6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1725
Okunma

,
,
Kara kara bulutlar tepelere eğilmiş, evler dimdik duruyor,eğilmemiş.Tepelerin karanlığı bizi
yanıltmasın diyor içimdeki umutlu ses, bak önündeki manzarada uçuşan güvercinler var.
Hiç kesme umudunu kanatlarından tutup, yerlerde sürüyerek götürülseler de. Bilirsin çok
zaman ne denli bereketlidir yaz.
İşte geldi Haziran. En sevdiğim aylardan biri. Bana sevgiliyi anımsatır. O en canlı renkleri
yüzüme gülümser. Sanki bütün yaz güllerini takmış gibi göğsüme sevgiyle gülümserim.
Geçen yıl Haziran da toplumsal yönden bütün güllerini açmıştı. Gerçi bazılarına göre al
kiraz üstüne kar yağmıştı Haziran’da.
O bazılarının başına kar yağdıran Haziran günü taksim gezi parkının merdivenlerinden
çıkarken hemen o küçük tepeciğe kurulmuş çadırların birinden bir gençle gözgöze geldik
hoşgeldiniz dedi.Belliki geceyi burada geçirenlerdendi.Kalabalık içindeki bu ses insanımızın
ne denli düzgün karakterli olduğunu anlatmaya yetiyordu.
Gezi parkı sanki Türkiye’nin bir özeti gibiydi. Kitap okuyanlar, oyun oynayan çocuklar ve
her yöreden insanlar. Sözgelimi BDP’ye yakın duran bir partiyle ulusalcı kesimin durduğu
yer karşıyaydı. Birbirlerine tam kutup olan bu kesim birbirlerinin seslerini daha yakından
duyuyor, izliyor ama bir protesto bir eylem yapmıyordu. Çünkü bu konumda durdukları yer aynıydı. Bende ulusal görüşte olduğum halde damadım ve kızımın içinde bulunduğu bu
sol kesimde onlarla birlikte barış bayrağı taşımaktan gocunmadım.Onların barış görüşüyle
benim barış düşüncem farklı olsa da..
Her şeyden önce bir millet olduğumuzu unutmamalıyız.
Allahallahallah allah diye düşman üstüne hücum eder gibi suçları düşüncelerini ifade etmek olan insanların üstüne yürümüş polis. Emir kuludur ondan mı?
Yine iki eli sapanlı çocuk ve kadınlar, erkekler yerde sürüklenerek gözaltına alınmış. Bu görüntüleri izlerken ülkemde değişen bir şey yok dememek mümkün mü?
Tayyip Erdoğan bir yığın koruma ordusu arasında polise, A’dan Z’ye ne gerekirse yapın
dedim ifadelerini kullanıyordu.
Bir karadenizli vatandaşımızın hücum ve polisler karşısındaki tepkisini buraya yazmadan duramayacağım. Biz Kıbrıs barış harekâtında bile bu polis sayısı kadar asker indirmedik
demiş.O zaman yapılanlar düşmana karşı bir karşı koyuş, harekâttı. Ya bu harekât kime karşı? Erdoğan bunu iyice düşünüp tarttı mı acaba?
Doğu’da yapılanlar almış başını gidiyor. Yollar kapatılıyor. Karakol yapımları engelleniyor ve daha neler.Burası gözden çıkarılmış bir bölge sanki. Oraya karşı gösterilen sağduyunun
buralarda gösterilmiyor.Gerçek teröristle halk direnci birbirinden farklı şeyler oysa. Eğer
bir bölgemiz gözden çıkarılmışsa o başka. O zaman da halk söyleyeceği sözü çok iyi bilir.
Şimdi yapılanlar gözden kaçırılıyor. Tüm çıplaklığıyla kral görüldüğü zaman Türkiye oyunu güzel kullanır.
Bu kapalı havanın açması için bütün bilinçli yurttaşlar gibi duadayız.
Eyleme de geçeriz. Yeter ki neler olup bittiğini tam anlayalım.Tıpkı Ege’de bir yöremizde olduğu gibi. Önce ilçe yapılan 2000 nüfuslu yer 30 mart seçimlerinde köy yapılmak istenmiş
ve halka muhtarınızı seçin denilmiş.Halkta oy kullanmaya sandıklara gitmemiş. Bu kez dün
yine sandık kurulmuş oraya, hadi muhtarınızı seçin diye. Ahali yine gitmemiş sandıklara.
Biz ilçeyiz, haklarımızdan vazgeçmeyiz demişler. İyi bir ders olmuş yönetime.
Keşke diyorum cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de eğer ülkemize yakışır doğru düzgün bir
aday sunulmazsa önümüze bütün millet sandığa gitmese ne olur. Çok güzel olur bence.
Yağmur yağıyormuş. İlerdeki tepelere bakınca afallamıştım. Bütün tepelere sanki kar yağmış gibi sarımtıl beyaz.
Güzel yağmurlar yağsa, umutlar beyaza çalsa.. Ne güzel olur.
Umutluyuz..
2. 6. 2014 / Nazik Gülünay