18
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1628
Okunma

Tam altmış yıldır devam eden bir hastalıktı bu. Kendini bildi bileli devam ediyordu bu baş ağrıları. O güne kadar da denemediği hiç bir şey kalmamıştı bu baş ağrılarını yok etmek için.
Memlekette doktor kalmamıştı gidilmedik. Daha sonra üfürükçüler, tükürükçüler, yoga uzmanları, meditasyon azmanları, şakra açıcılar, medyumlar, otçular, bokçular, denenmedik hiç bir şey bırakmamıştı ama yine de bu lanet baş ağrısından kurtulamamıştı.
Burnundaki kılı aldırması bile derdine çare olmamıştı.
Yaşı da ilerlediğinden olsa gerek artık her gün Allah’a yalvarmaktaydı ’’ Ya Rabbim al şu canımı, kurtar beni bu baş ağrısından ’’ diye.
O gün de işte yine böyle şiddetli bir baş ağrısıyla girdi yatağa. Ama uyumak ne mümkündü. Burnundan içeri giren sivri sinek yüzünden kafasını tokmaklatan firavunun çektiği baş ağrısı gibi bir ağrı çöreklenmişti yine beyninin tam ortasına.
Yataktan fırladığı gibi kendini sokağa attı.
İn ve cin aralarında takım kurmuş top oynamaktaydılar sokakta. Bu şiddetli soğukta bir kaç sokak kedisi ile tamamen amaçsız bir şekilde onları kovalayan bir kaç sokak itinden başka hiç kimseler görünmüyordu ortalıkta.
Başının ağrısından zaman zaman kafasını duvarlara, elektrik direklerine vura vura ilerlerlerken bir çöp bidonunun hemen dibinde kıvrılmış olan bir ayyaş gördü.
Dizlerini karnına çekmiş olan bu ayyaş öyle tatlı bir uykudaydı ki onu gıpta ile seyretti bir müddet. Kendisi ortopedik çift katlı yatağında, yün yorganının altında ve kombi ile ısıtılmış o sıcacık odasında yarım saat bile doğru düzgün uyuyamazken bu ayyaş şu soğukta, buz gibi kaldırım taşları üzerinde ne kadar da huzur içinde uyumaktaydı.
Yavaşça eğildi. Ayyaşın koynundaki şarap şisesinin ağzında tapa filan yoktu. Hani sağından soluna dönecek olsa şişe içinde kalan bir kaç yudum şarap yerlere dökülecekti.
İşte o anda beyninde bir şimşek çaktı: ’’ Evet...İşte bu...Şu bir kaç yudum, ya da bir kaç şişe şarap...Çare bu...Baksana adam çekmiş kafayı, ne baş ağrısı var, ne dünya derdi. ’’ Diyerek şişeye doğru uzandı. Kalan o son bir iki yudum şarabı bir an önce midesine indirip ayyaşın yanına kıvrılmayı düşünüyordu.
Elini şişeye değdirir değdirmez ayyaş kendisinden hiç de beklenmeyecek bir atiklikle kolundan yakaladı. Kan çanağına dönmüş gözlerini adama dikti.
-Hooop. Ağır ol.
-Pardon, rahatsız ettim sizi.
-Pardonunun da senin de anasını avradını...Dokunma şişeme.
-Şeyyy..Başım çok ağrıyor da...Bir yudum içsem acaba geçer mi diye düşünmüştüm.
-Daha önce hiç içmemişsin besbelli.
-Evet hiç içmedim.
-Alışık değilsen bu meret daha fazla baş ağrısı yapar.
-Ama sen?
-Bana bakma...Hem doktor her hastaya aynı ilacı mı verir? Bu zıkkım bana ilaçtır ama sana zehir olabilir.
-Ne bileyim..Seni öyle baş ağrısız, huzur içinde uyur görünce belki bana da iyi gelir diye düşündüm.
-Başın mı ağrıyor?
-Evet hem de çok.
Ayyaş doğruldu yerinden. Şarap şişesini kafasına dikip elinin tersiyle ağzını sildikten sonra
-Ne iş yaparsın sen?
-Emekli öğretmenim.
-Başım ağrıyor deyip duruyorsun ya, sebebini hiç araştırdın mı hiç?
-Çok araştırdım ama bulamadım.
-Genelde ne yaparsın? Yani günlerini nasıl geçirirsin?
-Hımmmm...Genelde okurum, özellikle memleket meseleleriyle ilgili haberleri, o haberlere yapılan yorumları filan... İnternette sosyal paylaşım sitelerine girerim. Paylaşımlara bakarım.
-Sonra?
-Aşağı yukarı , yani neredeyse hepsine gülerim.
-Hımmmm..Bir sakatlık var bu işte. Gülen adamın başı ağrımaz.
-Ya, gülerim dedimse ağzımla değil, kıçımla gülerim.
-Sonra da oturur o paylaşımlara, yorumlara saatlerce cevap yazarsın değil mi?
-Evet doğru...Nereden bildin?
-Zamanında ben de aynı boku yedim de ondan biliyorum. A be biraderim. Kıçınla güldüğün şeye elinle cevap yazarsan elbette başın ağrır.
Aslında çözüm gayet basitti. Bunca sene boşu boşuna çektiği bu lanet baş ağrısının sebebi hep burnunun dibinde, çözümü ise bu kadar yakınında olmasına rağmen bunu nasıl görememişti ? Evet bunca senedir kıçıyla güldüğü her şey için oturmuş saatlerce yazı yazmış, yorumlar yapmıştı hep.
-Vay canına yahu...Haklısın
-Haklıyım tabii ki. Haydi şimdi çek bir fırt. Hakkettin.
-Yok, senin ilacına dokunmayayım. Ben benim ilacımı buldum. Bundan sonra kıçımla güldüğüm hiç bir şeye ellerimle cevap yazmayacağım...Oh beeee..Dünya varmış...Şimdiden geçti başımın ağrısı.