8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
755
Okunma
Ana rahmine düştüm
düşmeden ekiliydi kin ve nefret
babam mesleğine aşıktı
mesleği olmadan önce hiçti
ana babasından dayak yerdi
yiyecek başka şey sunulmamıştı önüne
sessizce süzülürdü hiçlikte
kimse görmesin isterdi yaralarını
ve var olamadıklarını
bağırmaya başladı sonra saygısızca
"bakın artık mesleğim ben oldum" diye
küçümserdi diğer meslekten olanları
hele hele kadınları mesleği olsun olmasın
severdi yine de onları
ne kadar kadın olursa hayatında
o da o kadar erkekti belki
erkek çocuk isterdi
adam olacak çocuk yani
annem acıların çocuğu tadındaydı
tadından yenmeyenlerden işte anla
hiç kadın olmadı
utandı kadınlıktan
bu yüzden de büyütmediler
büyümedi
bir zamanlar çok severdi
en sevilendi baba evinde ana kucağında
ama sevilmemeye başlayınca
aşk nefret kısır döngüsünde sıkıştı erkeklikle
düşman oldu hayata
sonra da herkese, kendine
varolmak için doğurdu durdu
doğurdukları doğduklarına pişman oldu büyüdükçe
o da doğurduğuna doğuracağına
şimdi kandırır durur kendini
"iyi ki doğurmuşum", diye
ama kendi de inanmaz buna
doğurdukları da
ben ana rahmine düştüğümde
sevginin yokluğunu hissetti hücrelerim
rahmine düştüğüm beden
bana yabancılaşmıştı
istemiyordu beni
hazır değildi, çocuktu
eksiktim yani yolun başından
sonra istemeden ve istenmeden çıktım f tipi hücremden
babam da istemedi sevmedi beni
suçum adam olmayan cinsten olmaktı
bunları öğrendim doğurduğuna pişman olan anam
doğduğuma pişman etmek için anlatıp durdukça bana
eksildim böyle böyle büyüdükçe
okula gönderildim seçme şansı verilmeden
daha ufacıktım
orda öğrendim zengin fakiri
niyeyse "bilen" ve "öğreten"ler
ilk günden sordu baba mesleğimizi
sınıflara ayırmak için ufacık bizleri
ve daha sonra duvarlar örmek için aramıza
o duvarlar ki kalınlaştı basamaklar arttıkça
kimimizi üniversiteye taşıdı duvarlarımız
kimimizi çocuk işçiliğine
kimimizi de "koca" evine
hep sordum "neden fakirler başarısız (!)" diye
büyüyünce anladım
aileden gelen fakirlik
okulda vesikalanıyormuş
evde, "alın yazısı"
okulda, "tembellik"
tedavi ise aynıymış hep: boyun eğmek!
başka şeyler de öğrendim elbet okul sıralarında
ne de olsa tek duvarla ayrılamazdık sizlerle bizler
dediler hepimiz türküz en müslümanından
cennet yolları sadece bizleri gözler
müslüman olmayan türk olamadı
türk olmayan da müslüman
hem türk hem müslüman olmayanlarsa
utandılar gizlediler kimliklerini
"bizi de cennete alın" dedi bazıları büyüyünce
öğrendim 301’den yargılanınca
"vatan haini"ymişler meğer
suratlarına tükürdük
diri diri yaktık
öldürüldük onları
terketmedikleri için
ve bazılarının sevdiği gibi sevmedikleri için vatanı
ve bazılarının istediği gibi
susup boyun eğmedikleri için haksızlıklara
dediler "her türk asker doğar"
askerlik adam olacaklara mecburiydi
o zaman kadınlar zaten türk değildi
adam olacakların ve
zaten 2. sınıf olan kadınların bazıları
silaha savaşa hayır deyince
onlar da "vatan haini" oluverdiler
yargılandılar
fişlendiler
dışlandılar
işkence odalarında bağırdılar
bir avuç insan dışında kimse duymadı seslerini
medya "kutsal vatan için ölen ve öldürenler"i
allayıp pullamakla meşguldü
kin nefret ekildi içimize
sevgisizlik
düşmanlık
silah verildi ellerimize
vur dediler
acıma
onlar çocuk
onlar fakir
onlar kadın
onlar gayri-müslim
onlar türk değil
onlar savaş karşıtı
onlar eşitlikçi
onlar özgürlükçü
onlar insan
o zaman acıma vur
vur ki biz var olabilelim
vur ki vicdanımız rahatlasın
biz bizliğimizle ancak böyle övünelim
26.nisan.2008
chlorotoxin