14
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
1738
Okunma

YAZGI24 E İTHAFIMDIR…
Sitemizin şair-yazarlarından Yazgı24 ‘’ Yorumlara Yorumum var’’Başlıklı bir yazı yazmış. Yazısında da Şiirlere yapılan yorumların kalitesini(!) dile getirmiş.
Kısa bir bölüm alalım o yazıdan:
Minare ne kadar yüksek
Kelebekler oynar seksek
Öküz yürür ağıraksak
Ah! Arap kızı olsak
Yağmur yağsa camdan baksak
birinci yorum____
aman efendim gerçekleri ne kadar güzel dile getirmişsiniz. şahane.
ikinci yorum____
ah şairim/şairem. herkes sizin gibi yazabilse. okudukça ağlayasım geldi...
*üçüncü yorum_____
Minare ne kadar yüksek
Kelebekler oynar seksek
Öküz yürür ağıraksak
Ah! Arap kızı olsak
Yağmur yağsa camdan baksak
________çok güzel üstadım
Şimdi gelelim Konuyla ilgili olarak benim diyeceklerime:
Sevgili Yazgı24.
Yok ama haksızlık etmişsin.
Bu şiir bir bayan tarafından yazılsaydı bak bakalım yorum nasıl olurdu:
------------------------------------------------------------------------------------------------------
Minare ne kadar yüksek
Kelebekler oynar seksek
Öküz yürür ağıraksak
Ah! Arap kızı olsak
Yağmur yağsa camdan baksak
Ah hamfendi ne kadar içten ve ne kadar duygusal bir şiir bu böyle, bunun her dizesine değil her hecesine, hatta her harfine binlerce sayfa yorum yazılır.
İlk dizeden başlayalım:
’ Minare’ ile başladığınıza göre herşeyden önce acayip şekilde dini bütün ve de mütedeyyin bir hatun kişi olmalısınız. Büyük ihtimalle adınız Münevver ya da Münire olmalı. Her ikisi de nurla ilgili olup Münevver, nurlanmış anlamına gelir, Münire ise Nur saçan. Evet siz bu ilk dizede daha ilk kelimede nurunuzu yedi iklim dört köşeye salmaya başladınız bile.
Ayrıca Türküde ne diyor? ‘’Minarenin alemi, kara kaşın kalemi/ Sana güzel dedikse yak mı dedik âlemi’’ Demek ki kaşlarınız da kara. Kaşlarınız kara olduğuna göre gözlerinizin de çok çok büyük ihtimalle kara olması gerekir ki bu durumda Karadır kaşlarınız ferman yazdırır ve dahi aşkınız beni diyar diyar gezdirir.. Biz buradan hareketle şuraya da gelebiliriz: ’ Aşkın beni etti deli/ bana seni gerek seni.’ Yani şiirinizde sadece bir minare kelimesiyle aynı zamanda tasavvufa da fena halde duhul eylemiş bulunuyorsunuz. Tasavvuf ne demek peki? Tasavvuf demek fena fillah demektir. İşte burada bir başka nükte gizli.
Fena- Fil - Lah....Fenayı atın, lahı da atın, geriye ne kaldı? Fil...Bu da sizin zayıf değil aksine balık etli bir karı...Çok pardon hamfendi olduğunuzu gösterir ki aramızda kalsın balık etine bayılırım. Omega 3 İçerir çünkü ve bilindiği üzere Omega 3 her bi derde devadır. Ayrıyyeten folik asit de vardır balık etinde.Yalnız fosfora dikkat etmek lazım tabiyatiyle.Yani hamfendi siz her derde devasınız anlamına geliyor bu.
Evet…’’Minare ne kadar yüksek’’ derken burada da müthiş bir söz san’atı yaparak bir taraftan akrofobinizi , yani efendim yükseklik korkunuzu dile getiriyorsunuz ki o korku bendenizde de vardır. Öte taraftan müthiş bir mecaz-ı mürsel yani Karamürsel sepeti yaparak ‘’ Ben ufak tefek, minyon bir karıyım…Pardon ya, hamfendiyim’’ demek istiyorsunuz. Öte taraftan kubbeler miğferimiz, minareler süngümüz olduğuna göre bir savaş ortamını dile getirmektesiniz. Savaşta en önemli silah nedir? Füzeler… İşte burada çok önemli bir şifre daha gizli ama benden kaçmaz bittabii: Füze gibi göğüsleriniz var.
Evet…Gelelim ikinci mısraya. Ne demişsiniz? ‘’ Kelebekler oynar seksek’’
Normal şartlarda kelebekler seksek oynamayacağına göre bu mısrada gizlenen sır nedir? Kim seksek oynar? Elbette ki Mahmure…’’ Yastık dikerek Mahmure/ Rastık çekerek Mahmure/ Yaşar yuvada kuş gibi/ Sek sek sekerek Mahmure…’’ Bu da bize sizin bir adınızın da Mahmure olabileceği konusunda ip ucu vermektedir ki bilindiği üzre ipin ucu bendedir, bir ucu bedendedir. El bilir alem bilir, benim gönlüm sendedir. Size sen diye hitap etmeme bozulmazsınız umarım.
‘’Kelebekler oynar ’’… Kelebekler oyun oynamadığına göre şairemiz burada ne demek istemiş? İşte bunu irdelemek için ‘’kelebek’’ kelimesinindeki ‘’e ‘’ kalın ünlüsünün yerine ‘’ı’’ kalın ünlüsünü koyalım. ‘’ Kelebek ‘’ ne oldu? ‘’Kılıbık’’. Evet. Bir kılıbığı istediğiniz gibi oynatabilirsiniz. Şairemiz burada ‘’ ben oynak kılıbıklardan hoşlanmam, bana sert ve haşin maço erkekler lazım’’ Demek istemiş ki işte bu noktada ben olaya müdahil olarak diyorum ki: ‘’Ben maço bir erkeğim. Öyle kelebek-kılıbıklardan asla değilim’’
Evet…Bu mısrada aynı zamanda ‘’ seksek ‘’ kelimesi ile cinsel çağrışımlar da yapılmaktadır ki bunu her şairin ya da edibin anlaması mümkün olmamakla birlikte benden kaçmaz. ‘’Seksek?’’… Ay vallahi hicabımdan nar gibi kızardım.
Üçüncü mısrayı irdeleyelim ve de kurdalayalım şimdi de.
Ne demişsiniz? ‘’ Öküz yürür ağıraksak’’
Çok haklısınız efendim. Sizin gibi bir dilber-i râna, letâfet-i müstesnanın arkasından bazı öküzler ağır aksak yürüyor hep. Olur mu hiç? Böyle bir âteş-i sûzanın arkasından ağır aksak mı yürünür? İnsan koşar. Hatta öyle bir koşar ki Bizim Elvan Abelegese onun rüzgarından zatürree olur. Elvan dedim de o ne biçim karı öyle ya…Kupkuru, tahta gibi bir şey. Ne göğüs var ne kalça. Bu arada mutlaka biliyorsunuzdur. Öküz, tosunun enenmiş halidir. Yani efendim husyeleri burulmuş hali. Hani şu Muhteşem Yüzyıldaki Sümbül Ağa gibi bir şey yani. İşte siz bu mısrada bu konuya da vurgu yapıyor ve diyorsunuz ki ‘Tosunlar burulmasın, akan sular durulmasın.’’ Bu da sizin ne kadar hümanist bir insan olduğunuzu gösterir.
Hümanist insanın özelliği nedir? Sevgisini vermek, saygısını vermek, muhabbetini vermek, dostluğunu vermek… Vermek kısacası. O bakımdan bu mısrada dile getirmeye çalıştığınız vericilik, tarafımdan müthiş şekilde takdirle karşılanmıştır.
Ayrıca…Bu mısra ile mandanın söğüt dalına yuva yaptığı ve yavrusunu sineğin kaptığı yolunda toplumumuzdaki -tamamen hurafeye dayanan- inancı da yerle yeksan ediyorsunuz. Düşünsenize öküz bile ancak ağır aksak yürüyebilirken koskoca manda söğüt dalına nasıl yuva yapsın? Sizi ayakta alkışmak yetmez bu nadide eseriniz için. O bakımdan amuda kalktım öyle alkışlıyorum.
Dördüncü mısraya geçelim mi?
Burada da ‘’ Ah! Arap kızı olsak ‘’ demişsiniz.
Peki neden Arap kızı? Ahhh aaahhh ben sizin dehanıza hayranım hamfendi. Neden Arap kızı? Çünkü ne demiş atalarımız: ‘’ Karpuzun hamı, Arabın damı’’ Evet…Bir Türk olarak başımızı sokacak bir damımız var mı? Yok. Oysa Arap kızı olsak öyle bir dama sahip oluruduk ki içine dünyayı sığdırsan ‘Yeter artık ben alamıyorum ‘’ demezdi kat’iyyetle. Böylelikle siz bu mısrada aynı zamanda bir başka insani yaraya da parmağınızı basmış oluyor; hatta bırakın parmak basmayı direkt avucunuzun içine alıyorsunuz o yarayı. Nedir peki o? Ne olacak efendim Arabın damı yanıyor. Baksanıza mesela Suudi Arabistan’a. Öyle değil mi? Arabın damı yanmıyor mu? Özellikle de Suudi Şeyhlerinin harem adı verdikleri o mahallelerde damlar yanmıyor mu ?
Haa bu arada ‘’Arap’’ kelimesiyle arabayı da çağrıştıyorsunuz ki şükür arabam var. Evim de var. Hatta bir de garsonyerim var. Kutu gibi bir yer. Orada ‘’Kutu kutu pense ‘’ Oynarız eş dostla.
Bir de tabii ki ‘’Evlerinin önü tahta taraba/ Anam sakın ola verme Araba’’ var ama korkmamak lazım. Korkularımızın üzerine gitmek o korkuyu yenmenin en etkili yoludur.
Son mısraya gelelim.
Burada da ‘’ Yağmur yağsa camdan baksak ‘’ demişsiniz.
Hemen irdeleyelim.
Efendim yağmur nedir? Rahmet. Eski yazıyla ‘’Rahmet’’ yazıp ‘’ra’’ nın üzerine bir nokta koyarsak ne olur? Zahmet olur. Siz burada öncelikle ‘’ Bana zahmet vermeyin’’ diyorsunuz ve devam ediyorsunuz. Camdan baksak? Bu cam elbette bildiğimiz sıradan cam değil. Web cam…Yani maşuklarımıza ‘’ Cam açalım ’’ , diğer bir deyişle ‘’ Kamera açalım diyorsunuz. Evet…Kameralı muhabbet varken böyle mah cemalinizi görmeden ve dahi vuslatın sırrına ermeden konuşmak bana da inanın hiç uymuyor. Size zahmet olmazsa açar mısınız kamerayı? Madem ki bakacağız o halde boş ekrana bakıp durmayalım di mi Hamfendiciğim?
Bu arada tekrar yağmur konusuna dönecek olursak. Neden yağmur? Ah siz yok musunuz siz. O kadar deha örneği bir kadınsınız ki ‘’Cicişler ‘’ lakaplı Esra-Ceyda kardeşler sizin ellerinize su dökemez.
Evet…Neden yağmur? Çünkü ne diyor şarkı? ‘’ Yağmurun sesine bak, aşka davet ediyor’’ Aşka davet var işte bu ‘’yağmur’’ kelimesinin ardında… Aşk ise malum-u âliniz olduğu üzre en yüce duygudur. Aşk mutluluktur. Mutluluğun sırrı ise oldukça açık ‘’Bir sen , bir ben , bir de bebek’’ Di mi hamfendi?
Yorumumu bu kadar kısa tuttuğum için affınızı istirham ediyorum ama ne yapayım. Bu muazzam şiir karşısında lal olmuş durumdayım. Tüm organlarım işlevlerini kaybettiler ama yine de bu nadide eserinize ben de bir iki mısra ile Nazire yapmak isterim. Nazire benim eski sevgilim olur. Şimdi boştayım efendim. Dolayısıya ne zaman gelirsen gel başıma taç olursun. .
Evet…Naçizane benim şiirim:
Bu kaş bu göz bu endam,
Sende midir bu kafa?
Ellere var bize yok?
Bir kez bak bu tarafa.
Sana derim şuh endam
Ey dilber-i bî vefa.
Bir busecik kondursam
Ne olursun bir defa
En derûnî ( Enderun ile karıştırılmasın. O Osmanlıda bir çeşit saray okuludur) Evet..En derûnî sevgilerimle can-ı gönülden sımsıkı kucaklıyorum müstesna şahsiyetinizi.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
İşte böyle sevgili YAZGI24
Mesele Ünsiyet( ahbaplık ) Meselesi değil. Mesele cinsiyet meselesi.
Memlekette böyle cinsler de var maalesef karşılarındaki kadının neye benzediğini bile bilmeden sırf kadın olduğu için sayfalar dolusu yorum yazan. Bunların pek çoğu da maalesef evli barklı, çoluk çocuk, hatta torun sahibi kart zampara bozuntularıdır. Edebiyatın da sanatın da, dostluk, muhbbet, arkadaşlık denilen mefhumların da içine ederler bu tipler. Kovarsın, def edersin bir başka kimlik ve isimle yine gelirler. Yapacak tek şey var onlar için. Dua etmek. Allah şerlerinden korusun diye dua etmek. Çünkü başka hiç bir çare ile bu mikropları temizlemek mümkün değildir.
Haa bu mikropların erkek versiyonları olduğu gibi kadın versiyonları da yok mu? Olmaz mı Kadın versiyonlarını ‘’ Şakira’yı nasıl tavladım’’ Başlıklı yazımda anlatmıştım. Erkek versiyonlarını yazmak da bu güne nasipmiş.
Allahtan çok fazla değiller.
Selam ve sevgilerimle.
Resim mi? Rahmetlileri analım istedim. )))))) Ne kadar hızlı ve gözü kara bir kart horoz olursan ol sonun kara toprak…