16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2345
Okunma

Epey bir müddettir yazayım mı yazmayayım mı diye kendi kendimle mücadele ediyordum. Çünkü öylesine çetrefilli bir konu ki meramımızı insanlara anlatmak oldukça zor olacağı gibi pek çok insan - her zaman yaptıkları gibi- olayı sadece bir ucundan tutacak ve ’’ Vurun abalıya ’’ misali vuracaktı bir taraflarımıza.
Bu endişeler içine ’’ Boşver, her şeyi de yazmak zorunda mısın? Bu da yazılmadan kalsın ’’ Demiştim kendi kendime ama bu gün ’’ Yok yok, ben bunu mutlaka yazmalıyım’’ dedim.Gelecek tepkiler ne olursa olsun yazacağım.
Girişi çok uzattım biliyorum.
Önce bu gün ne gördüm de yazmaktan çekindiğim bu konuyu ele almak zarureti hissettim:
Bu gün Önce Kadıköy’’e oradan da Üsküdar’a geçtim. Üsküdardaki işimi de bitirdikten sonra Üsküdar’dan Ümraniye’ye giden belediye otobüsüne bindim. Otobüs tam olarak İlahiyat Fakültesi durağına geldiğinde gözüme ilk çarpan şey orada Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii diye bir caminin yapılmakta olduğuydu. Koca koca ilan panolarına ortaya çıkacak caminin nasıl bir şey olacağının resimleri asılmıştı. ( Bir sanat şaheseri çıkacak ortaya bittiği zaman.Yukarıdaki resimdeki gibi ... ) Buraya kadar bir acayiplik yok elbette. Ama o cami resimleri birilerini rahatsız etmiş olacak ki bazı resimlerin üzerine sprey boya sıkılmıştı. Can sıkıcı bir durum lakin ona da alıştık artık. Yüzde doksan dokuzu müslüman (!) olan bir ülkede cami yapımını protesto ilk kez rastladığımız bir durum değil. Ancak yine o resimlerden birinin üzerinde ’’ Ali İsmail ’’ ismini görünce artık benim de sinir katsayıları tavan yaptı.
Ali İsmail malum...Gezi olaylarında öldürülen yedi gençten birisi.Tam adıyla Ali İsmail Korkmaz... Diğerleri de Mehmet Ayvalıtaş , Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, İrfan Tuna, Mustafa Sarı , Selim Önder...
Ülkenin geleceği olabilecek yedi gencin şimdi kara toprakta olması elbette ki üzücü bir durumdur. Özellikle Ali İsmail Korkmaz’ın tamamen savunmasız bir şekilde dört kişi tarafından dövülerek öldürülmesi hiç bir şekilde kabul edilebilir, katilleri lehine mazeretler öne çıkartılabilecek bir durum değildir.Anacak - kimse darılmasın, gücenmesin- her yerde, her ortamda, her durumda ’’Ali İsmail’’ artık sizce de kabak tadı vermedi mi ?
Bir yazı yazıyorsunuz ve diyorsunuz ki ’’ Suriye’de tamamen masum çocuklar öldürülüyor’’ Pat diye geliyor cevabınız : ’’ Sen Suriye’de ölen teröristler(!) için göz yaşı dökeceğine Ali İsmail için ağla...’’ Yahu tamam Ali İsmail için de ağlayayım. Ağladım ve ağlıyorum da ama müsaade edin bir kaç damla göz yaşı da Suriye’de ölenler için akıtayım.’’ Ne mümkün efendim. Olamaz...Suriye’de öldürülen kundaktaki bebek- Ki o bir teröristtir(!) - için ağladığınız takdirde Ali İsmal’in ruhunu rencide ediyorsunuz(!)
Dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun. Mesela Arakan’da Budist rahiplerin yakarak öldürdüğü, boyunlarından astığı, palalarla doğradığı müslümanlar için sıkıysa ağla...’’ Sen onlar için ağlayacağına Ali İsmail Korkmaz , Mehmet Ayvalıtaş , Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, İrfan Tuna, Mustafa Sarı , Selim Önder için ağla’’ yı patlatıyorlar.
-İki araba çarpışmış. Otuz kişi hayatını kaybetmiş.
-Sen onlara ağlayacağına Ali İsmail’e ağla.
-Bir polis memuru bunalıma girerek beylik tabancası ile kendini vurarak öldürmüş.
-Sen ona ağlayacağına Ali İsmail’e ağla.
-Hainler, Ülkücü gazeteci- yazar Cengiz Akyıldız’a kıydılar.
-Sen ona ağlayacağına Ali İsmail’e ağla.
Velhasılı kelam neredeyse anamızın babamızın cenazesine bile ağlayamayacağız. ’’ Sen ananın babanın ölümüne ağlayacağına Ali İsmail İçin ağla ’’
Sadece ağlamaklı olaylarda değil, normal bir insan olarak sürdürdüğünüz her türlü yaşamsal durumda da karşınızda ’’ Ali İsmail ’’
’’Sen sinemalada abuk subuk filmlere güleceğine Ali İsmail için ağla’’
’’Sen komedi yazıları yazacağına Ali İsmail için ağla’’
’’Sen karnını tıkabasa doyuracağına Ali İsmail için ağla’’
-Sen aşk şiirleri yazacağına Ali İsmail için ağla.
-Abi/abla Ali İsmail için de şiir yazdım. Bırak da kendi kafama göre yazayım şiirlerimi, yazılarımı.
-Olmaz..Sen Ali İsmail için ağla.
O değil de ’’ Sen Ali İsmail için ağla ’’ diyenler hani işi gücü bırakıp Ali İsmail Korkmaz , Mehmet Ayvalıtaş , Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, İrfan Tuna, Mustafa Sarı , Selim Önder için ağlıyor olsalar haydi neyse. Kendilerine sıra gelince ’’ Alemin keyfi yerinde yine Maşallah’’ modunda hepsi.
Bu gün o cami resminin üzerindeki yazıya gelince:
-Sen buraya cami yaptıracağına Ali İsmail için ağla.
-Hem cami yaptırsam hem de Ali İsmail için, Suriye’de öldürülen bebekler için, Arakan’da yanan çocuklar için, Irak’ta ırzına geçilen sabiler için, Mısır’da doğranan tüyü bitmemiş yetimler için, Filistin’de babasının gözü önünde öldürülen ya da yedi yaşında olduğu halde hapse atılan çocuklar için, Hocalı için ağlasam?
-Olmaz...Öncelikle buraya o camiyi yaptırma; ondan sonra da Ali İsmail için ağla...Başka da bir şeyi de kafanı takma.
Bir fıkra ile bitireyim:
Çok küfürbaz bir adam varmış. Bu adamı alıp bir şeyhin tekkesine kapatmışlar. Adam burada artık küfür etmiyor tabii ki. Yani tövbekar olmuş.
Derken bir gün bir başka adam şeyhin huzuruna çıkmış ’’ Şeyhe bir şey danışacağım’’ Diye. Bizim tövbekar küfürbaz da şeyhin yanında...
Neyse..Adam şeyhe sorusunu sormuş:
-Şeyhim. Benim babam öldü. Üvey annem de çok güzel ve genç bir kadın. Şimdi ben bu üvey annemi nikahlayabilir miyim?
Şeyh daha cevap vermeden tövbekar küfürbaz atılmış.
-Şeyhim..Görüyorsun işte...Ben böyle anasını avradını........ evlatlarına laf söylüyorum; bana küfürbaz diyorlar. Yoksa Vallahi, Billahi küfürbaz değilim.
Ben de küfürbaz değilim. Bakmayın adımız çıkmış.