20
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1983
Okunma


Biliyorum uzun bir yazı olacak ama bu yazıyı bölmeye gönlüm elvermedi. Bir de konunun Anteple ilgisi var ama hamamlarıyla uzaktan yakından ilgisi yok.
-----------------------------------------------------------------------------
1983 Yılı Eylül ayı ortalarıydı. Bir kaç parça kapkacak, en ucuzundan bir iki beyaz eşya ve bir iki tahta kanepeden ibaret eşyamızı ufacık bir 50 NC tabir edilen kamyona atmış Manavgat’tan, tayinimin çıktığı Batman’a doğru yol alıyoruz. Manavgat-Alanya-Gazipaşa- Anamur vs derken Mersin’e kadar devamlı sahil şeridinden gittiğimiz için yolculuk keyifli. Her ne kadar kamyonun/ ya da kamyonetin ön tarafında ben, eşim, üç aylık bebeğimiz Sinan ve kayınbiraderim Ramazan ile birlikte dört kişi bizim aile, bir de öğrencilerimden Musa’nın babası Murat Amca( Kamyon şoförü ) olsa da, yani toplamda beş kişi ıkış tıkış gitsek de henüz Akdenizdeyiz ve keyfimizi kaçıracak bir şey yok arasıra Sinan’ın altını temizlemek zorunda kalmamız dışında...Bir de daha önce hiç görmediğimiz Batman’a gidiyor olmak var işin içinde tabii ki.
Hey gidi günler hey bee..O beş kişilik yolculuktan hayatta sadece iki kişi kaldı... Murat Amca kilolu bir adamdı. Kalp krizinden öldü çok seneler önce. Mekanı Cennet olsun. Sinan’ım, Batman’a geldikten altı ay sonra öldü tüm vücudu kangren olarak. Kayınbirader Ramazan ise on altı yaşında intihar etti pamuk için kullanılan Tamaron adlı bir zehiri içerek... Kala kala sadece ben ve eşim kalmışız ki aslında biz de yaşıyor sayılmayız. Ben İstanbul’da , o Fethiye’de bir ölü olarak - yaşamak denirse- yaşayıp gidiyoruz işte.
Neyse...Çıkalım bu hüzünlü konulardan. Nerede kalmıştık? Evet...Mersinden çıktık. Adana zaten bir saatlik yol. Adanayı da aştık. Kamyon daha sonra bir yokuşu tırmanmaya başladı ki sormayın. Mubarek çık çık bitecek gibi değil. Sordum Murat Amca’ya ’’ Amca bu dağlar ne dağı? Ne derler bu dağlara ?’’ Cevap verdi: ’’ Bu dağlara Gavur Dağı denir’’ Hımmmm..Demek ki Antep, Urfa , Maraş ve Adana’nın savunulması sırasında Fransız gavuruyla boğaz boğaza savaştığımız bu yüzden de Gavur Dağları denen Amanoslardaydık.
Gavur Dağlarını da aştıktan sonra Gaziantep’e ulaştık. Hayatımda ilk kez görüyordum bu şehri. Yolumuza devam ettik. Nihayet oldukça uzun demir bir köprüye ulaştık. Burası da Urfa’nın Birecik ilçesiydi. Burada da dünyanın en ender görülen canlısı olan kelaynak kuşlarını gördüm. Hindi ile leylek arası bir kuş)))
Daha sonraki yıllarda bir kaç defa Antalya’da yaşayan babamı ya da Fethiye’de yaşayan kayınbabamı görmek için yaz tatillerinde yolculuk yaptığımızda görmüştüm Birecik ve Gaziantep’i.Yıllar sonra Batman’dan da ayrıldığımda her iki yerleşim yeri de benim için sadece bir anı olarak kalacak sanıyordum ama yanılmışım.
Efendim bahsetmiştim size bende iki tane safkan Kangal olduğundan... İşte bunlardan büyüğü olan Cihangir diğer cins Kangallardan çok daha cinstir. Diğer Kangallarda olmayan mesela uçma özelliğine sahiptir. ( Yahu bildiğiniz Kangal değil..Oğullarım... Ben onlara Kangallarım diyorum. ) Uzun zamandır yakın mesafe uçuşları yapan bu Kangalım bu sefer oldukça uzak bir mesafe uçuşu yaparak Gaziantep’e kondu. Böylece yıllardan sonra Gaziantep bir kez daha hayatıma girmiş oldu.
Şimdi diyeceksiniz ki ’’ Gaziantep’i anladık da Birecik ne alaka?’’ Efendim bu Mecnun’un Leyla’sı Gaziantepte ikamet ediyor ama memleketi Birecik.
Bir kaç gün önce benim büyük Kangal benim henüz afyonum patlamışmış bir vaziyetteyken gedi odama.
-Baba ben Gaziantep’e uçuyorum.
-Biliyorum..Zaten ne zamandır uçup duruyorsun.
-Bilmiyorsun. Öyle uçma değil. Bildiğin uçuyorum.
-Hımmm anladım...Kırklara karıştın yani?
-Yahu öyle de değil dalga geçme. Uçakla Gaziantep’e gideceğim.
Dedik ya uykuluyuz diye:
-Hımmm... Güzel, dönüşünde baklava getir. Fıstığı bol olsun.
-Yahu ne baklavası, ne fıstığı?
-Ne yani Enteb’in hemamlarını görmeye mi gideceksin? ( Gözün çıkmasın e mi Ceylan..Senin yüzünden ’’Antep’in hamamları’’ da ’’Enteb’in hemamlari’’ oldu ya ben sana daha ne diyim )
Uyku sersemi derler ya. Ben uykuyu alamayınca tam bir sersemimdir. Aklıma kesinlikle Leyla gelmiyor. Öyle ya insan Anteb’e niçin gider? Ya baklava yemeye ya da hamamlarına(!) Ama aklıma son anda bir başka şey daha geldi Cihangir ’’ Ne hamamı baba ’’ deyince.
-Tamam şimdi bildim. Zeugma’ya gideceksin?
-Yahu ne Zeugması. Leyla’yı görmeye gideceğim.
-Leyla kim?
İyi ki Kangal... Pitbul veya Doberman olsa kesin parçalardı beni ama Kangalların sahiplerine saldırma huyları yoktur. Yine de çok kızdı tabii ki.
-Müstakbel gelinin yahuuuu.
-Haaa şu Leyla...İyi uçuşlar sana o zaman.
Velhasılı kelam bizim büyük Kangal ile 21 Nisan 2014 Tarihinde sabahın körü sayılacak bir saatte yaptığımız bu baba- oğul tatlı ve anlamlı muhabbetinden hemen sonra o evden çıktı Gaziantep’e uçmak için. Ben de melekler gibi derler ya aynen öyle sessiz sedasız uykuma kaldığım yerden devam ettim. Her ne kadar benim veletler oldukça sesli bir şekilde horuldadığımı söylerlerse de elbette yalan tabii ki. Ne horlaması?
Öğlene doğru saat 12 gibi uyandım. Sonra bir ihtiyaç sebebiyle Cihangirin odasına gittim. Allah Allah odasında yoktu. Sabah sabah nereye gitti ki bu çocuk? Hemen telefona sarıldım.
-Oğlum nerelerdesin sen? Şimdi baktım yatağında yoksun.
-Baba sabah söylemiştim ya. Ben Gaziantep’teyim.
Ulan hakikaten de çocuk bana Gaziantep’e uçacağını söylemişti değil mi?
Gaziantep kelimesi nihayet bende jetonun düşmesini sağladı. Gaziantep deyince hatırladım
Üç seneyi aşkın bir zamandır Edebiyat Defteri Sitesinde naçizane yazılar yazıyor, şiirimsi manzumeler sunuyorum. Bu süre içinde önce sanal olarak başlayan ama sonrasında gerçek dünyada da tanıma mutluluğuna eriştiğim pek çok arkadaşım oldu. Bunlardan biri de ilk kez iki sene önce İstanbul-Kadıköy’de tanıştığımız sitemizin ’’Su misali ’’ Rumuzlu yazar ve şairesi Gülhun Ertilav idi. O ilk görüşmemizden sonra bir daha görüşmek hiç nasip olmasa da baki kalacak bir dostluk oluşmuştu aramızda. Zaten Gülhun Hanım’ı tanıyıp da onunla dost olamayacak bir tek insan tasavvur edemiyorum. O kadar içten, o kadar samimi, o kadar sıcakkanlı bir insan ki kelimelerle anlatmak mümkün değil.
Gülhun arkadaşımın Gaziantepte yaşadığı aklıma gelir gelmez önce Cihangir’e daha sonra da Gülhun arkadaşıma telefon ederek birbirleriye buluşmalarını ve tanışmalarını istedim. Bu arada hemen belirteyim oğlum da Edebiyat Defteri sitemizin bir üyesidir.
Cihangir ertesi gün için Gülhun Hanımla buluşabileceğini, Gülhun Hanım ise Cihangir ile tanışmaktan memnun olacağını söyledi.
Ertesi gün yani 22 Nisan 2014 te gelen telefon ile benim büyük Kangal ve Leyla’nın Gülhun Hanım ve eşi Barbaros Bey’le buluştuklarını öğrenmiş oldum.
Öğleden hemen sonra buluştukları haberi, ikindiye doğru da Gülhun Hanım ve Barbaros Bey’in kurdela kesme töreni ile Cihangir ve Leyla’nın nişanlandıkları haberini aldım.
Şimdi denilebilir ki böyle bir nişan olur mu? Olur..Hem de bal gibi olur. Her zaman ’’ Biz büyük bir aileyiz’’ Demiyor muyuz ? Çok çok sağ olsunlar var olsunlar Gülhun Hanım ve Barbaros Bey işte bu ailenin fertleri ve büyükleri olarak bu iki gence annelik ve babalık yapmışlar. Maksat o gençlerin mutluluğu değil mi? İlle bedenen orada olmak mı gerekiyor?
Ben böyle bir jestten kendi adıma son derece mutlu oldum ve ’’ Demek ki doğru bir insanmışım ki doğru arkadaşlarım var ’’ Dedim kendi kendime ve sanal dediğimiz alemin aslında doğru kullanırsa ne kadar büyük dostluklara, arkadaşlıklara vesile olabileceğini gördüm , bizzat yaşadım. Henüz tanışmadığım Barbaros Bey’e ve sadece bir kere görmüş olsam bile kardeş olarak her zaman gönlümdeki tahtında oturacak olan Gülhun Ertilav’a çok çok teşekkür ediyorum evlatlarıma böyle bir sevinç ve mutluluk yaşattıkları için.
BİZ EDEBİYAT DEFTERİ AİLESİ OLARAK GERÇEKTEN DE BÜYÜK VE ÇOK GÜZEL BİR AİLEYİZ. Bunu mutlululuğumuza ortak olan diğer arkadaşlarımın mesajlarıyla da görmüş oldum. Tüm dostlara çok çok teşekkürler.
Uzun lafın kıssası: Bundan sonra sanırım ’’ Enteb’in hemamlari ’’ Türküsü bizim evde en çok dinlenecek türkü olacak uzun bir süre.
ÜSTTEKİ RESME GELİNCE: TEK TEK TANITMAYA GEREK VAR MI?
NEYSE BEN YİNE DE TANITAYIM: ( Soldan Sağa- Gülhun Ertilav- Cihangir Biberoğulları- Leyla Göksu- Barbaros Hayrettin Ertilav )