4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1038
Okunma

Değerli hocamın ilginç özellikleri buz dağının görünen kısmıydı.
Şahabettin korkmaz hocamın ilgimi çeken yaşam tarzını Uzun zamandır gözlemliyordum.
Hem kutsal kitap Kuran’ı kerimi elinden düşürmeyecek kadar dindar, hem de medeni bir yaşam tarzını sürdürecek kadar çağdaş bir insandı. Dindar ve modern yaşama biçimini bir potada eriten bu uyumlu sentezin sırrını öğrenmek için kendisiyle tanışmaya karar vermiştim.
Çünkü İnsanlar modern bir hayatı sürdürürken dini yaşamaya başladığında nedense! Çağdaşlıktan ilkelliğe doğru bir evrimleşme süreci yaşıyorlar örneğin; müzikle ilgilenen ve bir enstüruman çalan kişi bunun günah olduğunun telkiniyle karşılaştığında günah olabilir ( kanısıyla ) müzikten uzaklaşabiliyor. Bu örnek resim, heykel, edebiyat vs gibi akıl ve beden becerileri gerektiren sanatsal faaliyetler içinde geçerli. Öyle ki! Dini yaşamak adına sosyallikten vazgeçiliyor ve maalesef insanı medenileştirecek ve olgunlaştıracak aktivitelerden uzak kalınıyor işte bu noktada.
Korkmaz hocamın dini yaşam ile modern yaşam sentezini nasıl gerçekleştirdiğini ve kişilik özelliklerini öğrenmek için kendisiyle tanışmak istiyordum. Ortak bir dostumuzun vesilesiyle uygun bir ortamda tanışmak kısmet oldu.
Tanıştığımızda hocama ilk olarak sorduğum şey şuydu. Hem kuranı elinizden düşürmeyecek kadar dindar hem de çağdaş bir insana yakışır modern yaşamanızı çok beğeniyorum. Dindar bir Müslüman olarak bunu nasıl başarıyorsunuz? Dediğimde gülümseyerek beğenmenize sevindim doğrusu camii cemaatini oluşturan arkadaşların arsında hoş karşılanmıyor ve dışlanıyorum dedi.
İlerlemiş yaşıma karşı aktif bir yaşam sürmem camideki arkadaşların eleştiri konusu oluyor ve yaşam tarzım pek beğenilmiyor. Çünkü onlar yaşım gereği bundan sonraki yaşantımın evle cami arasında geçmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bende kendisine Kaç yaşınızda ve nerelisiniz? Diye sorduğumda 73 yaşında, aslen Erzurumlu olduğunu söyleyen hocam Sözlerinin devamında uzun yıllar İstanbul da yaşadığını ilahiyat fakültesi edebiyat fakültesi ve bir diğeri de işletme fakültesi olmak üzere üç üniversite okuduğunu söyledi.
Orta derecede İngilizce, iyi seviyede de yazı diliyle Arap alfabesine hâkim Arapça bilen ve uzunca bir zaman da Arap dili ve edebiyatı üzerine öğretmenlik yapmış olan hocam müthiş donanımlı bir insandı.
Din eğitimi almış mesleki alanda hoca statüsündeki insanlarla da felsefi konularda fikir ayrılıkları yaşayınca daha sonrasında öğretmenlikten ayrılmış ve bir yakınını teşviki üzerine ticarete atılmış kısacası teoride-pratik de her yönü ve her boyutuyla hayatı dolu dolu yaşamış olağan üstü hafızasıyla tanıdığım en bilge insanlardan biriydi. Benim için adeta yürüyen kütüphaneydi.
Merhum değerli hocamla aramızda sevgi ve saygıya dayalı iyi bir dostluk kurulmuş aramızdaki önemli yaş farkına rağmen bir arada olmaktan memnun olduğumuz beş yıl süren bir arkadaşlık süreci başlamıştı. Siyasetten bilime, aktüel olaylardan, dini konulara kadar hemen her konuda keyifli sohbetler yapabiliyor ve hocamın bilgeliğinden istifade ediyordum.
Şahabettin hocam modern yaşam anlayışını ‘’Kuran’ın’’ öğretilerinden kaynakla hayatına uyarladığını söylerdi.
Bende kendisine; iyide hocam Kuran’ın öğretileri aynı emirleri içeriyorsa nasıl oluyor da? Bir kısım kuran ehli, İslami ve dini değerleri çağdaş anlayışla gündelik yaşamına taşıya biliyor da, diğer kısımsa Kuran’ı ve İslam’ı ortaçağ karanlığında yaşanacak bir din gibi görüyor. Sanki kuran onlara çağdışı ve bilim dışı yaşamayı emrediyormuş gibi algılıyorlar ve yobaz bir anlayışla din adına ilkelliği ve barbarlığı tercih edip öylede yaşıyorlar, doğrusu aklım almıyor dedim.
Hocamın cevabı şu oldu; ‘’ Kuran’ı manasını anlamadan ezbere okuyorlar da ondan’’.
İyi sayılacak seviyede bir eğitim almış hayatında epeyice kitap okumuş bir insan olarak âcizane ben tarihi bir saflıkla hocama şu soruyu sormuştum; kuran, Türkçe okunur mu?
Şahabettin hocamın tepkisi de soruma soruyla cevap vermek şeklinde. Neden okunmasın? Tamam, kuranın orijinal dili Arapçadır ancak öğretileri evrenseldir. Dolayısıyla her dile çevrile bilir ve her dilde okuna bilir olmuştu.
12 Yaşımda kuran kursunda yediğin sağlam tokattın nedeni de cami hocasına sorduğum bu soru olmuştu ( Kuran’ı kerimi Türkçe okuya bilir miyiz? )
Okunamaz anlamına gelen cami imamından gördüğüm sert tepki aslında imamın papağan gibi ezbere dayalı tek düze kuran anlayışından kaynaklanıyordu.
Yaşadığım o olumsuzluğun ardından yalnız kuran kursundan ayrılmadım onlarca yıl bir daha kuranı da elime almadım ta ki!!!
.Yaratıcı yani (tanrı) kimdir?
.Din olgusu niye var işlevi nedir?
.Din, insanlara doğru dürüst yaşanacak bir hayatı iyi ve mutlu insan olmanın formülleri nimi veriyor? Yoksa! Yaratıcıya inanmak ve pişman olup (tövbe etmek) kaydıyla insana her türlü günahı işleme ve her türlü ahlaksızlığı yaşama serbestliğimi tanıyor?
Vs gibi bu tür ve benzeri sorular, O konuşmalardaki konu başlıklarını oluşturuyordu.
Hocamla yaptığım Sohbetlere ve beyin fırtınaları yaşadığımız hararetli dini tartışmaların oldugu süreye kadar.
Din hayatımda birinci önceliğe sahip bir olgu değildi.
Devam edecek.
Serhat BİNGÖL 08/08/2014