27
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2122
Okunma


Başlığa bakıp da yine bir türkünün hikayesini anlatacağımı sanmayın. Konu tamamen farklı.
Bu sefer hayrettir ki kapım imsak ile sabah namazı arasındaki bir saatte değil de dokuz-dokuz buçuk gibi çalındı ve hayret değildir ki gelen elbette Nurhayat Abla idi yine. Ama bu sefer yanında kendisi gibi yaşlı bir hanım vardı.
-Hoş geldin Nurhayat Abla buyurun.
İlk kez ‘’ Ablalar götürsün seni e mi’’ demeden direkt konuya girdi Nurhayat Ablam.
-Samiciğim bu benim ahretliğimdir. Kendisi Beylikdüzü’nde bir mevlide gidecek de…
Şaşırdım…
-Ablacığım Beylikdüzü’nde mevlide gidecekse Ümraniye’de ne işi var? Beylikdüzü Avrupa yakasının en batısı, Ümraniye Anadolu yakasının en doğusu.
Nurhayat Ablam usulca kulağıma eğildi.
-Hiç sorma Samiciğim. Beylikdüzü diye buraya gelmiş. Hep böyle adres karıştırır, nereye gittiğini unutur bu. Beylikdüzü’nde bizim bir ahretliğimiz daha vardı Nisa Hanım...Kırk gün önce tam ahiretlik oldu. Onun Kırk mevlidi var. Oraya gideceğim derken benim eve gelmiş nasılsa. Benim de aksi gibi bir iki saatlik işim var. Şimdi bunu kendi haline bıraksam artık Kocaeli’den mi toplarız yoksa Düzce’de Saniye Hanıma ya da Ankara’da Karanfil Hanıma mı gider Allah bilir. İki saatliğine bakar mısın şuna sevaptır.
İşin içinde hem Nurhayat Abla’mın ricası var hem de sevap konusu. Hiç hayır der miyim?
-Hay hayy … Ne demek. Başım gözüm üstüne
İşte o ana kadar sesini çıkarmamış olan bu yaşlı abla da nihayet konuştu Nurhayat Abla’mın kulağına eğilerek ve beni göstererek.
-More ne der bu kapçık aazlı susak?
More, kapçık aazlı ve susak ??? Hımm Teyze Trakyalı olmalı. Kocaeli-Akmeşe’nin muhacir ( Daha doğrusu onların tabiriyle maacır ) olan halkı da böyle konuşurdu aynen.
Nurhayat ablam telaşla:
-Sami kusura bakma. Aslında kötü bir şey demedi.
-Biliyorum abla merak etme. Bu şiveye yabancı değilim ben.
Nurhayat Ablam daha sonra ahretliğinin kulağına eğilerek bağıra bağıra konuştu:
-Sen bu kapçık aazlı susakla…Pardon Sami yaaaa..Yani Sami Beyefendi ile iki saat kadar oturacaksın ben gelinceye kadar tamam mı? Daha sonra ben gelip seni alacağım birlikte Beylikdüzü’ne Nisa Hanımın ( Nurlar içinde yatsın) mevlidine gideceğiz oldu mu?
Daha sonra bana döndü Nurhayat ablam:
-Kulakları pek işitmez bağır konuştuğun zaman.
Yaşlı teyze şöyle tepeden tırnağa süzdü beni ve Nurhayat ablama sordu?
-A be ısırmaz degil mı?
Nurhayat Ablam yine bağırarak cevap verdi:
-Merak etme ısırmaz...Evcildir.
Neyse…Nurhayat Ablam çıktı. Ben aldım teyzeyi salona baş köşeye oturttum. E misafir tabii ki sormam lazım ve de sordum. Tabii ki bağırarak.
-Teyze ! Çay, kahve, oralet, gazoz ne alırdınız?
-En ucuzu aangisıdır onların?
-Teyzeciğim ne ucuzu, ne pahalısı. Size ne ikram edeyim demiştim?
- Te be üle desene kızanım. Alırdınız deyınce ben de çay-kave mı satar bu susak dedıydım.Sen bana bi çay veresın.
-Hımmm. Dünden kalma böreğim var. Börek de alır mıydınız?
-Te be Pomak büreği ile dızmanadan başka bürek yimem ben. Onlardan varsa getır.
Haydaaa…Pomak böreği diyor, dızmana diyor hatun yahu…
-Teyzeciğim onlardan yok. Ben ana tarafından Laz, bana tarafından Kürt olduğum için biraz Laz böreği, az da Kürt böreği var.
-O zaman bürek kalsın.
-Yemeğim de var. İstersen ısıtabilirim hemen.
-More pırasa olsa yemem. Sagolasın.
Neyse çayı koyduk teyzenin önüne. iyi hoş da öyle kukumav kuşu gibi oturulmaz ki az muhabbet etmek lazım. Bir yerlerden konuyu açmam gerekiyor.
-Teyze tevellüt kaç?
Bendeki de salaklık. Hiç kadın kısmına doğum tarihi sorulur mu? Ama teyze artık âsâr-ı atikâdan olduğu için ( yani antika eser) hemen cevapladı sorumu.
-Te be Rumi 1341, Miladısını bilmem.
Hımmmm 1926 lı oluyor. Doksana iki sene kalmış…Maşallah…En azından çayı yere yurda dökmeden içebiliyor. Tamamen elden ayaktan düşmemiş.
-Hımmm..Güzel. Adın nedir?
-Adım Avadır. Gübek adım da Denız dır.
Abladım tabii ki ‘’Havva’’ demek istiyor ama Trakyalılar ‘’H ‘’ harfini kafalarını kes söylemezler. Yazıda da kullanmazlar. O bakımdan onların alfabesi 29 değil 28 harflidir. Ayrıca her Trakyalının bir asıl adı bir de göbekleri kesilirken konan adları vardır ( Bunu pek çok Trakyalı bile bilmez ama öyledir )
-Memleket nere teyze?
-Te be kızanım Busna’yı bılır mısın?
-Bosnalısın demek.
-Evet Busnalıyım.
-Evli misin? Beyin hayatta mı?
-Evlıyım kızanım. Kucam Üsmen ayattadır.
-Hımm kocanız Hüsmen de hayatta demek. Maşallah maşallah…Ne iş yapardı bey amca?
-Te be ne yapacak kızanım. Maacır adam ne yapar?
-Bilemedim teyze. Maacır adam ne yapar?
-Pelvandır be yaaa.
-Pehlivan yani…Kim bilir eskiden ne güreşler yapmıştır Kırkpınar’da.
-Alaaa devam eder be ya? ( Hâlâ devam eder diyor yani)
Yuhhhh. Dememek için kendimi zor tuttum. Teyze 88 yaşında olduğunda göre Üsmen..Pardon Hüsmen Pehlivan en az doksan yaşında olmalı. Sanırım teyze sallıyor. Doksan yaşında Kırkpınar mı olurmuş. Ama teyzeyi bozmamak lazım. Misafir ne de olsa.
-Hay maşallah tosunuma…Bu yaşta hâla Kırkpınar’a çıkıyor ha…
-Daha geçenlerde Sultan Abdulaziz kendi elleriyle altın kemer taktı bizim koca Üsmen’e
Hımmm…Mesele anlaşıldı. Bizim Nurhayat Abla’yı öp de başına koy. Bu temelli tozutuk. Konuyu hemen değiştirmem gerekiyor.
-Teyzeciğim hayırdır. Buralara sadece Nisa Hanım mıydı neydi onun mevlidi için mi geldin?
-Em o em de ev bakacaktım be ya.
-Hımmm.. Nerede oturuyorsun ki sen?
-Göztepe’de otururum beaa.
-Haa iyi bize yakınmış. On beş yirmi dakika var aramızda. Olmazsa ben de size yardımcı olurum.
Teyzenin gözleri kocaman kocaman açıldı.
-Te be kızanım İzmir ile İstanbul arası yirmi dakika mı oldı?
Hay Allah…Teyze İzmir-Göztepe’den bahsediyordu. Demek ki İzmir’den gelmişti buralara.
Sordum:
-Teyze Taa İzmirden buraya kaybolmadan iyi gelmişsin. Helal olsun.
-A be kızanım geldım ama kaybolmadan degıl.
Anlattı sonra.
Efendim bizim Denız gübek adlı Ava Teyzemiz İzmir’den İstanbul’a kadar gelmiş. İstanbulda Bir taksiye atlamış ve ‘’ Ben mezarlığa gideceğim’’ demiş. Şimdi mezarlık ne alaka demeyin. Mevlit ile mezarlığı karıştırmış. Mevlide gideceğim diyeceğine mezarlığa gideceğim demiş. Taksici hangi mezarlığa gideceksin diye sorunca da ‘’ Oradan metrefüz kalkıyormuş ‘’ demiş. Beylikdüzüne metrobüsle gidecek ya, İzmir’de ona Taksiye bin, metrobüse kadar git, oradan metrobüse bin Beylikdüzüne git. Fazla para ödeme taksiye ‘’ Demişler…Neyse bu mezarlık ve metrefüz demiş olsa da onu metrobüs olarak anlayan taksici bunu almış doğru Zincirlikuyu’ya götürmüş. Çünkü İstanbul’da Mezarlık deyince akla ya Karacaahmet ya da Zincirlikuyu gelir. Karacaahmet’in yakınında metrobüs olmadığına göre??? Yani aslında yanlış değil. Netice olarak Metrobüse bineceği yere gelmiş. Hatta şaşıracaksınız ama bu kadar yanlış bir tarife rağmen metrobüse de binmiş. Metrobüsle Cevizlibağ’a kadar gitmiş. Lakin yaşlılık tabii ki uyuyup kalmış metrobüste. Metrobüs yolcularını indirmiş bu hâla uyuyor.
Derken Metrobüs yeni yolcular almış ve tekrar Zincirlikuyu’ya dönmüş. Teyze hâla uyuyor. Metrobüs yarım saat de Zincirlikuyu’da bekledikten sonra bu sefer Söğütlüçeşme istikametine doğru ilerlemiş.( Yani Kadıköy istikametine ) Söğütlüçeşme’ye gelmiş metrobüs. Yani Anadolu yakasındaki son durağına…Teyze hâla uyuyor…Nihayet gözlerini bir açmış acayip bir yerde. Ortalığı ayağa kaldırmış. İşin tuhafı hiç de alakası olmadığı halde bulunduğu yeri tarlaya benzetmiş.Tutturmuş ‘’ Beni bu soğan tarlasının içine niye getirdiniz ?’’ diye. Metrobüs hareket edecek ama bu inmiyor. Resmen metrobüsün şoförüne girişmiş. Adam da korkuyor tabii ki şimdi kadın tutup bir de ‘’ Bana sarkıntılık yaptı ‘’ derse al başına belayı…Zaten ‘’ Urganlarımı çalacaksın degil mı urgancı mafyacı seni ırsız ‘’ ( Yani organlarımı çalacaksın değil mi seni organ mafyası hırsız seni’’ diyormuş adamcağıza. Organları artık ne işe yarayacaksa .
Derken orada bulunan şef girmiş araya ‘’ Sizi istediğiniz yere ben kendi arabamla bırakayım ‘’ demiş. Tam o anda da Nurhayat abla telefon etmiş buna ‘’ Ahretlik vardın mı Beylikdüzü’ne?’’ diye sorunca anlamış Ava-Denız teyzenin yine her şeyi arapsaçına çevirdiğini ve ‘’ Sen en iyisi bana gel, birlikte gidelim’’ demiş.
Efendim sonrası malum. Şef , teyzeyi kendi arabasına alıp Nurhayat Ablanın verdiği adrese, yani bizim apartmana getirmiş . Teyze , çektiği bunca sıkıntıya değil de şefin arabasının müzik setinde yol boyunca ‘’ Tarlaya ektim soğan’’ Türküsünü çalmasına bozulmuşmuş.
-Hımmmm. Geçmiş olsun teyze…Buradan bir de ev bakıyorsun ha?
-Evet bakarım beaa. Sizin alt katı boş gördüm. Nurhayat gelsın oraya da bir bakalım.
Aman Allah’ım olamaz. Yokkkk…
-Ah be teyze ne kadar isterdim seninle komşu olmayı ama çok üzgünüm aşağı kat tutuldu.
İnşallah Nurhayat Abla gelene kadar aşağı katın boş olduğunu, daha sağlamı kiralık ev aradığını unutur. Yoksa hapı yutmuşum ben ki öyle tane tane değil kutusuyla valla.
RESİM: Havva- Deniz Teyze…Kendi tabiriyle Ava-Denız teyze.