunabilmek için.
Lozan'da, Ali Şükrü Bey gibi, İngiltere'de tahsil görmüş ve ana dili gibi İngilizce bilen, çeşitli İngiliz gazetelerinde makale yayınlayacak kadar edebi bilgiye, geniş dünya görüşüne sahip,
Musul konusunda, TBMM'sindeki muhalefetinden anlayacağı gibi çok iyi bir hatip ve tartışmacı insanlar olsa idi,
değil Musul,
belki de şu an boşaltılmasını tartıştığımız Süleyman Şah türbesi, on iki adlar ve belki de Batum sınırlarımız içinde olacaktı.
Peki sonuç ne oldu?
Lozan'da kazandığımız ama, inanılmaz bir lakayıtlıkla listeye yazmayı unuttuğumuz koskoca Limni adasını da kaybettik.

Hükümeti desteklemek için yazmıyorum ama,
ben operasyonun doğru yapıldığını düşünüyorum.
Orada,
tek bir askerimizin burnu kanasaydı, canından olsaydı daha mı güzel olurdu?
Bence, beklenen ve umulan buydu.
Seçim öncesinde iktidara indirilecek müthiş bir yumruğun hesapları yapılmakta idi.
Tüm yaygara,
bu kozun elden gitmesi olayının yansımalarıdır.


Yusuf-i Hazan
Yusuf-i Hazan, @yusuf-ihazan
24.2.2015 00:55:59
1 puan verdi
sanki lozanda savaştık :)
millet yemiyor bu palavraları...
sağır ismet diyor ki; " paşam," ben bot bağlamaktan başka bir şey bilmem!.."
kamal ise, " olsun, ben senin bir şey bilmediğini biliyorum. Önemli olan husus senin bana karşı bağlı olman...
işte hepsi bu...
böyle başladı savaş ...
Davidoff
Davidoff, @davidoff
24.2.2015 00:32:22


Sadece Toprak Meselesine bakmaya geldim, asıl yorumumu sonra yazarım :))


© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL