7
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1470
Okunma

Bana dostların hatta yakın akrabaların, hatta aynı kanı taşıdığım kardeşlerimden birinin sık sık sorduğu , bu konuda yazmadığım için küsüp konuşmayı selamı sabahı kestiği bir konudur ‘’Abi sen neden hırsızı yazmıyorsun?’’ konusu.
Evet…Memleketin aşağı yukarı hiç olmazsa yarısı ‘’Hırsız var’’ diye bağırırken ben niçin ‘’ Yahu hele durun bakalım kimmiş bu hırsız? Kimin evine barkına girmiş? Ne çalmış?’’ diye merak etmiyorum, iki satırcık da olsa bu konuda kalem oynatmıyorum. Hele hele de Mr Pensilvanya ‘’ Seçimlerde sakın hırsıza oy vermeyin’’ diye buyurduğunda kendisine hırsız denilen zat ‘’ Paralelcibaşı seçimlerde bana oy verilmemesini buyurmuş’’ diyerek adeta hırsızlık kelimesi ile kendisini özdeşleştirmişken…Öyle ya Mr Pensilvanya isim belirtmemiş ‘’Falanca kişi ya da partiye oy vermeyin ‘’ dememiş.’’ Hırsıza oy vermeyin’’ demiş. ‘’Niye üzerine alınıyorsun ki eğer hırsız değilsen’’ demem gerekir en azından değil mi?
Öncelikle belirteyim ki bu kalem öyle emirle, direktifle, ricayla yazan bir kalem değildir. Birinci sebep bu. İkinci sebep ise tam hırsız ve hırsızlık üzerine yazacağım karşıma pat diye bir başka abukluk çıkıyor. Bakıyorum millet hırsıza hırsız olduğu için karşı değil. Evet ‘’Neden Hırsızı yazmıyorsun?’’ diyenlerin aşağı yukarı yüzde yüzünün asıl derdi yapılan hırsızlık ve yolsuzluklar değil. Hatta devletin pkk nın kucağına oturmuş olması da değil dertleri. Çok çok daha önemi(!) dertleri var. Mesela -hani kesinlikle olmaz ya- devlet İmam-Hatip Liselerini kapatsa bu zevatın onulmaz dertlerinden biri sona ermiş olacak. Okullara Osmanlıca dersleri yerine bale dersleri konsa sızım sızım sızlayan yaraları kabuk bağlayarak iyileşecek. Özellikle de şu baş belası türban… Yahudi ve Hristiyan giysisi olan kara çarşaf, sarık, cübbe şalvar filan yasaklansa ne dert kalacak ne gam ne keder. Hele bir de Çamlıca tepesine cami yerine şöyle içkili meyhaneler filan yapılsa, Ataşehir Mimar Sinan Camii gibi lüzumsuz ve gereksiz beton binalar yerine oraya mesela şöyle sadece zengin çocuklarının girebileceği bir aqua park yapılmış olsa değme keyiflerine olacak. Yani dert hırsızlık değil. Çünkü böyle hırsızlığın ve yolsuzluğun gırtlakta olduğu ortamlarda gemilerini çok daha rahat yürütüyorlar. Bakıyorum hırsızın biri orman arazilerini alıp orada lüks rezidanslar yapıyor, rezidanslardan daire almak için sabah ezanında kuyruğa girenler ise ‘’Hırsız var’’ diye bağıranlar.
Ben tam hırsızı ve hırsızlığı yazacağım bakıyorum birileri kulağımın dibinde ‘’Hüseyin, Mahir, Ulaş’’ diye bağırıyor. Sonra hükümetin devleti pkk nın kucağına oturttuğundan şikayet ediyor. Ben de mecburen ‘’Ulan arkadaş. Hüseyin Mahir Ulaş diye bağırma kulağımın dibinde. Ha Hüseyin, Mahir , Ulaş ha pkk…Ne farkı var? Bak o üçlünün en yakın silah arkadaşı Ertuğrul Kürkçü nerede?’’ demek zorunda kalıyorum. Dolayısıyla hırsız ve hırsızlık bir sonraki yazıya kalıyor.
Tam hırsızı yazmak üzere çöküyorum klavyenin başına bakıyorum birileri ‘’ Sultan II. Abdülhamit çarşafı yasaklamıştı’’ diye yazıyor. Bu sefer mecburen ‘’ Yahu madem öyle o halde niçin adamın -kurucusu olduğu- Darülacezedeki resmini çürük yumurta yağmuruna tuttunuz? Diye sormak zorunda kalıyorum. Hırsız ve hırsızlık yine bir sonraya kalıyor.
‘’Hırsızı yazayım bu gün’’ diyorum. Bakıyorum birileri Osmanlının Türk olmadığını, Türkleri hiç sevmediğini, Türk katliamı yaptığını yazıyor ve yazısının sonunu ‘’Ne Mutlu Türk’üm diyene’’ diyerek noktalıyor. Bu sefer de o vatandaşa ‘’ Arkadaş madem öyle yaklaşık altı yüz sene Türk düşmanı Osmanlıya kölelik ettiğin için mi mutlusun?’’ demek zorunda kalıyorum.
‘’Haydi bu gün de hırsızı yazayım’’ diyorum, bakıyorum bir Alevi kardeşim bulmuş bir yerlerden bir video yayınlamış. Videoda bir gurup Kadiri tarikatı mensubu halka oluşturmuş, tef çalarak ilahiler eşliğinde ‘’ Hu, Hay’’ diyerek kafa sallıyor. Yani kendilerince ibadet ve zikir yapıyorlar. Bizim kardeş dalga geçiyor onlarla. Hatta ‘’ Müslümanlık bu ise ben Müslüman değilim. Ne lan bu adamlar resmen diskoya çevirmişler ortamı. Cami ya da ibadethane diskotek midir?’’ Diye soruyor. Ben de dilimin ucuna geldiği halde ‘’ Peki cem evi türkü bar mıdır?’’ diye sormak , sormuyor, kısaca ‘’ Arkadaşım insanların dini inançlarıyla dalga geçilmez. Bu dünyada , öküze, fareye bile tapanlar var. Kim bilir onlara da bizim ibadet ve zikirlerimiz ne kadar acayip geliyordur. ‘’ diyorum. Hırsızlık? O tabii ki yine kalıyor.
‘’Yahu bu gün de din, tarih ve mizah konularının dışına çıkayım da şu hırsızlığı yazayım artık’’ niyetiyle oturuyorum bilgisayarın başına, bakıyorum bu sefer de bizim olmayan ama bizim kesimdenmiş görüntüsü veren bir Turancı…Oturmuş Talkan ve Cürcan savaşlarını anlatmış uzun uzadıya ve diyor ki ‘’ Türkler İslamiyeti kılıç zoruyla kabul ettiler. Türklere karşı en büyük katliamı Müslümanlar yaptı.’’ Bu sefer o vatandaşa cevap zorunluluğu hasıl oluyor ‘’ Arkadaşım evet Talkan ve Cürcan savaşlarında Emeviler oldukça fazla Türk katlettiler ama unutma ki aynı Emeviler Hz Hüseyin’i de katlettiler. Sadece Hz. Hüseyin ve yanındaki yetmiş iki kişiyi katletmediler Kabeyi yıkmaya kalktılar. Dahası Harre-tü Vâkım’da binlerce Müslüman Arap’ı da katlettiler. Emevilere bakarak ‘’ Müslümanlar Türk katliamı yaptı denemez. Çünkü Peygamberimizin torununu şehid eden, Kabeyi yıkmaya kalkan, binlerce sahabe öldüren insanlar Müslüman olamaz’’ diyorum; bu sefer bakıyorum vatandaş İslama, İslam dininin peygamberine, kitabına sövmeye başlıyor resmen. Anlatıyorum, izah ediyorum, efendi efendi konuşuyorum, konuşuyorum, konuşuyorum… Gerçi anlatıyoruz ama ‘’Evladım Raşit, sen söyle sen işit’’ hesabı. Pek değişen bir şey olmuyor. Vatandaş Türklük için yeni bir din bulmuş bile(!) Daha doğrusu eski bir din: Şamanizm… Türk Milleti olarak Şamanizme dönmediğimiz müddetçe rahatlamayacak…
Evet..Son zamanlarda artık iyice kafaya koymuştum şu hırsız ve hırsızlık olayını yazayım diye. Lakin bu sefer de şu meşhur Paris Katliamı geldi oturdu gündeme.Dün değil evvelki gün konuyla ilgili bir şeyler karaladım. Lakin sanırım bu konuyu daha çoook yazacağız. Yani? Yani hırsızlık ve hırsız yine kalacak maalesef.
Efendim şu meşhur ‘’ Hepimiz Charlie Hebdo’yuz’’ olayı o kadar sarmış ki bizim milleti sormayın. Zaman Gazetesi bile ‘’ Hepimiz Caharlie’yiz’’ demiş. (Resim 1)
Eee.. Demişse demiş ne var bunda?
Ne olduğunu açıklayacağım az sonra ama bir iki isimden daha bahsedeyim. Mesela şirin mi şirin bir kızımız var. Bu kızımız bir tv kanalında tartışma programları moderatörlüğü yapar. Eli kolu oldukça hareketli bir hatundur. Bildiniz. Şirin Payzın: O da Paris katliamı için ‘’ Paris’in Madımak’ı demiş.(Resim 2 ) Aslında onun söyleyiş amacı farklı olsa bile çok da yanlış bir söylem değil.
İşin doğrusu ne Zaman Gazetesinin eylemini, ne de şirin kızımız Şirin Payzın’ın söylediği o sözü sallamadım. Fıtratlarının gereğini yapmışlar. Lakin ‘’Adamım’’ diye bağrımıza basmaya çalıştığımız, mevcut liderler içinde en ehven-i şerri olarak gördüğümüz , ‘’ Devletin başına Devlet geçecek’’ diyerekten popomuzu yırttığımız Devlet Bahçeli, bu Paris katliamı ile ilgili öyle bir laf etti ki mecburen hırsız ve hırsızlık yine bir başka bahara kaldı.
Ne demiş Devlet Bahçeli?
İsterseniz ona geçmeden önce yine umudumuz partimizin bir milletvekili olan değerli hocam Yusuf Halaçoğlu ne demiş , fakat ne yapmış ona bakalım:
Benim güzel hocam önce ‘’ Kürt diye bir millet yok’’ demiş, daha sonra da mecliste Kürdistan rüyasının baş aktörlerinden olan Murat Bozlak için BDP lilerin düzenlediği saygı duruşunda ayağa kalkarak saygı duruşunda bulunmuş. (Resim 3)
Bizim aldığımız terbiye gereği hocaya itiraz edilmez. Üzerimde emeği vardır. O bakımdan konuyla ilgili yorum yapmıyorum.
Gelelim Devlet Bahçeli’ye…Paris saldırısı ve katliamı ile ilgili o ne demiş?
Uzunca bir konuşma yapmış aslında ama o konuşmasının içinde bir cümle, daha doğrusu iki kelime , söylediği her şeyi berbat etmiş.
‘’Mizahtan korkanlar’’ demiş.(Resim 4)
Tam olarak dediği şu: ‘’ Mizahtan korkup kitaba diş bileyenle, birlik ve beraberliğe hasım olup sebepsiz yere insan öldüren hemen hemen aynı kaynaktan beslenir’’
Yani o dergideki karikatürler alt tarafı mizah…Sebepsiz yere insan öldürülüyor.
Yani bir tahrik indirimi bile söz konusu değil Paris katillerine.
Haaa..Gelelim şimdi o dergideki yüzlerce karikatürden birisine…Yani sayın Bahçelinin ‘’Alt tarafı mizah’’ dediği yüzlerce karikatürden sadece birine…
Aynı derginin İngilizce olarak yayınlanmış bir karikatürü bu.( Resim 5 )
Karikatüre göre Hz. Muhammed(S.A.S) ile ile ilgili bir film yapılıyor. Hz. Muhammedi canlandıracak olan aktörün elinde bir domuz kafası var ve soruyor rejisöre ‘’ Muhammed’in domuz kafasıyla seks yaptığından emin misin’’ Rejisör de cevap veriyor : ‘’ Dokuz yaşında bir fahişeye para ödemeyi göze alamadım’’
Şimdi sayın Bahçeli’ye sormak lazım. O karikatürden Muhammed kelimesini çıkarıp yerine ‘’Devlet Bahçeli’’ kelimesini koymuş olsalardı? Yok yok bu soruyu sadece Devlet Bahçeli’ye sormak haksızlık olur ‘’ Biz Charlie’yiz’’ diyen herkese sormak lazım. O karikatürde Muhammed kelimesi yerine sizin isimlerimiz yazılı olsaydı yine ‘’ Alt tarafı mizah yahu’’ diyebilecek miydiniz?
Bir başka soru daha? Hz Muhammed’e (hâşâ) ‘’domuz kafasıyla seks yapıyor’’ , Hz. Ayşe’ye( hâşâ) dokuz yaşında bir fahişe denmesi çok mu komiğinize gitti? Öyle ya mizah insanları güldüren bir şey olduğuna göre çok gülmüş olmalısınız.
Umarım anlatabilmişimdir niçin hırsız ve hırsızlığı yazmaya bir türlü sıranın gelmediğini.
Ha bu arada; konu hırsızlık olmasa da aleyhinde yazmam için çok ısrarcı olduğunuz o vatandaş için de yazdım bir şeyler vakti zamanında. Merak ediyorsanız Linkini verdiğim yazıya bir göz atın. www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=125951
Fransa Cumhurbaşkanının bile ‘’ Bu saldırı İslama mal edilemez’’ dediği bir olaya(Resim 6) ‘’ Paris’in Madımak’ı, ya da ‘’Alt tarafı mizah ‘’ denilince kantarın topuzu kayıyor bende…