MODA MARKAYI, MARKA MODAYI YARATIR Efendim, ilk bakışta moda; belli bir döneme, coğrafyaya, ülkeye, belli bir kültüre özgü ortak davranış, düşünüş ve yaşama biçi midir. Moda her alanda vardır, tüm yaşamamızı aslında modalar belirler. İnsan kendini ne kadar modanın dışında tutmaya çalışırsa çalışsın, bilerek veya bilmeyerek daima modanın etkisindedir. Sevgili okurlar, bunda tam yirmi beş yıl önce yani 1980 yılında İstanbul Üniversitesi işletme Fakültesinde asistan (araştırma görevlisi) olarak görev yaparken, askerlik sıramız geldi ve biz fakültedeki görevimizde ücretsiz izinli gösterilerek, kısa dönem (üç buçuk ay ) askerliğimizi yapmak için, Erzincan 59. topçu tugayı, uçaksavar taburu, 2. bataryada yerimizi aldık. Askerlik dönüşü tekrar fakülteye döndük, ancak bazı nedenlerden dolayı fakültedeki görevimizden ayrılarak, özel sektöre geçtik, Mudo Hazır Giyim İmalat ve Pazarlama A.Ş.’ye üretim planlama şefi olarak göreve başladık. Türkiye moda tarihine yön veren, sayılı markalardan biri olan bu güzide şirkette üç yıl sonra üretim planlama müdürü olduk. Aralıksız on beş yıl bu görevimizi sürdürdük. Mudo bizim için bir yuva ve gerçek bir Akademi olmuştu. Burada hazır giyim konusunda gerçekten bir uzman olmuştuk. Türkiye’de modaya yön veren diğer büyük hazır giyim markaları gibi, Mudo, Collection, Chewignon ve Naf-Naf, markaları da gelecek sezonun kreasyonlarını bir yıl öncesinden belirler. Dolayısıyla ister istemez, Mudo ‘da içimiz, dışımız moda olmuştu. Sevgili moda sevdalıları, hâl böyle iken sizlere moda hakkında faydalı olabilecek, birkaç satır yazmak istedik. Efendim, konuşma biçimimiz, kullandığımız sözcükler, kullandığımız eşyalar, elbette giysilerimiz, saç kesimimiz, yaşadığımız çevre, binalar, makro marketler, toplumsal sosyal hareketler, sanat biçimleri, özel günlerimizde gittiğimiz mekânlar, yediklerimiz, içtiklerimiz bile bir modanın izini taşır. Ama giyim kuşam modası diğerlerinden biraz daha baskındır. Öyle ki moda deyince ilk aklımıza giysiler, aksesuarlar, mankenler, defileler ve çeşitli markalar gelir. Sevgili Çengelköy, halkımız arasında “Benim modayla hiç alâkam yok” diyen bir insan bile aslında yanılıyordur. İnsanlar farkında olmadan belli modalardan etkilenmektedirler. Pazardan aldığımız her hangi bir etek bile, tanınmış bir modacının geçen yılki Milano’da Moda Haftasında ki defilede sergilenen kreasyonda yer almış eteğin taklidi olabilir. Moda da marka kuşkusuz çok önemlidir. Belli markalar moda yaratır, o markaların takipçisi de çok olur. Moda meraklıları bir Armani, Dior, Dolce & Gabbana, Gucci, Versace, Yves Saint-Laurent veya dünyaca ünlü başka bir markanın binlerce dolarlık bir giysisine sahip olma salarda en azından bu markalara ait bir parfüm, bir kozmatiik ürün, eşarp, kemer veya çorap alarak kendilerini iyi hissederler. Modayı izlemede iki temel güdü olduğu düşünülmektedir: Başkaları gibi davranma kaygısı ve başkalarından farklı olma kaygısı. Birbirine zıt gibi görünen bu iki güdünün de amacı iyi görünmek ve iyi hissetmektir. M O D A ve T A R İ H Modanın tarihi, giysinin tarihi kadar eskidir. İnsan başta soğuktan korunmak için kullandığı giysilerin kısa zamanda güzel görünme, bir tarz ve simge oluşturma işlevini de fark eder. Giysiler ve takılar zenginliğin, belli bir din, sınıf ve toplumsal bir grubun simgelerine dönüşür. Kişinin cinsiyetini, yaşını, toplumsal konumunu ve mesleğini gösterir. Her kültür kendi modasını yaratır. Öte yandan üretim araçlarının, ticaret ve keşiflerin gelişmesiyle, kültürel farklılıklara rağmen belli modalar farklı coğrafyalarda da benimsenir. Örneğin günümüzden yaklaşık 5000 yıl önce Çin’de üretilen ipek kumaşlar o kadar değer kazanmıştır ki Çin’i batı’ya ağlayan ticaret yoluna ”ipek yolu” adı verilmiştir. Çin ipeği yüzyıllar boyunca Avrupa da zenginler ve soylular arasında moda olmuştur. Efendim, araştırmacılara göre moda, batıda ortaçağın ardından, kentlerin yeniden canlanması ve kapitalizmin gelişmesiyle başlamıştır. Değerli ve kaliteli malların üretimi ve dağılımı daha geniş kitlelere ulaşarak modanın gelişimi hızlanmıştır. Fransa 17.yy.da XIV. Lois zamanında dünya politikasında büyük söz sahibi olarak, pek çok şeyde olduğu gibi dünya modasına da yön vermiştir. Bu arada da Osmanlı devleti 18.yy.da Fransa ile yakın ilişkiler için de olmuş ve birçok Fransızca sözcük Türkçeye geçmiştir. Bunlar arasında korse, kravat, kilot, pantolon, jartiyer, jile, jüpon ve sutyen gibi giyimle ilgili sözcüklerde vardır. Fransız devrimi ile birlikte eski sistem sona ermiş ve moda da yeni bir dönem başlamıştır. Bu arada da İngiltere dokuma sektöründe oldukça cesur adımlar atarak, İngiliz kumaşları ve tekstili daha çok erkek giyiminde söz sahibi olmuştu. Türkiye’de ise moda da ki değişim 1923 ‘te kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti ’yle gerçekleşti. 1933 ‘te ki dünyadaki kriz Türkiye’yi de etkilemiş ve daha çok kamusal anlam da Sümerbank başta olmak üzere birçok tekstil fabrikası kurulmuştur. Son yıllar da ise Derimod, damat, Kiğılı, Benetton, Beymen, Vakko, Mudo, Mavi, koton gibi yerli markalar, yurt için de olduğu gibi yurt dışında da rağbet görmektedir. GELENEKSEL MODA ANLAYIŞI Levi Strauss’un 1850 ler de elinde kala çadır bezlerini değerlendirmek için ürettiği dayanıklı ve ucuz olduğu için işçilerin giydiği blue Jean günümüzde üzerine şık bir bluz giyilerek, bir kokteyl kıyafetine dönüştürülmektedir. Aynı şekilde erkeklerde blue Jean üzerine şık bir lacivert blayzer ceket favori bir tarzdır. Yakın bir tarihe kadar sadece köylü bacılarımızın üzerlerinde gördüğümüz şalvar’ın biraz değiştirilmiş biçimini artık bayanların üzerinde de görebiliyoruz. Bu gün 50’li yaşların üzerinde olanlar, genç kızların kış aylarında bile göbeği açıkta bırakan, düşük belli pantolonlar giymelerini yadırgarlarken, çoğunun üzerinde 1970’ler de, bu gün bile zor giyilebilecek süper mini etekler vardı. Yine 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramına genç kızlarımız 1940’lar da mini etek ve sonraları mayoları ile gösterilere katılırlardı. Efendim , Modanın hedefi bir anlamda satışı en yüksek noktasına ulaştırmaktır. Başka bir açıdan sezonluk kreasyonlarını taklit edilmesini önlemek için, büyük hazır giyim firmaları, kreasyonlarını bir odaya kilitleyip saklarlar. Örneğin, Mudo, Vakkoroma, Benetton, Christian Dior gibi, Emmanuelle, Ungaro, Hange Morin ve Jean Paul Gaultie de defilelerini basına kapalı olarak yapmaktadırlar. Çünkü yeni bir ürün pek öyle sanıldığı kadar kolay soframıza gelmiyor. Sağlıkla kalın… Hüseyin A.Tuna T U N A C A N |