12
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2764
Okunma

Her zaman ’’ huu huuu ’’ diye o benim kapımı tıklatacak değil ya bu sefer de ben onun kapısını tıklattım.
-Hu huuuu...Nurhayat Abla ben geldim.
İçeriden hoşnutsuz bir ses geldi.
- Ablalar götürsün seni e mi? Kapı açık gir.
Allah Allah Nurhayat Ablam kesinlikle kapısını açık bırakmazdı. Hele hele de geçen seneki olaydan sonra onun kapısını açık bıraktığını hiç görmemiştim.
Geçen sene üst katımızda oturan komşu taşınıyordu. O günlerde de Nurhayat Ablam gözlüğünü kaybeymiş, kör kör dolanıyordu etrafta. Taşınan komşuları sen hırsız zannet...Ondan sonrası kızılca kıyamet.
Bizimki doksan üç harbinden kalma tüfeği asılı olduğu duvardan al , çakmağını, fitilini bir güzel hazırla, ağzından barutu, saçmayı tep, sonra da ev taşıyan komşunun tam da poposuna Allah ne verdiyse saçmaları yapıştır hırsız diye . Zavallı komşunun tamponundan tam on beş adet sığırcık saçması toplanmıştı.Herifi resmen kevgire çevirmişti anlayacağınız. O değil de o gözlerle bunca işi nasıl becerdi hâla hayret ederim. Allahtan adamcağız davacı filan olmadı da ’’ Tüfeği temizlerken ’’ falan filan deyip yırttırdık Nurhayat Ablayı. İşte o günden sonra da Nurhayat Abla kapısını hep kapalı tuttu ve tanıdık bir ses olmazsa kesinlikle açmadığı gibi evin dışında kıyamet kopsa merak edip de bakmaz oldu.
Neyse...İçeri girdim...Abooo o da ne? Nurhayat Ablam sere serpe uzanmış kanepeye. Resimde görüldüğü gibi... Haa bu arada sizlerle ilk kez Nurhayat Ablamın şu andaki halinin fotoğrafını paylaşıyorum değil mi? Böylece artık sormazsınız bir daha ’’Kim bu Nurhayat Abla? Nasıl biri? Neye benziyor?’’ diye.
Onu bu halde görünce gayrı ihtiyari Orhan Veli’nin bir şiiri geldi aklıma ve başladım mırıldanmaya:
Uzanıp yatıvermiş sereserpe.
Entarisi sıyrılmış hafiften.
Kolunu kaldırmış kolluğu görünüyor.
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülük yok biliyorum.
Yok, benim de yok ama,
Olmaz ki Böyle de yatılmaz ki.
Nurhayat Ablam teleşla eteğine baktı.
-Aman Allah’ım eteğim mi açılmış?
-Yok abla yok..Eteğin meteğin açılmamış. Hem açılsa ne yazar. Altına öyle bir pijama giymişsin ki korkma o muhteşem sütun bacakların görülmez.
-Allah’ın cezası...O zaman neydi o söylediklerin?
-Şiirdi Abla...Orhan Veli’den bir şiir.
-Rahmetliyi iyi bilirim. Az çapkın değildi hani. Kiiih...kiiihh..kiiiihhhh.
-Ya abla sana bir şey soracaktım ben.
-Az bekle okey dönüyorum.
Yahu Abla resmen suratıma bile bakmıyor. Yatmış öylece sırtüstü, açmış tablet bilgisayarını okey oynuyor.
-Abla ya...
-Başlatma ablandan okey dönüyorum dedim ya sana.
Yahu bırakın okeyi sağından soluna bile iki saatte dönen hatun şimdi ’’ Okey dönüyorum ’’ Diye suratıma bakmıyor. Oysa durum oldukça acil. Bir kez daha seslendim.
-Abla sana bir şey danışacaktım.
Nurhayat Abla tablet bilgisayarını şiddetle kanepeya fırlattı ve doğruldu.
-Attım okeyi gördün mü?
-Helal olsun ablama. Eski okeycilerden kim kaldı zaten.
-Eski okeycilerdenmiş. Mendebur şey. Senin vırvırın yüzünden okeyi rakibe attım. Adam aldı bitirdi. Kaybettim oyunu.
-Abla o gözlerle bu kadar oynadığına şükret sen.
-Gözlerime kurban ol sen...Uğursuz şey...Geldin uğurumu kaçırdın. Söyle bakalım ne vardı?
-Ya abla ben bir şiir yazdım ama bir türlü sonunu getiremedim. Bana yardımcı olur musun?
Size söylemeyi unutmuştum değil mi? Nurhayat Ablam nefis şiirler yazar. Ne zaman bir şiirde sıkışsam onun yardımına müracaat ederim. Bu sefer de yine ondan yardım almalıydım çünkü bir türlü yazdığım şiirin sonunu getiremiyordum.
Şiir deyince Nurhayat Ablam tüm ciddiyetini takınarak ’’ Oku bakalım şu şiiri ’’ Dedi. Ben de başladım:
Bana bir kurbanlık seç kurbanlıklar arasından.
Sucukluk olsun.
Derisini delmeden yüz ki
Gocukluk olsun.
Sonra yanağından bir buse çalayım.
Çocukluk olsun.
Bir şiir yazmak istiyorum ama içinde biraz,
Vıcıklık olsun.
Öyle bir şiir ki dostluğumuzu kıskananlara...
-İşte abla buraya kadar yazdım ama son dizesini bir türlü çıkaramadım. Sence oraya ne yazayım?
Nurhayat ablam şiiri eline aldı. Gözlüklerini düzelterek baştan sona bir kez içinden okudu ve nihayet son mısra ile birlikte tamamladı şiiri.
- Öyle bir şiir ki, dostluğumuzu kıskanalara,
Gıcıklık olsun.
-Oldu valla...Evet Öyle bir şiir ki, dostluğumuzu kıskananlara / Gıcıklık olsun.
Şiirin başlığı da ’’ GICIKLIK ’’ Olsun ha ? Ne dersin?
-Güzel olur.
Şiiri kendi bilgisayarıma aktarmak için Nurhayat Ablamın yanından ayrılmadan önce sevgi ile sarıldım ona.
-My Moon.
-Sensin maymun. Edepsiz.
-Yok abla . Sana İngilizce ayım demek istemişsim.
-Ayı da sana benzer.
-Yahu ayı değil. Gökte var ya ay işte o.
-Haaa..Ay Dede yani?
-Evet de, Ay nine olmayacağına göre?
-Ninenden de örekesinden de başlatma beni. Haydi şimdi evine git. Şiirin de bittiğine göre bırak da rahat rahat okeyime devam edeyim.
Nurhayat Ablamın yanından ayrılırken yeni bir şirim daha olmuştu:
GICIKLIK
Bana bir kurbanlık seç kurbanlıklar arasından.
Sucukluk olsun.
Derisini delmeden yüz.
Gocukluk olsun.
Sonra yanağından bir buse çalayım.
Çocukluk olsun.
Bir şiir yazmak istiyorum ama içinde biraz,
Vıcıklık olsun.
Öyle bir şiir ki, dostluğumuzu kıskananlara,
Gıcıklık olsun.